Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 02 Şubat 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

301. maddeyi koruma güdüsü

Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin değiştirilmesi ya da tamamen kaldırılması tartışması yeniden canlandı. Bu maddenin metni, gerekçesi, korumaya çalıştığı menfaatin bulanıklığı bir ceza kanunu hükmü olması bakımından ciddi bir sorun. Çünkü ceza kanunları, özgürlüklerimizle ilgili ve yaptıklarımız ya da yapmadıkları-mızın ‘suç’ olarak tanımlanıp zorlayıcı bir yaptırımla karşı karşıya kalmasına yol açan hukuki düzenlemelerdir.

Bu maddenin başlığı şöyle kaleme alınmış: “Türklüğü, Cumhuriyeti, devletin kurum ve organlarını aşağılama”. Şimdi, bu maddeyle ilgili bir tartışma başladığında, buna karşı yapılacak en ham ve sığ tepki, ‘Demek ki siz, Türklüğün, Cumhuriyetin, devletin kurum ve organlarının aşağılanmasını istiyorsunuz!’ şeklinde olabilir. Buna göre epeyce ılımlı bir tepki bazı siyasilerimizin de yaptığı şekilde ortaya çıkabilir: ‘Bu madde elbette değişebilir. Ama Türkiye’nin belli değerleri vardır. Kimse, bizden bunları korumamızı önleyecek bir girişimde bulunmamızı beklemesin!’

Siyasi tartışma üslubu içinde yukarıdakilere benzer sözler sarf edilmesi çok zor değil. Ancak bunları birer hukuk kuralı biçiminde kaleme alınıp idare ve yargı tarafından uygulanabilmeye elverişli bir karaktere sahip kılmak elbette ayrı bir konu. Ve demokraside, bir kanun hükmünü hazırlarken bunun berrak ve açık bir dille kaleme alınmış olması kadar, o toplumdaki farklı kişi ve kurumlar açısından, biri ya da diğeri aleyhine bir sonuca varılmasını kolaylaştırmaya müsait olmaması da önem taşır.

Ama bu da yeterli değildir. Çünkü böyle bir özenle hazırlanmış bir kanun hükmünün bile uygulanmasında bazı aksaklıklarla karşılaşmak mümkün olabilir. Mevcut Ceza Kanunu’nun TBMM’de görüşülmesi sırasında, bu kanunun şöhrete sahip diğer bir hükmü, 216. maddesi konusunda bir milletvekili şunları söylüyordu: “Bu madde Adalet Komisyonu’nda görüşülürken, Yargıtay’dan gelen bir yargıcın veya savcının tutanağa geçen beyanları aynen şöyle(ydi): ‘Bu maddelerde yargıç yüzde 95, yasa metni yüzde 5 etkilidir’.”

Bu, tüm dünyada bilinen bir gerçek. Ama bilinmesi, demokrasiye uygun bir yargısal uygulamanın gerçekleştirilmesi için başlı başına yeterli bir faktör de değil. Yargıçlar ve savcılar, ellerindeki kanunların şu ya da bu yöne sallanacak birer kılıçtan ibaret olmadığını, teknik olarak böyle kılıç kullanma becerisine sahip olsalar bile, bu kılıç darbelerinin açtığı yaraların ve kesiklerin gitgide o hukukçuluk misyonunu bile anlamsızlaştıracağını göz ardı edemezler. Bu nedenledir ki, demokrasilerde her yetki sahibi kişi ve kurumun (ve bu arada yargının da) etik ve hukuk bakımından uygun bulunmayan işlemlerinin haklı bir sorumluluğa yol açması gerekir.

Ceza Kanunu’nun 301. maddesinin, bu haliyle korunmasının çok elzem olduğunu düşünmüyorum. Bir demokrasinin hedefi, tüm toplumsal ve kurumsal ilişkiler konusunda ölçüsüz bir gücü hâkim kılmak olamayacağına göre, bu maddede zikredilen kurumlara yönelmiş, yerleşik, medeni bir hayatın düzeniyle bağdaşmayacak eylemlerin önlenmesi genel hükümler çerçevesinde de sağlanabilir.

Kaldı ki, bu maddede korunmaya çalışılan bütün o kurumlar, insanlar sayesinde varlık bulur. Ve o kurumlarda sorumluluk üstlenen bu insanların, sıradan vatandaşlara göre, hepimizi etkileyebilecek ağırlıkta işler yürütüyor olmaları, elbette daha fazla göz önünde bulunmalarına ve haklarında daha fazla değerlendirmelerde bulunulmasına yol açar. Bu toplumsal eleştirel tutum, o kurumsal faaliyetlerin yerine getirilmesini engellemediği sürece, devlet kurumlarının yaygın gücü karşısında toplumsal bir güç dengesi olarak düşünülmek zorundadır.

‘Türklüğün korunması’na gelince. İnsan haklarına saygılı olduğunu ve eşitliği Anayasası’nda vurgulayan bir devlet düzeninde, bu, ancak ırkçılık ve ayrımcılığın önlenmesi gibi bir menfaatin sağlanması bağlamında ve genel bir ilke olarak değer taşır. Mevcut Ceza Kanunu’nda, 301. madde dışında, bu menfaati korumaya elverişli pek çok hüküm bulmak mümkün görünüyor. O halde, 301. maddeyi bu haliyle koruma güdüsünün yegâne nedeni, sadece bu başlık ve o içerikte bir kanun maddesine sahip olma gibi bir hukuk fetişizmi mi?

Radikal, 1.2.2007

Turgut TARHANLI

02.02.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  301 aldatmacısı

  301. maddeyi koruma güdüsü

  Bush dönemi sona erdi... Bizde farkına varılmadı

  YÖK kesmedi, Atatürkçü Düşünce Derneği’ne girdiler!

  Irak’la ticareti kesmek...

  Said Nursî’nin cümlesi

  Sıkı durmak


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004