Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 09 Mart 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Basından Seçmeler

Çankaya kalesi

Doğan Güreş’in Habertürk’te söyledikleri, Cumhurbaşkanlığı makamının stratejik değerini özetliyor. Eski Genelkurmay Başkanı, Çankaya’nın sistem içinde bir supap olduğunu, Sezer’in vetolarla bu supabı açtığını ve tepkileri önlediğini belirtiyor ve Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması halinde bu mekanizmanın ortadan kalkacağını öne sürüyor.

Evvelki gün Hasan Cemal yazdı. Demirel, Özal’ın öldüğü gün Çankaya’ya çıkma kararını şu gerekçeye dayandırmış: “Eğer Çankaya, buralara fren yapmak isterse, çok iyi fren yapıyor ve devlet de çalışamaz hale geliyor. Ve Türkiye bundan zarar görüyor.”

Baktığınız yere göre her iki tanımlama da doğru. Cumhurbaşkanlığı makamı, seçimle iş başına gelen yasama ve icrayı dengeleyen bağımsız bir güç. Daha ötesi yargı üzerinde de ağırlığı var. Cumhurbaşkanı muhalefet üzerinden bürokrasinin devlet içindeki temsilcisi olarak görev ifa ediyor. Frenin üzerinde Cumhurbaşkanı var; ağırlığını bir tarafa verdiği zaman direksiyonu tutanlara rağmen istikameti değiştirebiliyor. Askere göre supap, seçilmiş siyasetçiye göre fren. İkisi de aynı kapıya çıkıyor: Türkiye mayıs ayında yeni cumhurbaşkanı seçmeyecek; müstahkem Çankaya Kalesi için girişilen bir savaşın galibini belirleyecek. Bu yüzden mayıs ayına kadar karşımıza çıkacak gündemlerin çoğu, bu savaşın mevzî muharebeleri olacak. Bu kalenin düşmesi, bazıları için savunma derinliğinin tamamıyla kaybolması anlamına geliyor.

Devlet içindeki mevki ve makamları savaş alanı olarak görmek akla aykırı. Kendi içinde savaş halinde olan bir devletin kendisine bile hayrı olmaz. O zaman şu soruları sormalıyız: Cumhurbaşkanlığının parlamenter sistem içinde bu kadar ağırlık taşıması, bir supap veya fren olması doğru mu? Tek bir kişi canı istediğinde frene basar, canı istediğinde ağırlığı ters istikamete verirse demokratik sistem nasıl işletilir?

Parlamenter sistemi uygularken bu denge mekanizması için ödediğimiz bir bedel var. Sistem rasyonel-hukukî bir sistem olmaktan uzaklaşıyor. Kişiselleşiyor. Her kişiselleşmenin başına gelen sonuçla karşılaşıyor: Keyfîleşiyor.

Türkiye’nin rasyonel çalışan, hızlı karar veren ve çevik hareket eden bir devlet cihazına ihtiyacı var. Bunun için yerel yönetimler reformu başta olmak üzere, kamu yönetimi siteminde radikal değişikliklere gitmesi gerekiyor. Eğitim sisteminin çağın ve ekonominin gereklerine ayak uydurması şart. Bürokrasi, ellerindeki güç azalacağı için fren mekanizmasını devreye sokarak reformları engelliyor. Devlet içindeki iktidar mücadelesinin yine rasyonel bir devlet yönetimini imkânsız hale getirmesi, aynı mekanizma sayesinde oluyor. Halk hükümeti besliyor, yetkiyi veriyor; bürokrasi ise kanını emip paçavraya çeviriyor. Partiler itibar ve güç kaybediyor. Siyasal yelpaze bir türlü durulmuyor. Halkın demokrasiye olan inancı ve güveni azalıyor.

Bütün bunlara “rejimi korumak” adına katlanıyoruz. Aslında koskoca Cumhuriyet’in bir tek kişinin ağırlığı ile korunmasının siyasal sisteme ve rejime itibar kaybettirdiğini göremiyoruz.

Doğrusu ne?

İki seçenek var: Ya Anayasa’nın 104. maddesindeki yetkileri kaldıracak ve cumhurbaşkanlığını parlamenter sisteme uygun hale sokacaksınız; ya da bu makamı icraya ve yasamaya engel olmakla görevli bir denge unsuru olmak yerine, uyumlu ve tamamlayıcı bir güç haline getireceksiniz.

İşte o zaman rejimin de, devletin de gerçek koruyucusu devreye girecek. Kim bu koruyucu? Hukuk Devleti’ne yakışan bir yargı. Bürokratik dengelerin yerini hukukun aldığı rasyonel bir siyasal sisteme; devletin, halkın çıkarlarını en iyi şekilde gerçekleştirebilme yeteneğine sahip olduğu bir siyasal düzene sahip olacağız. Hepimizin hukuktan çıkarı olacağına göre, keyfîlikten uzaklaşıp hukuk devletini bütünüyle koruyup kollayacağımız bir evreye geçeceğiz. Unutmayalım: Sadece hukukun dengeleyici ve frenleyici gücü rasyonel işleyen bir sistemi ortaya çıkartabilir.

O zaman devletin ve milletin âlî menfaatleri için Çankaya Kalesi’nin düşmesi gerekmektedir.

Zaman, 8.3.2007

Mümtaz’er TÜRKÖNE

09.03.2007

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler

Başlıklar

  Kadınlar Gününe nasıl bakmalı?

 

  Çankaya kalesi


 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004