Namaza tahammülsüzlüğün arkasında ne var dersiniz?
Eskiden beri bu ülkede ne yazık ki dine, dinî yaşayışa tahammülsüzlük sürdürülegelmiştir. Bir zamanlar Kur’ân öğrenimi, dinî tedrisat yasaklanmış, o kadar ki dinî bir fıkraya dahi tahammül edilememişken demokrasiye geçilmekle birlikte dinî hayatta bir canlılık, dinî inanç ve uygulamada bir serbestlik sağlanmıştır.
Ancak bu tahammülsüzlük ortadan kalkmamış, zaman zaman irtica, gericilik adı altında dine, dindarlara hücum şeklinde nüksedegelmiştir.
Dindar insan suç işleyemez mi? Kanun adamı suç işleyebileceği gibi dindar insan da suç işleyebilir. Suçta şahsîlik, ferdîlik söz konusudur ve gerekli ceza verilir. Bu bahane edilerek kanuna da, dine de hücum edilmez. Hele hele hayalî suçlamalarla insanlar hiç rahatsız edilemez. Demokrasinin, kanunun hükmettiği bir ülkede bunları yapmak suçtur.
Din umumun malı olduğu halde dini siyasete âlet etmek nasıl suçsa, siyaseti dinsizliğe âlet etmek, şu veya bu kulpla dine, dinî uygulamalara hücum etmek de en az o kadar suçtur. Ne gariptir ki yıllarca hep dinî siyasete âlet etmekten söz edildiği halde siyaseti dinsizliğe âlet edip dine hücum etmek bazıları için imtiyaz hâline gelmiştir.
Lâiklik din ve vicdan özgürlüğünün teminatı ise dinini uygulamak isteyen bir insan bunu gerçekleştirebilmekte midir? Meselâ namaz kılmak isteyen bir kişi bu özgürlüğünü nasıl kullanacaktır? İdareye düşen bu konuda gerekli kolaylığı göstermek değil midir? Nitekim konaklama alanlarında, havalimanlarında, işyerlerinde mescidler açılarak bu ihtiyaca cevap verilmiştir.
Peki, ya okul öğrencisi okul saatlerine denk gelen namaz vakitlerinde ne yapacaktır? Ona ibadetini yapabileceği kolaylık şüphesiz sağlanmalı, bir yer tahsis edilmelidir. Nitekim 13 Aralık 1977’de günün hükümeti, “Bakanlığımıza bağlı okullarda ders saatleri dışında ibadetlerini yerine getirmek isteyen öğrencilere okul idarecilerince mümkün olan kolaylıkların gösterilmesi gerekmektedir” şeklinde çıkardığı bir genelgeyle mescidlerin açılmasına izin verilmiş, doğru bir lâiklik uygulaması sağlanmıştı. Asıl yanlışlık ve suç bu ihtiyacı karşılamamak, öğrencinin mecbur kalıp depo, v.s. gibi yerleri namaz için kullanmasına hücum etmektir.
Ülke birlik ve beraberliğinin, huzurunun yolu bu tür uygulamalardan geçmez. Böylesi tutumlar ancak ülkeyi kamplara bölmek, vatandaşların birbirlerine değişik gözle bakmaları ve kutuplaşmalarını sağlamak, kalkınmaya set vurmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürmek demektir.
Böyle bir anlayış, ülkeyi, ülke insanını sevmek demek değildir.
06.06.2007
E-Posta:
[email protected]
|