Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 04 Aralık 2007

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Murat ÇETİN

Alışkanlık işte...



Hayat hiç alışık olmadığımız bir şeydi, doğduğumuzda. Her şey bize yabancıydı önce, sonra alıştık yavaş yavaş.

Moral vermek isteyenler de, dalga geçmek isteyenler de farklı tonlamalarla da olsa aynı şeyi söyledi: Alışacaksın.

Oysa her şey o kadar alışılmazdı ki bizim için. Hava meselâ. Onu ciğerlerimize çekmek bile. Önce o havayı, sonra o havayla beraber içinde bulunduğumuz her türlü atmosferi içimize çekmeye alıştık.

İyi bir şey miydi peki alışmak? Evet belki. Zira alışmak olmasaydı, dayanılmaz olabilirdi bazı şeyler. Zaten o yüzden en hüzünlü sesle söylediğimiz sözlerden biridir, “Alışamadım”.

Ama alışmak, bazen o hüzne sebep olan sebeplere de alıştırır insanı. Acıya karşı duyarsızlaşır. Duyarsızlaştıkça soru sormayı unutur, karşı gelmekten, değiştirmekten vazgeçer. Nice ortamlar vardır, ilk girdiğimizde garipsediğimiz, kınadığımız, kabullenemediğimiz. Sonraları sormuşlardır bize “Nasıl dayanıyorsun?” diye de, bıkkın bir ses tonuyla cevap vermişizdir: “Alıştık artık.”

Şehir dışına gittiğimizde, annemizin telefondaki ilk sorusu “Alışabildin mi?” olmamış mıdır? Ve bizim başka çaremiz olmadığını belirtmeden geçemediğimiz cevabımız, kısa ve net: “Alıştım.”

Her ne kadar şarkıda “Alışmak sevmekten daha zor geliyor” dese de, genelde tersi olmamış mıdır?

Çirkinliklere alışıp onları güzelleştirmekten, güzelliklere alışıp onlar için şükretmekten vazgeçenimiz az mıdır?

Güneşin doğuşuna alıştığımız gibi, yağmurun er ya da geç yağacağına, musluğu her açtığımızda gürül gürül suların akacağına da alıştık. Bir yaz damla düşmeyince gökyüzünden, musluklardan su sesi gelmeyince sarsılsa da alışkanlıklarımız, yağan yağmurlarla eski alışkanlıklarımıza dönmeyi başardık.

Başkaları öldüğü sürece ölüme de alıştık. Bir yakınımızı kaybedince kaybeder gibi olduk o alışkanlığımızı. Ama hayat devam ediyordu ve biz yaşamaya yeniden alıştık.

Gözümüze en çok sigara alışkanlığı battı ve bir türlü kazanamadığımız kitap okuma alışkanlığı. Ama nefes almaya alışıp, her bir nefesin bizim için anlamını düşünmeyi unutmakla başladı maceramız. Kâinat kitabını, alışkanlıklarımız yüzünden okuyamadık. Kitap okumaya ise, televizyon izlemeye alıştığımız için alışamadık.

Gerçi okumak ve alışmak, ne kadar da tuhaf duruyordu yan yana. Zira insan okuduğuna değil, seyirci kaldığına alışıyordu. Yoksa alıştığına mı seyirci kalıyordu?

04.12.2007

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (24.09.2007) - İlâveli, yeniden gözden geçirilmiş mahalle baskısı

  (13.09.2007) - Hayalimdeki Ramazanlar

  (10.09.2007) - Ankara’nın yetersizleri

  (03.09.2007) - Bunu da yaz

  (21.08.2007) - Ağaçlar ve orman

  (16.08.2007) - Türkiye çöl olmasın

  (13.08.2007) - Gri

  (09.08.2007) - Yağmur damlasından mektup var

  (06.08.2007) - Milletvekillerine ikinci yemin

  (30.07.2007) - İnsansız

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri