Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 15 Şubat 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Mustafa ÖZCAN

Pozitivist laiklikten pozitif laikliğe



Neticede laiklik, dinî alanla siyasî alanın yeniden tanımlanmasıdır. Ama bugün laik alan da yeniden tanımlanma ameliyesiyle karşı karşıya. Hem Türkiye’de, hem de dünyada... Bu bağlamda, Habertürk’te Canan Barlas ve Suna Vidinli Türkiye’nin hızlı bir dönüşüm geçirdiğini ve buna bağlı olarak bu dönüşümün laiklik anlayışını da dönüştüreceğini ve geliştireceğini savunmuşlar. Washington Post’ta Mustafa Domanic de ‘Turkey’s secular status quo is impossible to maintain’ başlıklı yazısında aynı temayı işliyor. Dolayısıyla laiklik dönüşürken hangi laiklik sorusu da gündeme geliyor.

Bu bağlamda, Newsweek’e konuşan din-laiklik ilişkileri uzmanı Alan Wolfe laikliğin birden fazla tarifi olduğuna değiniyor. Wolfe’a göre, aslında din ile laikliği birbirinin karşısına koymak ve ikisini zıt olarak addetmek doğru değil. Laiklik bazen dinî olmayan anlamında kullanılıyorsa da bu tanım efradına cami ve ağyarına mani değil. İndirgemeci ve sağlıklı değil. Bu durumda laikliğin dindarlık karşıtı olarak gösterilmesi ihtimali var. Halbuki, laiklik basit ve yalın anlamıyla, dinî alanla siyasî alanı birbirinden ayırmaktır. Reddetmek değil. Laiklik, dinde gönüllülük ve dini şahsî tercihlere göre belirleme ve yaşama demektir. İnsanları muayyen bir dinî görüşe ve kalıba zorlamamaktır.

Aslında, Batı’da yeniden nükseden laiklik tartışmalarının sebebi Sarkozy’nin bu yönde yaptığı bazı ataklar. Sarkozy siyasette olduğu gibi laiklik anlayışında da Amerikan tecrübesini taklit etmek ve Fransa’ya uyarlamak istiyor. Bu noktada, Sarkozy masonlarla Vatikan arasında gidip geliyor. Kendisi masonlara yakın olmasına rağmen yine de sosyal dokuyu güçlendirmek için ve sosyal çözümün panzehiri olarak dinden yararlanmak istiyor. Dolayısıyla bu yaklaşımı ideolojik değil, pragmatik. Bundan dolayı pozitif/yapıcı laiklik prensibini vazediyor.

Gerçekten de Fransa’da ve ülkemizde laiklik anlayışı genel olarak pozitivist anlayışa yakın. Bu da yer yer laikliğin dinsizliğe âlet edilmesi tehlikesini beraberinde getiriyor. Dinî olanla ayrışma değil, çatışma alanına dönüşüyor. Laiklik, dinsizlik nokta-i nazarından istismar edilmesi tehlikesini barındırıyor. Bunun karşısında elbette ki dinin siyasete âlet edilmesi tehlikesi de var ki son başörtüsü tartışması bunun uzağında değil. Mehmet Altan gibiler başörtüsüne serbestlik getiren kanunun yerel seçimlere âlet edildiğine kanaat getirerek bunu dinin siyasete âlet edilmesinin muhtemel örneklerinden birisi olarak görüyor. Ama Ali Bayramoğlu ise meseleye sadece dinin siyasete âlet edilmesi zaviyesinden bakılarak tutum takınılmasının da işin özünü kaçırmak olacağına dikkat çekiyor. Yöntem önemli, ama işin özü daha da önemlidir. Bir taraf uzlaşma bahanesiyle çözümü çözümsüzlükte, yasakta ve statükoda görürken bir taraf da bunu siyasî ajandasına âlet edebilmektedir.

Sarkozy pratik sebeplerden dolayı 1905 yılından itibaren Fransa’da yapısal hâle gelen din devlet ayrımını yeniden tanzim etmek niyetinde. Bundan dolayı Fransız laikliğine neşter attı. Buna, pozitif laiklik veya generic religion, yani dinamik ve sosyal dinî anlayış deniliyor. Bundan amaç ise sosyal dokuyu kuvvetlendirmek veya sosyal düzeni takviye etmek (Sarkozy says we need religion to undergird the social order). Yani Fransa’nın yeni laiklik arayışında din pratik amaçlara alet edilmektedir. Bu teolojik veya ideolojik değil, pragmatik temelde bir anlayıştır. Sarkozy gibiler dinin yerinin yeniden tahkim edilmesini sosyal çalkantıların panzehiri olarak görüyorlar.

***

Laiklik uygulamasında ABD ile dünyanın geri kalanı arasında muazzam bir farklılık var. Almanya’da Schröder gibiler kendilerini deist olarak tanımlarken Şili’nin seçilmiş kadın cumhurbaşkanı; hem bir kadın, hem de evlilik dışı bir beraberliğin gayri meşrû meyvesi, üstelik de alenen ateizmini ilân eden birisi. Wolfe’a göre, ABD’de bu durum hayalin bile ötesinde ve yakın gelecekte kesinlikle Amerikan yönetiminin başında dinsiz birinin tasavvuru bile mümkün değildir. Halbuki, oralarda mürekkep yalamış olan Celal Şengör’e göre üniversitelere dindarların sokulması bile laiklik nokta-i nazarından caiz değil. Wolfe, bu durumda Şili’nin ABD’den daha modernist veya ilerlemeci olduğunun tasavvur edilebileceğini hatırlatıyor. Celal Şengör’ün özlediği Türkiye modeli de böyle. Ve Newsweek, Avrupalıların, dinî tutkuları sebebiyle Amerikalıları gerici saydıklarını ve anakronik olarak gördüklerini hatırlatıyor ve akabinde gerçekten de ABD’nin bu vasfı hak edip etmediğini soruyor. Ve cevabı şöyle oluyor: “Avrupa’da yaratıcılık inancı aşılmış vaziyette. Onun yerine Darvinizmi ikame ettiler. Darvinizm ilerlemeciliğin kaçınılmaz türevlerinden birisi ise evet öyledir. Ama ABD’nin eline çoğulculukta ve hoşgörüde kimse su dökemez ve Avrupa’nın çok önündedir…”

Gerçekten de günümüzde sadece dinî temelli taassuptan ve hoşgörüsüzlükten bahsedilmektedir. Halbuki tam tersi taassup ve hoşgörüsüzlük seküler menşe’li paradigmalardan neş’et etmektedir. Dinî kaldırmış ve ideoloji olarak yerine geçmiştir. Wolfe, ABD’nin en azından kurumsal ve ilkesel olarak bütün dinlere eşit mesafede olduğunu ve Amerikan devletinin hiçbir dini kuruma maddî katkı sağlamadığını ve kayırmadığını, halbuki Avrupa’da Müslümanlara yönelik ayrımın devam ettiğini ifade etmektedir. Alan Wolfe, ABD’nin ideolojik değil kültürel bir dindarlık yaşadığını ve keza çok dindar bir üke olmasına rağmen teolojik bir ülke olmadığını hatırlatmaktadır. Ama son seçimler bu söyleme gölge düşürmüş ve Mormon asıllı aday ile ‘gizli Müslüman’ yaftasına maruz kalan Obama ayrıma maruz kalmışlar ve teolojik meseleler de tartışma konusu olmuştur. Sözgelimi, Mormon asıllı Romney’in adaylığı dinî aidiyetinden dolayı sorgulanmıştır. Mike Huckabee ise papaz kökenli olmasını avantaja çevirmek istemiştir.

***

Alan Wolfe evanjeliklerin çoğunluğunun sekülarizmi içselleştirmiş olsalar da yine de Pat Robertson veya James Dobson gibi isimlerin tamamen fundamentalist olduklarını ve kendi dinlerine zarar verdikleri gibi başkalarının dinlerine ve toplumsal uyuma da zarar verdiklerini bilvesile ifade etmektedir. Wolfe, yüzyıllar önce Adam Smith’in ‘The Wealth of Nations’da tarif ettiğini şekilde ekonomide serbest pazar modelinin dinî alana da uyarlanmasını istiyor. Serbest pazar anlayışının dinî alana da yayılması gerektiğini vurguluyor. Ona göre, Avrupa’da devlet kiliselerinin olması veya devlet yardımı almaları laikliğe aykırı ve bu dinin kartel veya tekele (monopol) dönüşmesine hizmet ediyor. Serbest rekabetten yoksun pazar anlayışı nasıl verimsizliği doğuruyorsa ona seza serbest alandan mahrum olan dinî anlayışlar da baskı, kontrol ve bunun sonucunda verimsizliğe sebep olmaktadır. Dini canlandırmanın temelinde serbesti vardır. Wolfe din ile laikliğin bileşkesinin Amerikan toplumuna ve hayatına büyük bir dinamizm getirdiğini ifade ediyor. Bundan dolayı gerçek laikliğin pozitivist değil pozitif yani dinle uyumlu ve barışık laiklik olduğunu savunuyor. Gerginlik ve kutuplaşma kaynağı olan bazı menfî laiklik (veya buna laikçilik de deniliyor) türlerinin veya uygulamalarının yerini müsbet ve pozitif laiklik anlayışlarına terk etmesi gerektiğini ifade ediyor.

15.02.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (14.02.2008) - ‘Gölge adam’ın öldürülmesi

  (13.02.2008) - İslâmiyet, Hıristiyanlığı da kurtaracak

  (12.02.2008) - Taceddin Hilâli’den Rowan Williams’a

  (11.02.2008) - Aforoz kurumu değişti

  (10.02.2008) - İsmet İnönü ve Rıfat Esat

  (09.02.2008) - Baykal’a Ezher diploması

  (08.02.2008) - Baykal’ın solu, Hayyam’ın yolu

  (07.02.2008) - Ankara Mezhebinin imamı!

  (06.02.2008) - Başörtüsü kimin bidatı?

  (05.02.2008) - “İran’ın düşmanlarını temizledik”

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri