Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 10 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Haberler

 

Tutanağınız da kazaya uğramasın

Sürücülerin maddi hasarlı trafik kazalarında araç sigortası hasarsızlık oranında hak kaybına uğramamaları için araçlarının pozisyonuna göre sinyal ve stop lambasının yanıp yanmadığı, karşı taraftaki sürücünün uyarmak amacıyla korna çalıp çalmadığı ve şahit ifadeleri gibi detaylara dikkat etmeleri gerektiği bildirildi.

Adana Baro Başkanı İbrahim Gazioğlu, İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana gibi büyük şehirlerdeki trafik akışında, ulaşım alt yapısının yetersizliği ve araç sayısındaki artışın sıkıntılara yol açtığını söyledi.

Gazioğlu, trafik sorununa çözüm getirmek üzere yapılan çalışmalar kapsamında maddi hasarlı trafik kazalarında olay yerine trafik polisi çağırmadan hazırlanan tutanakla sorunun çözümüne yönelik uygulama başlatıldığını hatırlatarak, “1 Nisan 2008 tarihinde yürürlüğe giren uygulamaya göre taraflar mutabakat halinde doldurdukları bu tutanağa göre hasarlarını sigorta şirketlerinden tazmin edebilecekler” dedi.

Küçük çaplı maddi hasarlarda sürücülerin sorunu polis çağırmadan kendi aralarında çözümleme yoluna gittiğini gözlemlediklerini söyleyen Gazioğlu, sürücülerin, “araç sigortası hasarsızlık oranı”nda hak kaybına uğramamaları için de tutanak hazırlarken bazı detaylara dikkat etmeleri uyarısında bulundu.

İbrahim Gazioğlu, başvurulan sigorta şirketinin en geç bir sonraki iş günü sonuna kadar tutanağı ve varsa fotoğrafları elektronik ortamda Trafik Sigortaları Bilgi Merkezine (TRAMER) ilettiğini belirterek, şöyle konuştu:

“TRAMER tarafından gönderimi izleyen 3 iş gününde, şirket değerlendirmelerinde farklı sonuçlara ulaşılması halinde TRAMER bünyesinde oluşturulan Tutanak Değerlendirme Komisyonuna sunulur. Komisyon, tutanağı ve varsa çekilen fotoğrafları inceleyerek sorumluluk oranlarını yüzde 0, yüzde 50 ve yüzde 100 oranları çerçevesinde kesin olarak belirler. Sonuç TRAMER aracılığıyla ilgili şirketlere elektronik ortamda bildirilir. İlgili sigorta şirketi de kaza sorumluluk oranlarının iletilmesi ve gerekli belgelerin tamamlanmasının ardından 8 iş günü içinde tazminatı taraflara öder.”

Sürücülerin, hak kaybına uğramaması için de trafik polisini çağırmayı gerektirmeyecek olası kazalarda tespit tutanağını, istenilen bilgilere göre eksiksiz doldurması gerektiğini ifade eden Gazioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu işlemi yapan sürücülerin araçlarının kaza öncesi pozisyonuna göre sinyal ve stop lambasının yanıp yanmadığı, karşı taraftaki sürücünün uyarmak amacıyla korna çalıp çalmadığı, seyir halindeyken hangi şeritte bulunduğu, sağa veya sola dönüşlerin serbest olup olmadığı, yolun tek veya çift şeritli kullanılıp kullanılmadığı, yolda kazaya neden olabilecek çukur olup olmadığı ve yolun kaygan olup olmadığı gibi detaylara da dikkat etmeli. Bu detayları tutanak belgesindeki sürücü görüş bölümüne mutlaka belirtmeli, varsa tanık ifadelerine de yer vermeli.”

Trafik polislerine de büyük kolaylık sağlayan uygulamanın zaman kaybını ortadan kaldırdığını belirten Gazioğlu, “Ancak gözlemlerimiz ve yetkili kurumlardan aldığımız bilgilere göre maddi hasar büyük olan kazalarda bu uygulama tam oturmadığı için sürücüler, trafik polisi çağırmaya devam ediyor. Bize göre de bu gibi durumlarda hak kaybına uğrama riskini ortadan kaldırmak için polis çağrılmasında yarar var” dedi.

/ ADANA

10.04.2008


 

Toplumun laik olması gerekmiyor

Türkiye ziyareti öncesi Kanal D'de Mehmet Ali Birand'ın sorularını cevaplandıran Barroso, “Esas olan özgürlüktür; dinî özgürlük, tüm dinlerin özgürlüğü, ama aynı zamanda bir din sahibi olmama özgürlüğünün de olması lâzım. Avrupa için önemli olan budur” dedi. Barroso “Biz Türkiye ile Avrupa'daki tecrübelerimizi paylaşmak istiyoruz, çünkü devlet laiktir dediğimiz zaman toplumun da laik olması anlamına gelmiyor bu. Avrupa ülkelerinde de farklı dinler var. Avrupa artan oranda farklı kültürleri, farklı dinleri bir arada bulunduruyor” şeklinde konuştu.

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso yarın başlayacak Türkiye ziyareti öncesi ilk mesajlarını bir televizyon röportajında verdi. Kanal D Haber Grup Başkanı Mehmet Ali Birand’ın sorularını cevaplayan Barroso, AKP’ye açılan davayla ilgili ‘hipotezler üzerinden yorum yapmak istemediğini’ söyledi ve “Nasıl ki zorla bir din dayatmak mümkün değilse aynı şekilde sekülerlik ya da laiklik de zorla dayatılamaz. Askeri yoldan ya da mahkemeler yoluyla olsun” dedi. Türkiye’de olup bitenleri büyük ilgiyle izlediğini ifade eden Barroso, “Ülkenize çok büyük hayranlık duyuyorum. Büyük bir ülke, büyük bir kültür. İlk kez AB Komisyonu Başkanı sıfatıyla geliyorum ve dolayısıyla en üst düzeyde Türkiye yetkili makamlarıyla görüşeceğim. Aynı zamanda muhalefet partileriyle de görüşeceğim, parlamentoda söz alacağım. Şu anki siyasi zamandan söz ediyorsanız açıkçası şaşırdığımızı itiraf etmeliyim, hatta biraz da kaygılandığımızı. Çünkü Avrupa’da seçimleri kazanmış bir partinin ve devletin birçok yöneticisinin aleyhinde bu tür bir hukuki, cezai sürecin başlaması çok normal değil yani bu gerçekten bizi kaygılandıran bir şey.” dedi.

Barroso 301. madde tartışmalarıyla ilgili olarak şunları söyledi: “301. madde şu anki haliyle bizlerin, Avrupa’daki basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü konusundaki zihniyetimize biraz aykırı gibi geliyor. Türkiye ve Avrupa kurumları olarak birlikte çalışmamız gerekiyor ve böylece birtakım sorunları birlikte çözmeliyiz. Ben Türkiye’ye ders verecek değilim katiyen, Türkiye’ye bir koşul da dayatacak değilim. Ama madem ki Türkiye AB’ye üye olmak istiyor, o zaman birlikte çalışmalıyız, tecrübeleri paylaşmalıyız ve birlikte hangi koşullarda bu hedefe ulaşabileceğimize bakmalıyız. Ama bu bir yana, bir şeyi açığa kavuşturmak istiyorum. AB Türkiye’yi destekliyor. Umarız, Türkiye, AB’ye üye olacaktır, yani A partisi ya da B partisi değil. Dolayısıyla doğal olarak bizim ilişkilerimiz hükümetler aracılığıyla, cumhurbaşkanları aracılığıyla yürütülüyor. Yarın muhalefet liderleriyle görüşeceğim ama şunu anlamak lazım. Biz modern, Avrupalı bir Türkiye istiyoruz ve bunu Türkiye haklının iyiliği için istiyoruz.”

Laiklik konusunda da açıkalamalarda bulunan Barroso “Bizim için, Avrupa açısından işin temeli şu: Mutlaka işin dini boyutuyla siyasi boyutu, kamu boyutu arasında bir ayrılma olması lazım. Esas olan özgürlüktür; dini özgürlük, tüm dinlerin özgürlüğü ama aynı zamanda da bir din sahibi olmama özgürlüğünün de olması lazım. Avrupa için önemli olan budur.” ifadelerini kullandı. Sekülerlik ya da laiklik değil demokratikliğin önemli olduğunu sözlerine ekleyen Barroso şöyle konuştu: “Nasıl ki bir dini zorla dayatamazsınız, aynı şekilde sekülerlik ya da laiklik de, zorla, askeri yoldan olsun ya da mahkemeler yoluyla olsun, dayatamazsınız. Gerçekten bir ulusal diyalog zihniyeti içinde, özgürlük değerleriyle, hoşgörülük değerleriyle çeşitliliği, çoğulculuk değerlerini bir arada bağdaştırmak lazım. Benim Türkiye’ye çağrım bu. Ama tabii devlet deyince, devlet tabiî ki herhangi bir dinden tamamen bağımsız olmalıdır.”

Devletin laikliği ile bireyin laikliği arasında fark olduğunu belirten Barroso, “Devlet laiktir dediğimiz zaman toplumun da laik olması anlamına gelmiyor bu. Çünkü Avrupa ülkelerinde de farklı dinler var ve çünkü Avrupa artan oranda farklı kültürleri, farklı dinleri bir arada bulunduruyor. Dolayısıyla eğer bana laik bir Türkiye istiyor musunuz derseniz evet, laik bir devlet olması lazım mutlaka. Ama toplumda varolan dinleri de tanımalı. Burada demokrasiyi de vurgulamak önemli. Çünkü laiklik mutlak bir değer değil. Demokrasi, insan haklarına saygı ve her bireyin, her erkeğin, her kadının haklarına saygı, bu temel bir husustur.” şeklinde konuştu.

“Sayın Erdoğan, bazı Avrupa ülkelerinin müzakereleri yavaşlattığından, oyunun kurallarını değiştirdiğinden yakınıyor, haklı mı sizce?” şeklinde soruya ise Barroso şu cevabı verdi: “Hayır bu doğru değil, oyunun kuralları değişmiyor. Şu doğru ki bugün Avrupa kamuoyu, büyük bir genişleme hareketi de yaptığımız için başlangıçta altı ülke vardı, 12 oldu, 15 oldu, şimdi 22 ülke oldu. Yani neredeyse 500 milyon nüfusu var. Dolayısıyla bugün AB kamuoyu bütün AB’ye girmek isteyen ülkelere daha dikkatle bakıyor. Ama önemli olan Türkiye’nin reformlarını yapabilmesidir.”

Barroso, PKK’nın terör listesindeki yeri ile ilgili soruya da “Biz Türkiye’nin terörizme karşı tavrını gayet iyi anlıyoruz PKK AB’nin ‘terörist’ listesinde kalıyor ve bu liste altı ayda bir yenileniyor.” diye karşılık verdi.

10.04.2008


 

301 dâvâları Meclisi bekliyor

İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “Gerçek Bizi Özgür Kılacak” kitabını Türkçe yayımladığı için “Devleti ve Cumhuriyeti tahkir ve tezyif” ve “Atatürk’e hakaret” iddialarıyla yargılanan Ragıp Zarakolu’nun dâvâsında, 301. maddede yapılması muhtemel değişiklikleri beklemeye karar verdi.

"Gerçek Bizi Özgür Kılacak” kitabından yayıncı Ragıp Zarakolu’yu yargılayan mahkeme, Meclisin 301. maddeyle ilgili yapacağı düzenlemeye göre karar verecek. Mahkeme, George Jerjian’ın “Gerçek Bizi Özgür Kılacak” kitabını Türkçe yayımladığı için yayıncı Ragıp Zarakolu’nun yargılandığı dâvâda, Ceza Yasası’nın (TCK) 301. maddesiyle ilgili Meclisin getireceği düzenlemeyi beklemeye karar verdi. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde “Devleti ve Cumhuriyeti tahkir ve tezyif” ve “Atatürk’ün anısına hakaret” iddialarıyla yargılanan Belge Yayınları sahibi Zarakolu’nun toplam 7,5 yıl hapsi isteniyor. Yayıncının avukatı Osman Ergin de, 31 Ocak’ta görülen bir önceki duruşmada 301. maddeyle ilgili gelişmelerin izlenmesini talep etmişti. Yayıncı ve avukatının kapsamlı bir şekilde savunmalarını hazırlamalarını isteyen mahkeme, yeni mahkemeye atanan savcının talebi doğrultusunda 301. maddede yaşanması muhtemel değişikliği beklemeye karar verdi. Dâvâ 17 Haziran’da devam edecek.

/ İSTANBUL

10.04.2008


 

301’de CHP-MHP ittifakı

TCK 301’de yapılacak değişikliğe sonuna kadar karşı çıkacaklarını açıklayan MHP lideri Bahçeli’den sonra CHP de mevcut yasayı savundu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, 301’deki değişiklik teklifinin, “Yabancıların gözüne girmek, yabancıları memnun etmek için” gündeme geldiğini, dış baskıların ürünü olduğunu savundu. CHP Genel Başkan Yardımcısı, Bursa Milletvekili Onur Öymen, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını cevapladı. ‘’TCK’nın 301. maddesinde değişiklik teklifine ilişkin CHP’nin tavrının’’ sorulması üzerine CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen, ‘’İktidar ile muhalefet arasında bu konu 2004'te görüşüldü ve Mecliste bu şekliyle onaylandı. Hükümet, niçin bir kere daha getiriyor?” dedi. Onur Öymen, ayrıca Avrupa ülkelerinde de 301. maddeye benzer hükümler bulunduğunu öne sürdü.

/ ANKARA

10.04.2008


 

AKP, 301. maddede ‘minare doğrultuyor’

AKP Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, TCK’nın 301. maddesiyle ilgili değişikliğe yönelik eleştirileri cevaplarken, ‘’Teklifle, biz, tabiri caizse, belki minareyi düzelttik’’ dedi.

TCK’nın 301. maddesinde yapılan yeni düzenleme hakkında bilgi veren Bozdağ, kovuşturma yapılabilmesinin cumhurbaşkanının iznine bağlandığını anımsattı. TCK’nın 301. maddesinde yer alan ‘’Türklüğü’’ ibaresinin ‘’Türk Milleti’’ yapıldığını anımsatan Bozdağ, ‘’Türklüğü’’ ifadesinin, Yargıtayın bütün kararlarında ‘’Türk milleti’’ olarak algılandığını ve uygulandığını söyledi. Yargıtayın, ‘’Cumhuriyeti’’ ibaresini de ‘’Türkiye Cumhuriyeti’’ olarak algıladığı ve uyguladığını ifade eden Bozdağ, ‘’Bizim burada yaptığımız değişiklik, Yargıtayımızın bugüne kadar algıladığı ve uyguladığı şekliyle, yani yargı kararlarında olan bir konuyu madde metnine işledik’’ diye konuştu.

/ ANKARA

10.04.2008


 

Türkiye'nin cazibesi devam ediyor

Kamu maliyesi hedeflerinin tutturulması, yapısal reform programının kararlılıkla uygulanması ve Avrupa Birliği sürecindeki adımlara ivme kazandırılmasının temel önceliği oluşturmaya devam edeceği bildirildi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleşen ekonomi değerlendirme toplantısının ardından yapılan yazılı açıklamada, toplantıda gerek global, gerekse yurt içi ekonomik ve finansal gelişmelerin yanı sıra geleceğe dönük görünüm ele alındığı belirtildi. Açıklamada, uluslararası finansal piyasalarda yaşanan krizin beklenenden daha uzun sürdüğü ve bu krizin ABD başta olmak üzere gelişmiş ekonomilerin büyüme hızında önemli bir yavaşlamaya yol açtığı ifade edildi. Açıklamada, uluslararası kuruluşlarca yapılan global büyüme tahminleri son altı ayda üç defa aşağıya doğru revize edilirken, petrol, gıda ve temel emtia fiyatlarındaki artışın yüksek seyretmesinin, küresel ölçekte enflasyon ve büyümeyi olumsuz etkilediği belirtildi. Türkiye ekonomisinin de bu gelişmelerden etkilendiği vurgulanan açıklamada, yılın ilk çeyreğinde bütçe performansının öngörülenden de güçlü olduğu, bu performansta, vergi gelirlerindeki artışın temel rol oynadığının altı çizildi.

/ ANKARA

10.04.2008


 

Provokatörler kampüse sızmış

Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyeleri Derneği Yönetim Kurulunca Üniversite’deki olaylarla ilgili yapılan açıklamada, “Bu senaryoda baş rolde olanların, Pazar günkü açık öğretim sınavları nedeniyle dışarıdan girişlerin yoğunlaşmasını fırsat bilen kimi odakların kampüse sızdırdığı eli silahlı, bıçaklı provokatörler olduğu ortadadır’’ denildi.

Yazılı açıklamada, 6 Nisan’da üniversite yerleşkesinde yaşanan olayların, “farklı görüşlü öğrenci grupları arasında çıkan basit bir çatışma olmadığı’’ görüşüne yer verildi. Kredi ve Yurtlar Kurumu’na bağlı öğrenci yurtlarında barınan gençler arasındaki gerginliğin “planlanmış bir kışkırtma sonucu tehlikeli boyutlara tırmandırıldığının’’ savunulduğu açıklamada, “Bu senaryoda baş rolde olanların, Pazar günkü açık öğretim sınavları nedeniyle dışarıdan girişlerin yoğunlaşmasını fırsat bilen kimi odakların kampüse sızdırdığı eli silahlı, bıçaklı provokatörler olduğu ortadadır’’ görüşü dile getirildi.

/ ANTALYA

10.04.2008


 

Anayasa Mahkemesi: Bireysel savunma olmaz

DTP ve AK Partiye açılan kapatma davalarının ardından, iddianamelerde ismi geçenlerin, bireysel savunma yapıp yapamayacağı tartışılırken Anayasa Mahkemesi, DTP’li İbrahim Binici’nin bu yöndeki talebini reddetti.

Binici’ye gönderilen cevapta ise, kapatma davalarında “bireysel savunma”nın mümkün olamayacağı belirtildi. DTP Urfa Milletvekili İbrahim Binici’nin ismi, partisine açılan kapatma davasının iddianamesinde yer alıyor. Binici, bir süre önce Anayasa Mahkemesi’ne dilekçe ile başvurarak, davaya müdahil olarak katılmak ve kendi savunmasını yapmak istediğini iletmişti. DTP ise, “bireysel savunma” ısrarını sürdürerek, konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşımayı planlıyor.

/ ANKARA

10.04.2008


 

CHP yine Anayasa Mahkemesi’nde

CHP, 5747 sayılı Büyükşehir Belediye Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un bazı hükümlerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtı.

CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, dâvâ dilekçesini Anayasa Mahkemesi’ne sunduktan sonra gazetecilere açıklama yaptı. Anadol, CHP’nin, 22 Temmuz seçimlerinden sonra 10. kez Anayasa Mahkemesi’nde iptal davası açtığını anımsattı. Büyükşehir belediye sınırlarının coğrafi, ekonomik ve kamu hizmeti kıstaslarına göre belirlendiğini anlatan Anadol, 5747 sayılı Kanun’da ise bu kıstasların gözardı edildiğini savundu.

/ ANKARA

10.04.2008


 

Global çalkantı krizi tetikledi

Dışişleri Bakanı ve Başmüzakereci Ali Babacan, global çalkantıyla Türkiye’nin iç siyasi meseleleri birleştiği zaman, bunun ekonomi üzerinde belli ölçülerde olumsuz etkileri olabileceğini kaydetti.

Babacan, Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonunun (TUSKON) düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada, Türkiye’nin artık ekonomik istikrarla ilgili sorunlarının büyük ölçüde geride kaldığını, ancak siyasi istikrarı devam ettirmesinin büyük önem taşıdığını söyledi.

Global krize işaret eden Babacan, dünyanın şu anda büyük buhran döneminden sonraki en ciddi krizini yaşadığını, finans kuruluşlarının bu krizden zararının 1 trilyon dolar olacağının tahmin edildiğini ifade etti. Söz konusu zararın 200 milyar dolarının açıklandığını, diğer zararların bilançoların açıklanmasıyla görüleceğini belirten Babacan, şöyle devam etti: “Dünyada bu kadar çalkantı olurken, dev bankalar sarsılırken ekonomimiz bu depremi oldukça dayanıklı şekilde atlatıyor. Sorun sadece ekonomik kriz olsa size belki çok rahat diyebilirdim ki; (korkmayın arkadaşlar, bu dönemde de ülke global ekonomik krizi atlatır, bir sıkıntı olmaz.) Ancak, bunun üzerine kendi iç siyasi gelişmelerimiz de eklenince tablo biraz daha farklılaşıyor. Global çalkantıyla kendi iç siyasi meselelerimiz birleştiği zaman, bunun ekonomimiz üzerinde maalesef belli ölçülerde olumsuz etkileri olabilir. Bunu görmek lazım ve süreci çok dikkatli bir şekilde yürütmek lazım. Bizler hükümet olarak, sizler iş dünyası olarak bu hassas dönemi büyük bir dikkatle, her adımda tedbirli geçirmemiz lazım.”

“AB ÇALIŞMALARI YAVAŞLAMADI”

Ali Babacan, AB’ye üyelik sürecindeki çalışmalara da değinerek, tüm bakanlıkların günlük çalışmaları ile aslında AB süreci içinde yer aldıklarını, AB ile ilgili çalışmalarda herhangi bir yavaşlama veya rehavetin söz konusu olmadığını kaydetti. Babacan, “Yaptığımız tüm çalışmalar AB ilgili. Ama bunları AB, AB diyerek yapmıyoruz” diye konuştu. Vakıflar Yasası ve 301. madde ile ilgili değişikliğin yapılmaması halinde bunun Türkiye’nin AB ile ilgili çalışmalarının durduğu olarak değerlendirileceği yönünde algılamalar bulunduğunu ifade eden Babacan, bu algılamaların tersine her iki konuyla ilgili çalışmaların devam ettiğini aktardı. Attıkları her adımın ve yaptıkları çalışmaların AB’ye üyelik sürecinin bir parçası olduğu için 2002-2004’teki gibi heyecan olmayacağını, artık biraz “sıradanlaşma”nın söz konusu olduğunu söyleyen Babacan, “Olacak mı olmayacak mı? Müzakere tarihini alacak mıyız, almayacak mıyız? Bunlar yok. Bundan sonra artık önümüzdeki en önemli konu, Türkiye’nin üye olması. Belki tarih yaklaştığında o heyecan yine olacaktır” şeklinde konuştu. Konuşmasının ardından TUSKON üyelerinin sorularını yanıtlayan Babacan, vize konusunun uzun vadedeki çözümünün Türkiye’nin ekonomik kalkınmasından geçtiğini, ancak 5 yıl öncesine göre bazı Avrupa ülkelerinde vize prosedürünün şu anda daha kolay olduğunu vurguladı. Ali Babacan, Afrika’ya ilişkin sorular üzerine ise, Mozambik ve Tanzanya dahil 15 Afrika ülkesinde büyükelçilik açılacağını, bu yıl içinde 10 ülkede, gelecek yıl da 5 ülkede açılışların gerçekleştirileceğini bildirdi. Afrika ülkelerindeki temsilciliklerin Türk işadamlarının bu bölgede daha rahat iş yapmasına katkı sağlayacağını vurgulayan Babacan, ayrıca iş adamlarının Afrika ülkeleriyle olan ilişkilerinin kendilerini bu konuda daha da cesaretlendirdiğini ifade etti.

/ İSTANBUL

10.04.2008


 

Bardakoğlu: Cemevi camiye alternatif olamaz

Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, cemevinin, caminin alternatifi gibi sunulmasının, Aleviliği müstakil bir din haline getireceği ve ezici çoğunluğu camiyi ibadethane olarak kabul eden Alevileri Müslümanlıktan koparacağı için yanlış olduğunu belirtti.

Bardakoğlu, İslam’ın 14 asırlık tarihsel tecrübesinde, cami ve mescitlerin, belli bir mezhebin, meşrebin veya inanç grubunun ibadet yeri değil, camiye gelen, gelmeyen, namaz kılan kılmayan bütün Müslümanların ortak mabedi olarak varlığını sürdürdüğünü belirtti. Bardakoğlu, Aleviliği, ‘’Anadolu’nun mistik ve sufi geleneği içinde ortaya çıkan, İslam içi bir inanış ve yorum biçimi’’ olarak tanımladı. Bardakoğlu, ‘’Cemevleri de özgün, kültürel ve mistik kimliği ve misyonu bulunan ve bize ait olan bir zenginliğimizdir’’ dedi.

/ ANKARA

10.04.2008


 

PKK eylem hazırlığında

Terör örgütünden kaçarak güvenlik güçlerine teslim olan örgütün sözde Mardin sorumlusu A.A, terör örgütü PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki bir silah tüccarından 1 ton patlayıcı madde satın aldığını anlattı.

Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nce hakkında ‘’Terör örgütü üyesi olmak’’ suçundan dava açılan A.A, ifadesinde, örgüte 1991 yılında bir yakınının propagandası sonucu Şırnak’ın İdil ilçesinden giderek katıldığını anlattı. Terör örgütü PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki Zaho kentinde bir silâh tüccarından 1 ton patlayıcı madde satın aldığını da kaydeden A.A, ifadesinde bu konuyla ilgili şunları söyledi: ‘’Örgütün, 2007 yılında Irak’ın kuzeyindeki Zaho şehrinde bir silâh tüccarından yaklaşık 1 ton kadar patlayıcı aldığını gördüm. Bunlar içerisinde dinamit lokumları, TNT kalıpları ve plastik patlayıcılar bulunuyordu.’’ A.A, ‘’Örgüt geçmiş yıllarda yapmış olduğu mayınlama eylemlerini artırarak devam ettirecektir. Özellikle bürokrat, general ve milletvekili gibi özellik arz eden şahıslara karşı suikast türü eylemler yapabilirler. Bazı örgüt mensupları suikast eğitimi almaktadır.’’ dedi.

/ DİYARBAKIR

10.04.2008


 

Son gazi, İspanya basınında

Son İstiklal Savaşı gazisi Yakup Satar’ın geçen hafta 110 yaşında ölümü, İspanya’nın en yüksek tirajlı gazetesi El Pais’e haber oldu.

Gazete, Yakup Satar’ı, “Birinci Dünya Savaşından sağ kalan son Osmanlı” olarak tanıttı ve “Savaşlarla dolu hayatındaki en büyük başarısı yaşlanmak oldu. Satar’ın ölümünün ardından Birinci Dünya Savaşından sağ kalan dünyada sadece 12 kişi kaldı. Avustralya ve İngiltre’de üçer, İtalya ve ABD’de ikişer, Almanya ve Kanada’da birer kişi hayatta” diye yazdı.

El Pais, 1898 Kırım doğumlu Satar’ın 1915 yılında Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşına katılmasıyla Basra cephesinde İngilizlere karşı savaştığını ve Alman askerleri tarafından toksit gazlarla mücadele için kurulan özel birimde görevlendirildiğini belirtti.

Savaşta esir alınan ve daha sonra esir değiş tokuşunda serbest kalan Yakup Satar’ın 1919-1922 yılları arasında da Mustafa Kemal’in yönettiği orduda görev aldığını kaydeden gazete, savaştan sonra Eskişehir’e yerleşerek çiftçilik yapan Satar’ın geri kalan hayatı boyunca Türkiye’de ulusal kahraman gibi saygı gördüğünü, hastayken de ziyaretçisinin eksik olmadığını anlattı.

/ MADRİD

10.04.2008


 

Çin malı telefonlarda radyasyon riski

Türkiye'ye kaçak yöntemlerle getirilen, bazıları TV özellikli Çin üretimi cep telefonlarının, yaydığı radyasyon miktarı ve üretim malzemesi test edilmediği için sağlık açısından risk oluşturduğu, garanti koşullarına sahip bulunmamasının ise tüketiciyi mağdur edebileceği bildirildi.

MOBİSAD Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Uğur Çetindağ, hızla büyüyen cep telefonu sektöründe diğer bir çok sektörde olduğu gibi Çin malı ucuz ürünlerin etkisinin görülmeye başlandığını kaydetti. Türkiye’ye kaçak yollarla getirilen söz konusu telefonlara, vatandaşların da ilgi gösterdiğini ifade eden Çetindağ, ‘’IMEI numaraları değiştirilerek kullanıma sokulan bu telefonlar, sunduğu özeliklere göre ucuz olması nedeniyle önemli miktarda satılıyor. Ancak, tüketiciler ucuz ürün almak isterken, beklemedikleri sonuçlarla karşılaşabilirler’’ dedi.

/ İSTANBUL

10.04.2008


 

Türk Kalp Vakfı, 20. Kalp Haftası’nı kutluyor

Türk Kalp Vakfı, Ülker Kalbim Benecol’ün sponsorluğunda 20. Kalp Haftası’nı düzenleyeceği çeşitli etkinliklerle kutlayacak. 33’üncü yaşını kutlayan Türk Kalp Vakfı, 20. Kalp Haftası’nın açılışını 14 Nisan Pazartesi, Taksim’de düzenleyeceği törenle yapacak.

12-20 Nisan tarihleri arasında hafta sebebiyle değişik yerlerde akademik, kültürel, sanatsal ve sportif etkinlikler düzenlenecek. Ülker Kalbim Benecol’ün sponsor olduğu etkinlikler ay boyu sürecek. Düzenlediği basın toplantısında hafta ve etkinlikler hakkında bilgi veren Türk Kalp Vakfı Başkanı Çetin Yıldırımakın, “Genç kalpler alarm veriyor” başlıklı konuşmasında son günlerde kalp krizi sebebiyle ölen gençlere dikkat çekti. Avrupa Kalp Birliği verilerine göre yılda dünyada 18 milyon, ülkemizde de 200 bini aşan ölümlerin bir numaralı sebebinin stres olduğunu belirten Yıldırımakın, diğer sebeblerinde sigara, hareketsizlik ve sağlıklı beslenme olduğunu kaydetti.

Ümit Kızıltepe / İSTANBUL

10.04.2008


 

“Diyet kolalarda sıfır şeker yalan’’

Tüketiciler Birliği Konya Şube Başkanı Mustafa Dinç, son günlerde artan ‘sıfır şekerli kola’ reklamlarına tepki gösterdi.

Diyabetli hastalar için geliştirilen suni tatlandırıcıların kolalarda kullanıldığını söyleyen Dinç, reklamlardaki ‘sıfır şeker’ ifadelerinin yalan olduğunu, tüketicilerin kandırıldığını öne sürdü. Dinç, sigara paketlerinin üzerine yazılan uyarıların bir benzerinin de bu tür içeceklerin ambalajına yazılmasını istedi. İnsan sağlığına önem verilen İngiltere, Rusya gibi bir çok ülkede suni tatlandırıcıların bir çoğunun yasak olduğunu dile getiren Dinç, suni şeker oranının 40 miligram dozu aşıldığında genç yaşta Alzheimer’a, hamile kadınlarda düşüklere, beyin anomalilerine, zekâ geriliklerine sebep olduğunu savundu.

/ KONYA

10.04.2008


 

Erzurum’a bahar karı

Gece sıcaklıklarının sıfır dereceye düştüğü Erzurum’da kar yağdı. Meteoroloji Bölge Müdürlüğü yetkililerinden alınan bilgiye göre, Balkanlardan gelen soğuk hava akımının bölge genelinde etkili olduğu belirtildi.

Cuma gününe kadar bölge genelinde aralıklarla kar yağışı ve karla karışık yağmur beklendiğini dile getiren yetkililer, gece ölçülen hava sıcaklıklarının Kars’ta sıfırın altında 1, Erzurum’da sıfır, Erzincan’da 5, Ağrı’da 1, Ardahan’da 2 ve Iğdır’da 8 derece olduğunu bildirdiler.

Dün ise hava sıcaklıkları ise Erzurum’da 6, Erzincan’da 15, Kars’ta 8, Ağrı’da 11, Ardahan’da 10 ve Iğdır’da 19 derece olarak ölçüldü. Yetkililer, kar yağışının aralıklarla devam edeceğini belirttiler. Öte yandan, kar yağışı nedeniyle Cemal Gürsel Stadyumu yanındaki sahalarda yapılması planlanan mahalli lig maçlarının iptal edildiği belirtildi.

/ ERZURUM

10.04.2008


 

Dünya ısındıkça hastalık çoğalıyor

Küresel ısınmaya bağlı olarak hava sıcaklığının yükselmesi, atmosferdeki ozon miktarının artması ve bunlara bağlı olarak iklim değişikliklerinin görülmesinin insan sağlığını doğrudan olumsuz etkileyeceği belirtildi.

Ozon miktarındaki yüzde 1’lik azalmanın, deri kanserinde yüzde 2’lik, cilt kanserinden ölümlerde ise yüzde 0.3-2’lik artışlara, UV ışınlarının hücrelerin antikor üreme yeteneklerini azalttığı için kansere, UV-B ışınlarının, göz lenslerinin bozulmasına ve yaşa bağlı körlüğe ve göz merceğinin şeffaflığının kaybolmasına (katarakt), atmosferdeki ozon miktarının artması sonucu hava kirliliğine bağlı astım ve akciğer gibi solunum yolu hastalıklarına sebep olabileceği bildirildi.

Sağlık İdarecileri Derneği Başkan Yardımcısı Dr. Bilal Ak, yaptığı açıklamada, kürsel ısınmanın devam etmesi halinde, dünyadaki hayat dengesinin bozulacağını, her geçen gün çevre ve sağlık başta olmak üzere çeşitli alanlarda ciddi sıkıntı yaşanacağını kaydetti.

Enerji üretimi için kömür ve petrol ürünlerinin yakılması ve bilinçsiz sanayileşme sonucunda 45 yıl içinde sıcaklıklığın 3-5 santigrat yükseleceğini belirten Ak, iklim özelliklerinin daha belirgin olarak değişeceğini ve bazı bölgelerin çoraklaşacağını, çölleşeceğini, bazı bölgelerde de buzulların eriyeceğini ve deniz seviyesinin yaklaşık 5 metre kadar yükseleceğini öne sürdü. Tropik ormanlarının da yılda yüzde 1.8’inin yok edildiğini söyleyen Ak, ‘’Böyle giderse 45 yıl içerisinde yağmur ormanları tamamen ortadan kalkacak’’ dedi.

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN SAĞLIĞA ETKİLERİ

Ak, iklim değişikliğinin doğrudan sağlık üzerine olumsuz etkisi olacağına dikkati çekerek, tatlı su kaynaklarının kirlenmesinin çevre sağlığı sorunlarına sebep olacağını söyledi. Kömür ve petrolün yanması sonucu atmosfere Kükürt Dioksit (SO2) bırakıldığını anlatan Ak, ‘’Sülfirik asit miktarının artması tatlı su kaynaklarının asitleşmesini sağlar. Oluşan asit yağmurları ciddi çevre ve çevre sağlığı sorunlarına sebep olur’’ diye konuştu.

Çöl fırtınalarının getirdiği çöl tozlarının da insan sağlığını olumsuz etkileyeceğini belirten Ak, ‘’Ağaçlık olmayan yerlerde, söz gelimi Şanlıurfa’da havada tutunamamakta ve havada 2-3 gün asılı kalmaktadır. Bunun sonucunda başta göz ve üst solunum yolları olmak üzere insan sağlığı tehdit altında olacaktır’’ dedi.

Ak, besin ve su ile bulaşan hastalıkların artacağını, sıcak su kaynaklarının azalacağını, su kaynaklarındaki azalmanın kolera tipi hastalıkların yayılmasına sebep olacağını ifade ederek, ‘’Enfeksiyonların genişlemesi ve sürelerinin uzaması enfeksiyon etkeni bakteri ve virüslerin ilaçlara olan direnç mekanizmalarını değiştirecek,belkide kullanılan antibiyotikleri etkisiz kılabilecektir’’ diye konuştu.

Ak, hava kirliliğinin kalp yetmezliği, kalp krizi ve inme gibi ölümle sonuçlanabilen hastalıkların görülme riskini artırdığını belirterek, ‘’Havadaki 10 mikrogram/metreküplük parça yoğunluğunda bir artış, toplam ölüm yüzdesini yüzde 1.8 ve kalp-damar hastalıklarından ölüm oranını yüzde 1.4 artırmaktadır’’ diye konuştu.

/ ANKARA

10.04.2008


 

Güneş ve insan gücüyle dünya turu

Tasarladıkları güneş, rüzgar ve insan enerjisiyle çalışan pedallı arabayla Hindistan’a ulaşmak üzere Fransa’dan yola çıkan iki genç Bilecik’e geldi.

Fransa’dan yola çıkan ve Bilecik’e gelen gençler Benoit Albanel (25) ve Romain Benoit (25), yaklaşık bir yıl boyunca 15 bin kilometre yol kat ettikten sonra Hindistan’ın Kalküta şehrine ulaşacaklar. Nantes Üniversitesinin desteğiyle tasarladıkları güneş, rüzgar ve insan enerjisiyle çalışan pedallı araçlarıyla yaklaşık 3 ay önce yola çıkan ve Bilecik’e ulaşan 2 Fransız genç, 15 ülke topraklarından geçecek. Gençler Türkiye’den sonra İran’a geçeceklerini ve yaklaşık 1 yılda yolculuklarını tamamlayacaklarını ifade ettiler.

/ BİLECİK

10.04.2008


 

İstanbul’da kartal zamanı

İstanbul'da yaşayan pek çok kimsenin farkında olmadığı ama binlerce yıldır devam eden bir doğa olayı baharla birlikte yine başlamak üzere. Afrika’dan gelen kartallar kuzeye yolculukları sırasında İstanbul’dan geçecek.

Kartalların, şahinlerin, atmaca ve leyleklerin bu seyahatlerini izlemek isteyenler de ayrı bir turizm kolunun oluşmasını sağladı. Yılda iki defa binlerce kuş İstanbul semalarından geçiyor ve bu özelliğiyle İstanbul, dünyanın en önemli kuş göçü rotaları üzerinde bulunuyor. Kartal, leylek ve şahinleri, Mart ayı sonları ve Haziran ayı başları arasında Sarıyer sırtlarından, Eylül ve Kasım ayları arasında ise Çamlıca tepelerinden görmek mümkün.

10.04.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri

 

Bütün haberler


 Son Dakika Haberleri