Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 19 Nisan 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Hasan YÜKSELTEN

Kanunun gözü terazinin özü müdür?



Bir zamanlar izlediğim Kemal Sunal filmlerinin birinde geçen ve o zamandan beri hafızamda yer etmiş olan bir repliktir: Kanunun gözü terazinin özüdür. Film 1979 İstanbul’unda geçer. Hatırladığım kadarıyla, mahallenin bekçisi rolündeki Kemal Sunal fırıncının yokluğunda fırına girip ekmek yapar. Ancak her biri değişik ebatlarda ve şekillerde olan ekmekler için kafasına göre fiyat belirler. Satın alanlardan biri rastgele fiyata itiraz ederek, ‘Terazide mi tarttınız?’ deyince mahalle bekçisi şu cevabı verir: ‘Kanunun gözü terazinin özüdür’ Ve kimse bu cevaba itiraz etme cesareti bulamaz. Öyle ya. Karşılarındaki koskoca bekçidir, kanundur, her söylediği emirdir, ekmeği gözüyle de tartabilir. Teraziye ne ihtiyaç var ki!

Her ne kadar sıradan bir film repliği gibi gözükse de, aslında bu ülkedeki yaşayış hakkında çok net ipuçları veren ve derin mânâlar taşıyan bir repliktir bu. Zira, bu topraklar bürokrat egemenliğinin, memur üstünlüğünün yüzyıllardır kanunla korunduğu, devletin kutsandığı topraklardır ne yazık ki. Bundan ötürüdür ki, milletin vergilerinden aldığı maaş karşılığında halka hizmet etmek için görevli olan bazı memurlar, hizmetkâr kimliğini atarak; millete patronluk yapmaya kalkışıyorlar. Halkın isteklerine ve millî iradeye göre değil de, kendi müstebidane ideolojilerine göre davranmaktan ve bunu halka dayatmaktan çekinmiyorlar.

Bediüzzaman bu durumla ilgili olarak şöyle der: “Bu benlik zamanında, memuriyet hakikatta bir hizmetkârlık olduğu halde, bir hâkimiyet, bir ağalık, bir nemrutçulukla nefse gayet zevkli bir hâkimiyet mertebesini bir kısım memurlara rüşvet olarak verdiği için, bir cihette mânen Demokratlara galip geliyorlar. Halbuki, İslâmiyetin bir kanun-u esasîsi olan, hadis-i şerifte “Memuriyet, emirlik ise, reislik değil, millete bir hizmetkârlıktır.”

Aslında işin temeli insan faktöründe düğümleniyor. İyi bir demokrasi için kanuna da ihtiyaç yok çünkü. Meselâ İngiltere yazılı anayasası olmamasına rağmen demokrasiyi en iyi işletebilen ülkelerdendir. Ülke olarak en iyi kanunlara da sahip olsanız, bunları uygulayan memurlarınız art niyetliyse, toplum bilinçsiz bir toplumsa, demokrasi kültürüne sahip değilse, asla iyi bir hukuk devleti olamazsınız. Temelde fert olarak demokrat olamamaktan kaynaklanan problemlerden ötürü toplumun da tam demokrasiye sahip olması mümkün olamıyor.

Yakın zamana kadar, devlet ve yetkilileri tarafından adam yerine konmayan insanların çoğu, bu düzene itiraz etmek ve “Neden biz adam yerine konmuyoruz?” demek yerine, bunun hıncını gücü yettiği kişileri adam yerine koymayarak çıkarmaya çalışıyordu. Meselâ amiri polisini adam yerine koymazken, polis sürücüyü, sürücü yayayı, yaya belki çocuğunu, eşini belki öğrencisini işçisini adam yerine koymayarak yaşayıp gidiyorlardı. Bir toplumun kendi kendini adam yerine koymamakta inatlaştığı zamanlarda, filmde olduğu gibi, mahalle bekçisi bile topluma tahakküm etme yetkisini kendinde bulabiliyordu.

Çok şükür ki, günümüzde iletişim araçlarının da gelişmesiyle, insanlar tepki göstermeyi, haklarına sahip çıkmayı öğrendiler. Henüz yeterli seviyede değil tabiî ki ama geçmişe oranla bugün çok daha bilinçli bir toplum olduğumuzu söyleyebiliriz. Meselâ artık çocuklarını adam yerine koymayan ve onları kişiliksiz yetiştiren anne-babaların sayısı azalıyor. Çocuğunu öğretmene teslim ederken, ‘eti senin kemiği benim’ gibi ucube cümleler kullanılmıyor. Bilâkis öğretmenler veliler tarafından denetleniyor. Eskiden ‘devlet gemisi en iyisidir’ diyen toplum, şimdi geçimini devlette değil, ticarette, san'atta arıyor. Evrensel mânâda meslek sahibi olanların sayısı her geçen gün artıyor. Toplum, dünyanın sadece Türkiye’den ibaret olmadığını çok net görebiliyor.

Kısacası günümüz halkının demokrasi anlayışı, darbe anayasasına % 92 gibi bir oranla evet diyebilen 1982 halkının anlayışından çok çok ileride bugün. Her ne kadar beyhude bir şekilde, ‘kanunun gözü terazinin özüdür’ diyebilen, hazineden geçinmeli, ideolojik bağnazlık içerisindeki azınlık bir zümre, varlığını devam ettirmek için olmadık oyunlara başvursa da, toplum artık kanmıyor. Çünkü günümüz bilgi çağında hiçbir şey gizli kalmıyor ve geçen yıllar sadece insanları değil, toplumu da olgunlaştırıyor.

19.04.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (08.04.2008) - Mahzun bakışlı köpekler ve darbeciler

  (08.03.2008) - Musalla taşı

  (24.02.2008) - Bazen daha fazladır her şey

  (13.12.2007) - Hayat eve dönmektir çoğu zaman

  (05.12.2007) - Maşrapasını atan Diyojen

  (01.11.2007) - ‘Askerimiz fakirdendir’

  (31.08.2007) - Ağustos böceğinin vedâ turları

  (13.06.2007) - Zaman iktisat zamanı

  (26.04.2007) - Tutamıyorum zamanı

  (14.04.2007) - Özgürlüğün esareti

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri