"Gerçekten" haber verir 29 Aralık 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi

adresine bekliyoruz.

 

Röportaj

H. HÜSEYİN KEMAL

Hepimizin yaşadığı acılar değerli

Geçtiğimiz hafta bazı aydınların girişimiyle “Ermeni kardeşlerimin duygu ve acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum” imza kampanyası başlatıldı. Bu konudaki görüşleriniz nelerdir?

Türkiye kamuoyu için 1915 kırım ve yıkımları, altının siyaseten doldurulduğu karşılıklı düelloyla temsil edilen bir mesele. 1915 üzerinden gürültü kopuyor; Türkler, Ermeniler, Diaspora, parlamentolardan geçen kararlar, Dink cinayeti, imza kampanyaları ama konu bilinmiyor.

Neden peki?

Siyasî bir kampanyaya kurban gittiğini düşünüyorum. İmza kampanyasına başbakandan, muhalefetten, genelkurmaydan gelen tepkiler meseleyi güçleştiren zemine çekiyor. Konuşulmama zeminine çekiyor.

Geçen gün bana bir mail gelmişti. Mailde kafası Ermeniler tarafından kesilmiş

çocuklar ve benzeri çirkin fotolar vardı.

İnsanın etkilenmemesi mümkün değil?

İnsan allak bullak oluyor. 1915 olayı çerçevesinde ölen Müslümanları, uygulanan ittihatçı politikaları, Ermenilere karşı yapılan kıyımın nedenlerini, boyutunu, terminelojisini gerçekten konuşmak, bilmek istiyor muyuz? Burda ahlâk ve samimiyet zemininde buluşmamız gerekiyor. Ancak bunun böyle olmadığını görüyoruz. Ermeniler için 1915 onların hayatını değiştiren, unutulması mümkün olmayan, mağdur oldukları bir olay. 93 yıldır diasporadaki, Ermenistandaki Ermeniler bu konu üzerinde binlerce sayfalık araştırmalar, eserler ortaya koymuş durumda. Türkiye’de buna karşılık gelen bir hafıza yok. Buna karşı gelen bilimsel bir çalışma yok. Türkiye konuyu unutmaya yönelik politikalar izlemiş, daha yeni yeni tarihi konuşmaya başlıyoruz.

İmza kampanyasını eleştirenlerden gelen tepkilerden birisi, “Türkler yüzlerce yıldır Osmanlı topraklarından sürülerek Anadolu'ya sığınmak zorunda kalıyor. Peki bizden kim özür dileyecek? O dönemde dünya böyle bir süreç geçiriyor.” sizin görüşünüz ne?

O süreçlerde ölen binlerce Müslüman var. İmparatorluk kısa bir süre içinde toprağının yüzde doksanını ve nüfusunun yüzde seksen beşini kaybediyor. Korkunç bir travma yaşanıyor. Balkanlardan, Kafkaslardan, Rusyadan gelen Müslümanlar neler yaşadı? 1922-24 arasında mübadelede Yunanistan’dan gelen muhacirlerin yaşadıkları zorluklar nelerdi? Sarıkamış’ta binlerce vatan evlâdı neden öldü? Hepsi büyük dramlar. 1915’i konuşmamak adına biz bunları da konuşamıyoruz ki. 1915 kazasının karakutusu Türkiye’nin genelini ilgilendiriyor.

Bu kadar acıyı yaşamış Türkler 1915’i

neden konuşmuyor sizce?

Türkiye’de yaşayan Müslüman halk ‘soykırımcı’ olarak anılmaktan korkuyor. Bu tanımı kabul etmemekte çok haklılar. Bunu hiçbir millet kabul etmez. Ama bu korku özellikle yayılıyor. İmza kampanyasına gelen tepkilerin çoğu akıl ve vicdan dışı. Birileri çıkıp “Benim atalarıma kimse soykırımcı diyemez” dediğinde doğal olarak da buna katılıyor. Tarihin bir bölümünde olan trajedi ve katliâm için kolektif suçtan bahsedilemez. Bunun mesulleri vardır. Bunu yapanlar vardır...

Mesuller kim?

İttihat ve Terakki içinde bir klik. Bugünün Ergenekoncuları. Bahattin Şaki’ler, Doktor Nazım’lar, Talat ve Enver Paşalar...

Bugünün Ergenekonu deşifre etmemekle aynı mı tutuyorsunuz olayı?

Bugün üzerinden örnekle gidersek yüz sene sonra “Malatya Katliâmı”ndan bahsedilirken “Kimse benim atalarıma katil diyemez” diyenler çıkarsa anormal olur değil mi? Çünkü bu olayın müsebbibi vardır. Bunu Türk halkının, devletinin tamamına mal etmek kadar akıldışılık olabilir mi?

Bugün 1915’le yüzleşmek isteyen insanlara tavır koyanlar, halkın hassas olan millî duygularını rencide ederek bu yüzleşmeyi engellemek istiyor.

Öbür taraftan da Ali Bayramoğlu imza kampanyasından sonra diasporadan bazı insanların “Hadi şimdi de soykırım deyin” mesajları attığını söyledi...

Tam da bu eleştirdiğimiz düşünce biçiminin iz düşümüdür. Diasporanın bazı kesiminde “Türkler soykırım yaptı” diyenlerle “Kimse atalarımıza soykırımcı diyemez” diyenlerin zihniyeti örtüşüyor.

Peki Ermeni tarafında, diasporada

olaylara bakış nasıl?

Türkiye’de mesele sakin tartışılmadığı için ara tonlar gürültüye gidiyor. Türkiye’de diaspora denildiğinde; tek bir merkezden yönetilen, dünyanın her yerine dağılmış, güçlü bir lobisi olan, zengin, düğmeye basıldığında tek amaç için aynı uğurda harekete geçen, Türkiye’yi dünya önünde rezil etmek isteyen, Türkleri soykırımcı olarak kabul ettirmek isteyen bir yapı kurgulanıyor. Bu kurguyu da bazı kesimler özellikle yapıyorlar. Ermeniler içinde ırkçı kesimler Türkiye’deki ırkçıların nüfus içindeki oranına tekabül eder ancak milliyetçi sözler herzaman ilgi görür. Ama şunu da görmek lâzım ki, 1915 meselesinde Ermeniler Türkiye tarafından hep yalnız bırakıldılar. Ermeniler acılarını tek başına yaşamak zorunda kaldılar. Tabiî ki Ermeniler içinde bazı kesimi bu tavır zehirledi. Zaman algısını dondurdu. 1915 olayını daha dün yaşamış gibi konuşuyoruz hâlâ, çünkü 1915’le aramıza mesafe koyacak gelişmeler yaşanmadı. Yüzleşemedik...

Ancak hükümet ‘Ortak tarih komisyonu kuralım’ dedi. Bu bir yüzleşme isteği değil mi?

Bunların değerini yadsımıyorum, ancak samimî öneriler olduğunu düşünmüyorum. Hrant Dink soykırım tartışmaları üzerinden hedefe konularak öldürüldü. Dink cinayetinde devlet içindeki bazı yapılanmaların etkisi olduğunu gördük. Türkiye’nin komplekslerinden kurtulup bununla yüzleşmesi gerekiyor. Bu yüzden tarihimizi bloke etmişiz. İnsanlar haklı olarak “Benim dedem de öldürüldü. Ruslar bizi tehcir etti. Soykırıma uğradık” demek haklarına sahipler, ancak bunlar Ermeni meselesine karşı doğru yöntemler değil.

Halil Berktay Türkiye’deki açık-gizli iktidarın karşı gibi görünse de soykırım suçlamalarından memnun olduğunu söyledi. Siz katılıyor musunuz?

Türkiye’deki bazı çevrelerin iktidar dinamolarından biri soykırım tartışması. Türkiye’yi içine kapalı bir toplum haline getiren meseleler Ermeni, Kürt ve Kıbrıs meseleleridir. Türkiye bu sorunlarını çözdüğünde kendine güveni olan geleceğe güvenle yürüyen bir halk olacak. Bunu yapabilirse şeffaf olmayan İttihat ve Terakki benzeri yapılanmaların tasfiye edildiğini göreceğiz. Onun için bu sorunun çözümsüz kalması bu insanların yararına olacaktır. Dünya tarihinde benzer olayların yaşanmış olması 1915’te yaşanan gerçeği ortadan kaldırmaz.

Bazı kesimler de “Ermenilerle karşılıklı

özür dileyelim” teklifinde bulunuyor.

Bu yaklaşım nasıl?

Bu direkt Ermenilerle ilgili değil kendi tarihimizle kurduğumuz ilişkiyle alâkalı. Bu kampanyayı başlatan insanlara Türkiye ilerde teşekkür edecek, çünkü bu Türkiye’nin kendiyle yüzleşmesi. Bu ülkenin insanları belli tarihte buharlaşıp gidiyor. Cumhuriyet döneminde bu insanların eserleri sistematik olarak imha ediliyor. Vakıf malları devlet tarafından yağmalanıyor. Demek ki, bizim yüzleşmemiz gereken birşeyler var. Biz bu zihniyeti yargılayamazsak sürekli ‘öteki’ler üreteceğiz. Bu açıdan baktığımızda imza kampanyasını bir özür olarak değil, Türkiye’nin kendisiyle yüzleşmesi olarak okudum.

Ne olursa özür olur?

Kendi adıma konuşabilirim. Hiçbir özür 1915’te öldürülen, topraklarından sürülen Ermenilerin zararını tazmin edemez. Benim isteğim Ermeni kelimesinin küfür olmaktan çıkarılması. Hem yok sayılmak ancak siyaseten konuşulduğunda olumsuz olarak anılmaktan yorulduk. Önce bu ülke saygınlığımızı kabul etmeli. Ermeniler bu topraklarda binlerce yıl yaşadı ve emek verdiler. Beni memnun edecek olan iade-i itibardır ve siyasî malzeme yapılmadan acılarımızın toplum tarafından paylaşılmasıdır.

Bu bir toplumsal helâlleşme mi?

Şüphesiz. Düşünün acımız ve kaybımız yok sayılıyor. Bu yüzden Ermeniler acıları yaşayamıyor, ölülerini gömemiyor. 93 yıldır Ermeniler konuşamıyor. Ortada büyük bir acı var bununla yüzleşemiyor, helâlleşemiyoruz. Topluca bütün acılarımız için bunu yapmalıyız. Hepimizin acıları değerli. ASALA’nın öldürdüğü insanlar, 1918’de Ruslarla gelip Ermeniler tarafından öldürülen Müslümanlar için üzülmeliyiz. Bunları topluca konuşabilmeliyiz yoksa geçmişin hayaletlerinden kurtulamayız. Belki bugün kan dökmüyoruz diyeceğim, ama Hrant’ın öldürülmesi tam bir İttihatçı zihniyetidir. Irkçı cinayetidir. Bugün imza kampanyası başlatılanlar da Hrant gibi hedef gösteriliyor. Bunu Meclis çatısı altında yapıyorlar...

İnsanların tanıma, tazminat, toprak

isteneceği yönünde korkuları var ama?

Bunların hiçbiri samimî yaklaşım değil. Petrosyan ve Koçaryan Türkiye’nin sınırlarını tanıdıklarını ve tazminat istemeyeceklerini söylediler. Zurnanın zırt dediği yer. Giden Ermenilerin malları mülkleri kime verildi? Bu topraklar, idam edilen İttihatçılardan başlamak üzere eşrafa dağıtıldı.

İdam edilen mi?

İttihatçılar devrildikten sonra 1915 olaylarında etkisi olanları İstanbul hükümeti yargılayıp kimini asıyor, kimini Malta’ya sürüyor.

Dink, 1915 olayında Avrupa

ülkelerinin de katkısı var demişti.

Sizin görüşünüz ne?

1915 olaylarını tüm dünya unutmak istedi. Rusya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın, Almanya’nın çok ciddî dahli var. Müttefikimiz Alman Genelkurmayıyla Ermenilerin ülkeden sürülmesi konusunda ortak planlar yapılmıştır. Almanya da bu konuyla yüzleşmiş değil. Rusya’ya karşı oluşturulacak pozisyonda insan ögesinin değeri yok sayılmıştır. Masa başında hazırlanan planlarda insanlar harita üzerinde piyon olarak değerlidir.

Ermeni tehciriyle ilgili karar yerel

yöneticilere gönderildiğinde “Acaba

İstanbul Hükümeti bizi kanunsuz bir

karara uyacak diye test mi ediyor?”

dediklerini biliyoruz....

Kütahya Valisi, birkaç yerin mutasarrıfı buna müsaade etmemişler. Karara uymayanlar görevden alınmışlar. Hatta emir alan bazı subayların böyle birşeyi yapmaktansa intihar ettiklerini biliyoruz. Bu olaylara karşı çıkan bir sürü bürokrat var. Bunları da konuşamıyoruz ki. O dönemde hayatta kalan Ermeniler vicdanlı komşuları, askerler, yöneticiler tarafından korunarak hayatta kalmışlar. Bunları Ermeniler biliyorlar. Olaya sağduyu ile yaklaşanlar biliyorlar. Tartışmanın siyasallaşmadan kurtulması gerekiyor gerçi bu saatten sonra biraz zor. Sivil toplum devlet politikalarından bağımsız ilişkiler geliştirebilir.

Anladığım kadarıyla imza kampanyasını başlatanlar Ermenistan-Türkiye ilişkilerinde olumlu bir katkı yapmak için

hareket etmişler, ancak tam tersi bir

söylemle karşı karşıya kaldılar...

Kampanyayı başlatanlar nasıl bir tabuya dokunduklarını tahmin edemediler. Olayları şaşkınlıkla takip ediyorum. Ben sivil toplumun karşı kampanya yapmasına karşı değilim. Hatta olumlu buluyorum. Ancak devleti temsil eden insanların açıklama yapmaları çok tuhaf. Hem ‘tarih komisyonu kuralım’ diyeceksiniz hem de sivil toplumun başlattığı bir kampanyayı en ağır şekilde eleştireceksiniz. O zaman samimiyetiniz şüphe uyandırır. Siyasetçilerde kafa karışıklığı ciddî sonuçlara yol açar.

Ermenilerin imza kampanyasını

destekleyen bir kampanya yapması

hedefe konan aydınlar için nefes

alma şansı verir mi?

Belki tam tersi Ermenilerle Türkler arasında empati kurulması ve tabuların yıkılması bazı kesimlerin istemediği şey. Siz ne yaparsanız yapın, Dink’in öldürülmesinin ne gerekçesi vardı. Hrant “Soykırım lâfından Türk arkadaşım üzülüyorsa bunu kullanmam” diyordu. Daha ne desin, ama Hrant’ı öldürdüler. Ermeni meselesinin yumuşaması İttihatçı kafalar için tehdit. Belki Ermeniler tarafından empatik bir kampanyanın başlatılmaması onları koruyan birşey...

Sizin “soykırım” meselesine

yaklaşımınız nasıl?

Ben de Hrant Dink gibi düşünüyorum. Önce biz 1915’e sakin bakabilmeyi öğrenelim. Soykırım dediğinizde 301. maddeden yargılanmayacağınız, ölüm tehdidi almayacağınız günler gelsin, bu tartışmayı o zaman yaparız. Biz 1915 olayını vicdanen, ahlâken, insanların çektiği acı olarak görelim. Benim isteğim, yaşanan acının kardeş halklar tarafından paylaşılması. Kendi adıma, 1915’in acılarını telâfi edecek şey Türkiye’nin demokratikleşmesi.

Sizin bu görüşünüze karşı çıkan

Taşnak-Hınçak yapılanmaları var?

Taşnak ve Hınçak Türkiye’nin ağır bir şekilde cezalandırılması üzerinden talihsiz bir politika izliyorlar. Bu diasporanın marjinal kesimi. Türkiye’de tarihle yüzleşmek isteyen insanlar bu marjinal grubun gücünü inanılmaz şekilde kırıyor. Diaspora ve Ermenistan Ermenilerinin büyük kısmının Türkiye’den tek isteği acılarının paylaşılması. Ermeni tasarılarının Amerikan meclisinden geçmesinin bir anlamı yok. Bu bilek güreşinde bir raunttur. Sadece öfkeyi arttırır. Ermeniler üzerindeki tabuyu kıracak olan, Türkiye’den gelecek insanî yaklaşımdır. O açıdan ‘imza kampanyasını başlatanlara teşekkür edeceğiz’ diyorum.

MÜSLÜMAN, ZULME KARŞI OLAN İNSANDIR

Bediüzzaman’ın da Türklerle Ermenilerin menfaatinin birbirlerine dost olmaktan geçtiğini belirten değerli bir görüşü var....

Bunu bilmiyordum, öğrenmiş oldum. Müslümanlar doğası gereği zulme karşı olan insanlardır. Zulüm, katliâm dinlerde lânetlenen şeylerdir. Kim olursa olsun buna maruz kalanları Müslümanların sahiplenmesi gerekir. Bundan dolayı milliyetçilikten arınmış, doğruyu arayan Müslümanlara güveniyorum. Ortada olan yüzlerce katliâmı Müslümanların kabul etmeyeceğini düşünüyorum. Ama içimizdeki milliyetçilikle de henüz yüzleşemedik. Türkiye’de devlet söyleminin çekim gücü o kadar yüksek ki, buna karşı koymak için son derece olgunlaşmış, hazmedilmiş demokratlığa ihtiyaç var. Kendiyle yüzleşmiş bir kişiliğe ihtiyaç var. Milliyetçiliğinizle hesaplaşamamışsanız bu eninde sonunda politikalarınıza, görüşlerinize yansır...

Markar Esayan....

Markar Ağa’nın torunu... 1915’te ortağı Halis Ağa’nın korumasıyla hayatta kalıyor. Halis Ağa ölünce 1920’de Yerevan’a göç ediyorlar. Büyük bir ekonomik yıkıma maruz kalınca memlekete dönüş kararı alıyorlar. Dönüş yolunca Makar Ağa’nın hanımı hamile. Tiflis üzerinden İstanbul’a yapılan tren yolculuğunda doğum ihtimaline karşı bir vagon kapatılmış. Doğum “Dut mevsiminde” İstanbul’a varılan gün gerçekleşmiş. Doğan çocuk Markar Esayan’ın babası...

Markar Esayan’ın anneannesi Çerkez, babası Sünnî Müslüman.

Biz de bu hafta Ermenilerle ilgili tartışmaları konuştuk. Esayan “Tarihteki acı olaylara bakıp kimse Türk halkına soykırımcı halk diyemez” diyor. Parlamentolardan geçirilen soykırım yasalarının bir işe yaramadığını söyleyen Esayan, “Önemli olan Türk halkının Ermeni halkının acılarını paylaşması” diyor.

H. HÜSEYİN KEMAL

29.12.2008

 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Röportaj

  (23.12.2008) - Ordu, dinle barışmalı

  (17.12.2008) - MAZLUMDER GENEL BAŞKANI ÖMER GERGERLİOĞLU IRAK İZLENİMLERİNİ ANLATTI

  (15.12.2008) - Toplum, CHP’yi terbiye ediyor

  (14.12.2008) - KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER OLACAK

  (08.12.2008) - Bayramlar sevinçle hüznün dengesidir

  (04.12.2008) - PKK, ABD VE İSRAİL’İN GİZLİ ORDUSU

  (03.12.2008) - Devlet önce kendi yanlışını düzeltmeli

  (01.12.2008) - KRİZ LOBİSİ, YALILARINI SATSIN, BORÇLARINI ÖDESİN!

  (24.11.2008) - ZAFERDEN SONRA YOLLAR AYRILDI

  (17.11.2008) - MUSTAFA KEMAL LOZAN’DA İNGİLİZLERE NE SÖZÜ VERDİ?

 

Sitemizle ilgili görüş ve önerileriniz için adresimiz:
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır