07 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Lahika

Âyet-i Kerime Meâli

Şimdi size bu kadar deliller gelmişken ayağınız kayar ve haktan ayrılırsanız, iyi bilin ki Allah'ın kudreti herşeye galiptir ve hikmeti herşeyi kuşatır.

Bakara Sûresi: 209

07.03.2010


İstikbal yalnız ve yalnız İslâmiyetin olacak

Ben dünyaya işittirecek derecede kanaat-i kat’iyemle derim: İstikbal, yalnız ve yalnız İslâmiyetin olacak. Ve hâkim, hakaik-i Kur’âniye ve imaniye olacak.

Ye’sin burnunun rağmına olarak ben dünyaya işittirecek derecede kanaat-i kat’iyemle derim: İstikbal, yalnız ve yalnız İslâmiyetin olacak. Ve hâkim, hakaik-i Kur’âniye ve imaniye olacak. Öyleyse, şimdiki kader-i İlâhî ve kısmetimize razı olmalıyız ki, bize parlak bir istikbal, ecnebîlere müşevveş bir mâzi düşmüş.

Bu dâvâma çok bürhanlardan ders almışım. Şimdi o bürhanlardan mukaddematlı bir buçuk bürhanı zikredeceğim. O bürhanın mukaddematına başlıyoruz:

İşte, İslâmiyetin hakâiki hem mânen, hem maddeten terakkî etmeye kabil ve mükemmel bir istidadı var.

Birinci cihet olan mânen terakki ise: Biliniz, hakikî vukuâtı kaydeden tarih, hakikate en doğru şahittir. İşte, tarih bize gösteriyor. Hattâ, Rus’u mağlûp eden Japon Başkumandanının İslâmiyetin hakkaniyetine şehadeti de şudur ki:

Hakikat-i İslâmiyetin kuvveti nispetinde, Müslümanlar o kuvvete göre hareket etmeleri derecesinde ehl-i İslâm temeddün edip terakkî ettiğini tarih gösteriyor. Ve ehl-i İslâmın hakikat-i İslâmiyede zaafiyeti derecesinde tevahhuş ettiklerini, vahşete ve tedennîye düştüklerini ve hercümerc içinde belâlara, mağlûbiyetlere düştüklerini tarih gösteriyor. Sair dinler ise bilâkistir. Yani, salâbet ve taassuplarının zaafiyeti nisbetinde temeddün ve terakki ettikleri gibi, dinlerine salâbet ve taassuplarının kuvveti derecesinde de tedennî ve ihtilâllere maruz kaldıklarını tarih gösteriyor. Şimdiye kadar zaman böyle geçmiş.

Hem Asr-ı Saadetten şimdiye kadar hiçbir tarih bize göstermiyor ki, bir Müslümanın muhakeme-i akliye ile ve delil-i yakinî ile ve İslâmiyete tercih etmekle, eski ve yeni ayrı bir dine girdiğini tarih göstermiyor. Avâmın delilsiz, taklidî bir sûrette başka dine girmesinin bu meselede ehemmiyeti yok. Dinsiz olmak da başka meseledir. Halbuki, bütün dinlerin etbâları ise—hatta en ziyade dinine taassup gösteren İngilizlerin ve eski Rusların—muhakeme-i akliye ile İslâmiyete dahil olduklarını ve günden güne, bazı zaman takım takım, kat’î bürhan ile İslâmiyete girdiklerini tarihler bize bildiriyorlar.HÂŞİYE

Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhar etsek, sair dinlerin tâbileri, elbette cemaatlerle İslâmiyete girecekler; belki küre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri de İslâmiyete dehâlet edecekler.

HAŞİYE: İşte, bu mezkûr dâvâya bir delil şudur ki: İki dehşetli harb-i umumînin ve şiddetli bir istibdad-ı mutlakın zuhuruyla beraber, bu dâvâya kırk beş sene sonra şimalin İsveç, Norveç, Finlandiya gibi küçük devletleri Kur’ân’ı mekteplerinde ders vermek ve kabul etmek ve komünistliğe, dinsizliğe karşı set olmak için kabul etmeleri; ve İngilizin mühim hatiplerinin bir kısmı Kur’ân’ı İngilize kabul ettirmeye taraftar çıkmaları; ve küre-i arzın şimdiki en büyük devleti Amerika’nın bütün kuvvetiyle din hakikatlerine taraftar çıkması ve İslâmiyetle Asya ve Afrika’nın saadet ve sükûnet ve musalâha bulacağına karar vermesi ve yeni doğan İslâm devletlerini okşaması ve teşvik etmesi ve onlarla ittifaka çalışması, kırk beş sene evvel olan bu müddeayı ispat ediyor, kuvvetli bir şahit olur.

Hutbe-i Şamiye, s. 28-30

LÜGATÇE:

ye’s: ümitsizlik.

hakaik-i Kur’âniye ve imaniye: İman ve Kur’ân hakikatleri

müşevveş: karışık.

bürhan: delil.

mukaddemat: başlangıçlar, hazırlıklar.

temeddün: medenîleşme, gelişme, ilerleme.

tevahhuş: vahşileşme, medeniyetten uzaklaşma.

tedennî: gerileme, alçalma.

muhakeme-i akliye: akılla iyice düşünme, hüküm verme.

delil-i yakinî: çok kuvvetli delil.

etbâ: tâbi olanlar, uyanlar.

ef’âl: fiiller, davranışlar.

07.03.2010


Dinin direği namaz

Namaz dinin direği,

Kılmak kulluk gereği,

İslâm’ın beş şartına,

Bağlar mü’min yüreği.

Beş şartını ihyâya,

Başladık şahâdetle,

İstikameti bulduk,

En makbûl ibadetle.

“Gözümün nuru namaz,”

Diyorsa Yüce Resûl (asm)

O nura çok muhtacız,

Ta’dîl-i erkân usûl.

Usûlüne uyarak,

Kılalım iz’ân ile,

Kazanalım mi’râcı,

Secde-i Rahmân ile.

Terk görmemiş savaşta,

Resûl (asm) imam, en başta,

Beraber tekbîr almış,

Korkusuzca en başta.

Allah Aslanı Ali,

Savaşın cengâveri,

Şu saplanan okumu,

Namazda alın demiş.

Namaz kılan mü’minin,

Her hâli dürüst gerek,

İslâm’a hep âyine,

Nümûne olmak gerek.

Cemaate devamla,

Sevaplar kat kat artar,

Omuzlar bir olunca,

Sevgi muhabbet artar.

Hafaza melekleri,

Şahittirler namaza,

Bilhassa sabahları,

Olur, omuz omuza.

Nöbetleri devredip,

Ayrılıp da giderler,

Mü’minin hallerini,

Rabbe rapor ederler.

Geliniz hep birlikte,

Hakk’a boyun eğelim,

Namazın mi’râcıyla,

Arşlara yükselelim.

EYÜP OTMAN

07.03.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl