24 Mart 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Güncel

 

Çetin Doğan üç ayrı hastaneye sevk edildi

Balyoz darbe planı iddiasıyla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın üç ayrı hastaneye sevk edildiği belirtildi. Silivri Devlet Hastanesinden gönderilen yazıya göre; Doğan’ın MR için Esenyurt Devlet Hastanesine, EMG için Bakırköy Devlet Hastanesine, sintigrafi için ise Siyami Ersek Hastanesine sevk edildi.

Çetin Doğan üç hastaneye sevk edildi

“Balyoz” darbe planı iddiasıyla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan’ın üç ayrı hastaneye sevk edildiği belirtildi. Silivri Devlet Hastanesi’nden Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Müdürlüğü’ne gönderilen yazıya göre, Doğan’ın MR için 23 Mart 2010 tarihinde Esenyurt Devlet Hastanesi’ne, 11 Mayıs 2010 tarihinde EMG için Bakırköy Devlet Hastanesi’ne, sintigrafi için ise henüz belirlenmeyen bir tarihte Siyami Hersek Hastanesi’ne sevk edildi. Doğan’ın avukatı Celal Ülgen ise infaz savcılığına dilekçe vererek tüm işlemlerin aynı hastanede yapılmasını isteyeceklerini kaydetmişti.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

24.03.2010


 

12 EYLÜL ZİHNİYETİNİ TASFİYEDE YETERSİZ

Demokrasi ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği (Demokrat Yargı) Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin, AKP'nin gündeme getirdiği anayasa değişikliği paketinin 12 Eylül zihniyetini tasfiye etmede yetersiz kalacağını söyledi. Ertekin, paket için "Daha kararlı ve muhtevası çok daha içerikli ve kapsamlı olabilirdi" şeklinde konuştu.

HUKUK KÜLTÜRÜNDEN UZAKLAŞIYORUZ

HSYK Başkanvekili Özbek ile Yargıtay Başkanı Gerçeker'in sözlerini eleştiren Ertekin, "Değişiklik teklifinin anayasanın başlangıç ilkelerine aykırı olduğu tezini çok ciddî bir hukuksal yorum problemi olarak görüyorum. Son dönemde buna alıştık. Ama buna alıştığımız ölçüde hukuktan ve hukuk kültüründen uzaklaşıyoruz” dedi.

Paket, 12 Eylülü tasfİyede yetersİz

Demokrasİ ve Özgürlük İçin Yargıçlar ve Savcılar Birliği (Demokrat Yargı) Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin, anayasa değişiklik paketinin 12 Eylül zihniyetini tasfiye etmede yetersiz kalacağını söyledi. Ertekin, “Daha kararlı, muhtevası çok daha kapsamlı olabilirdi” dedi. Demokrat Yargı Eşbaşkanı Orhan Gazi Ertekin, AKP, 26 maddelik anayasa paketininin kararsız bir tasviye çabası içerdiğini kaydetti. 12 Eylül Anayasası’nı değiştirme girişimlerinden biraz daha farklı bir içeriği olduğunu anlatan Ertekin, ilk kez yargının dönüşümünü içeriyor olmasının çok olumlu bir şey olduğunu vurguladı. Paketi en genel bağlamda 12 Eylül’ü tasfiye etmede yetersiz gördüğünü dile getiren Ertekin, daha kararlı, muhtevası çok daha içerikli ve kapsamlı olabileceğini söyledi. Bugüne kadar hukuk reformuyla yetinilerek ilerlendiğini dile getiren Ertekin, “Ama hukuk reformun gerçek kalıcı sonuçlar doğurmadığı açık ve net bir şekilde ortaya çıktı. Bu durumda yapılacak en önemli şey, yargı reformu yapmak. Yargının hem kuruluşunun hem kendini yeniden üretme biçimlerine dönük bir politik müdahale gerekiyordu. Bu müdahale anlamlı bir başlangıç olarak görülebilir” diye konuştu.

Parti kapatmalarda Meclis denetiminin bulunmasının son derece yerinde olduğunu anlatan Ertekin, bazı kesimlerin bunu sanığın kendi hakimini seçmesi olarak algıladığını, ama bunun son derece yüzeysel bir değerlendirme olduğunu söyledi. Ertekin, şöyle devam etti: “Toplumun yargı erkinde, yargı yönetiminde, yargı süreçlerinde, bizzat milli egemenlik gereği kendi hakkını, kendi dileklerini, kendi iddialarını ileri sürme hakkının bir parçası olarak görmek gerekir. Bu anlamda topluma ve siyasete daha olumlu bir bakışın ifadesi olarak görülebilir. Bugüne kadar ki süreç, geleneksel yargı algısı toplumu ve siyaseti yargı örgütünden ve yargılama süreçlerinden uzak tutma üzerine şekilleniyordu. İlk defa bu geleneği kıracak içerik taşıyor.”

“BAŞLANGIÇ İLKELERİNE AYKIRILIK TEZİ”

DOĞRU DEĞİL

Son 5 -6 yıldır Türkiye’deki hukuk uygulamalarının dönüşüm süreci yaşadığını anlatan Ertekin, anayasa kültürünün öncelikle somut madddeler üzerinden bir yorum yapmayı gerektirdiğini belirtti. HSYK Başkanvekili Kadir Özbek ile Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in açıklamalarını eleştiren Ertekin, “Değişiklik teklifinin anayasanın başlangıç ilkelerine aykırı olduğu tezini çok ciddi bir hukuksal yorum problem olarak görüyorum. Son dönemde buna alıştık. Ama buna alıştığımız ölçüde de hukuktan ve hukuk kültüründen uzaklaşıyoruz. Bizzat hukukçular ve yargı eliyle uzaklaşıyoruz. Hem Kadir Özbek’in hem Hasan Gerçeker’in bu konuda yeni bir değerlendirme yapıp, bu hukuk dışı yorum yöntemlerinden uzak durmaları ve daha hukuk metodolijisine uygun, anayasa kültürüne uygun, anayasa yorum metodlarına uygun yorumlar geliştirmeleri lazım” diye konuştu.

“UZLAŞMA TEKLİFİ, APOLİTİK BİR TEKLİF”

Anayasa değişikliğinin uzlaşmayla yapılması yönündeki talepleri de değerlendiren Orhan Gazi Ertekin, siyasette uzlaşmanın son derece önemli ve gerekli bir yöntem olduğunu vurguladı. Ertekin, Türkiye’de uzlaşma çağrısının apolitik uzlaşma çağrısı olarak yapıldığına dikkat çekerek, şunları kaydetti: “Uzlaşma belli bir politik programa dayanıyor. Politik programa dayanmayan bir uzlaşma olmaz. Taraflar politik programlarını koyarlar ve bunun üzerinden belli bir uzlaşma getirirler. Ama bugüne kadar hükümete dayatılan uzlaşma teklifi tamamen apolitik bir uzlaşma teklifidir. Muhalefet partilerinin uzlaşma teklifi, politikanın mantığına tamamen aykırıdır.”


Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

24.03.2010


 

Cami yaptırma derneği, kilise restorasyonu için başvurdu

Malatya Çarmuzu Kaynarca Mahallesi Tepebaşı Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Hrant Dink’in doğduğu Çavuşoğlu Mahallesinde 18. yüzyıldan kalma Ermeni Taşhoron Kilisesini restore etmek için Kültür ve Turizm Bakanlığına başvurdu.

Cami derneğinden kilise restorasyonu

Malatya Çarmuzu Kaynarca Mahallesi Tepebaşı Cami Yaptırma ve Yaşatma Derneği, Hrant Dink’in doğduğu Çavuşoğlu Mahallesi’nde 18. yüzyıldan kalma Ermeni Taşhoron Kilisesi’ni restore etmek için Kültür ve Turizm Bakanlığına başvurdu. Çarmuzu Kaynarca Mahallesi Tepebaşı Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Latif Yıldırım, 2009’un başından beri kilisenin restore edilmesi yönünde karar aldıklarını, konuyu sivil toplum örgütleri ve şehirde yaşayan gayrimüslimlerle de paylaştıklarını belirterek, herkesin ibadet özgürlüğüne sahip olması gerektiğini söyledi. Dinler arası hoşgörü ve diyalog olması gerektiği fikrinden yola çıktıklarını ifade eden Yıldırım, Avrupa’da çok sayıda cami bulunduğuna işaret ederek karşılıklı hoşgörünün önemine işaret etti. Çavuşoğlu Mahallesi’nde bulunan Ermeni kilisesinin yaklaşık 280 yıllık olduğuna dikkati çeken Yıldırım, Osmanlı döneminde yapılan kilisenin aynı zamanda o dönemdeki hoşgörü ve inanç özgürlüğünün de göstergesi olduğunu söyledi.




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

24.03.2010


 

Mellado: Güvensizlik diyalogla aşılır

Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonu Siyasi İşler Müsteşarı Diego Mellado, katılım sürecindeki güvensizlik sorununun daha fazla tartışma ve diyalog ortamıyla aşılabileceğini söyledi.

İzmir Ekonomi Üniversitesi tarafından düzenlenen “Türkiye ve AB İlişkileri” konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Mellado, Türkiye-AB ilişkilerine iyimser bir açıdan baktığını, Türkiye penceresinden bakıldığında “manzaranın biraz bulutlu, sorunlar varmış gibi göründüğünü” söyledi. Türkiye’nin AB’ye katılmanın önemini kavramış durumda olduğunu ifade eden Mellado, katılım sürecindeki güvensizlik sorununun daha fazla tartışma ve diyalog ortamıyla aşılabileceğini ifade etti. Üye ülkeler içinde farklı düşüncelerin olabileceğini vurgulayan Mellado, “Fakat Türkiye söz konusu olduğunda verilmesi gereken mesaj, ‘Türkiye’nin tam üyelik için gerekli reformları yapması gerektiği’ olmalıdır” dedi. Mellado, AB’nin işlerliği için “olmazsa olmaz” olarak nitelediği ilkeleri, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokratik kurumların korunması şeklinde sıralayarak, “Bunlar yerine getirilmezse AB işlemez. Bu yüzden bu siyasî kriterlere bu kadar önem veriliyor” diye konuştu. Bu süreçte ulusal mutabakatın ve devlet kurumlarının uyumunun öneminin altını çizen Diego Mellado, Türkiye’nin AB’ye üye olmasının AB açısından da son derece “anlamlı ve gerekli” olduğunu ifade etti.

24.03.2010


 

“Dinlenme yapılmıyor”

UlaştIrma Bakanı Binali Yıldırım, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığınca dinleme işlemi yapılmadığını belirterek, ‘’Hakim kararı bulunmadıkça, Başkanlığın resmi kurum ve kişilere ait telefonlarla ilgili dinleme izni vermesi mümkün değildir’’ dedi.

CHP Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün yazılı soru önergesini cevaplayan Bakan Binali Yıldırım, Anayasa’nın ‘’Haberleşme Hürriyeti’’ başlıklı 22. maddesi, Ceza Muhakemesi Kanununun 135. ve 137. maddeleri çerçevesinde, telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti, dinlenmesi, kayda alınması ve sinyal bilgilerinin değerlendirilmesine ilişkin hakim kararlarının kimler tarafından alınabileceği ve bu kararların nasıl yerine getirileceğinin ayrıntılı olarak belirlendiğini kaydetti. Dinleme işlemlerinin kanunun belirlediği kurumlar ve adli mercilerce yerine getirildiğini ifade eden Yıldırım, ‘’Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından kesinlikle dinleme işlemi yapılmamaktadır. Dolayısıyla usulüne göre verilmiş bir hakim kararı bulunmadıkça, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının resmi kurum ve kişilere ait telefonlarla ilgili dinleme izni vermesi mümkün değildir’’ dedi.

24.03.2010


 

Medya Derneği kuruldu

Medyada kaliteyi artırmak amacıyla çeşitli gazetecilerin ve medya yöneticilerinin girişimleriyle kurulan “Medya Derneği” kuruldu.

Dernek kuruluşunu, Four Seasons Hotel’de düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu. Toplantıda konuşan Dernek Genel Başkanı Salih Memecan, teknolojideki gelişmelere paralel olarak medyanın son yıllarda çok hızlı bir şekilde değiştiğini, bu durumda da bütün alışkanlıkların sorgulanması gerektiğini ifade etti. Memecan, artık video ve fotoğraf çekebilen ve bunu bir şekilde gönderebilen herkesin gazeteci olabildiğini belirterek, gazetecilerin kafasını kaldırıp ‘’Ne yapıyoruz?’’ diye sorgulaması gerektiğini vurguladı. Çok sesli ve demokratik basının demokratikleşen bir Türkiye için gerekli olduğuna dikkati çeken Memecan, ‘’Basın özgürlüğünün sınırlarının genişletilmesine, basındaki çok sesliliğe sahip çıkılmasına önem veriyoruz. Basın özgürlüğü konusundaki yasalara destek vereceğiz.’’ dedi.

24.03.2010


 

Şengün hakkındaki dilekçeler işleme konmadı

“Ergenekon” dâvâlarına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Köksal Şengün hakkında yapılan şikayete ilişkin dilekçeler, tutuksuz sanık Habip Ümit Sayın’ın içeriğini ve imzasını kabul etmemesi üzerine işleme konulmadı.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) ile Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne 4 Ocak 2010 tarihinde Ümit Sayın imzalı, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün hakkındaki şikayetlerin dile getirildiği iki sayfadan oluşan dilekçeler verildi. Bunun üzerine Adalet Bakanlığı müfettişleri tarafından önceki gün Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde Habip Ümit Sayın’ın ifadesi alındı. Sayın, iki sayfadan oluşan ifadesinde, HSYK ile Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne verilen dilekçeleri kendisinin yazmadığını belirterek, altındaki imzaların da kendisine ait olmadığını bildirdi.

24.03.2010


 

“Başbuğ savcılara meydan okudu”

“YargIda Reform Grubu’’ üyesi bazı avukatlar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un, basın organlarında yer alan açıklamalarına tepki gösterdi. Sultanahmet’teki İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanan ‘’Yargıda Reform Grubu’’ üyesi avukatlar adına basın açıklaması yapan Serhat Şendilmen, hiçbir Avrupa ülkesinde bir genelkurmay başkanının askerlik harici konularda görüş bildirmediğini belirtti.

Şendilmen, ‘’Hangi Avrupa ülkesinde genelkurmay başkanı görevi ile ilgili konularda bağlı bulunduğu Savunma Bakanlığını pas geçip direkt medyaya görüş bildiriyor ve hangi Millî Savunma Bakanı bunu sıradan gibi görüp tepkisiz ve ilgisiz davranabiliyor’’ dedi. Şendilmen, Başbuğ’un ‘’Saldıray Berk’e kefil oluyorum’’ diyerek Cumhuriyet’in savcılarına meydan okuduğunu da ileri sürdü.

24.03.2010


 

Yeni, demokratik bir anayasa istiyoruz

Hisarcıklıoğlu, anayasanın yenilenmesinin, siyasi, ekonomik, toplumsal bir ihtiyaç haline geldiğini belirterek, ‘’Devlet piyasada aktör değil, regülatör olmalıdır. Ekonomik özgürlükleri koruyan, girişimciliği önemseyen yeni bir anayasa istiyoruz. Türkiye, iyi işleyen, yöneten, denetlenebilir, hesap verebilir ve şeffaf, birinci sınıf bir demokrasiye sahip olmalıdır. ’’ dedi.

Yeni bir anayasa istiyoruz

TÜRKİYE Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Anayasa’nın yenilenmesinin, siyasi, ekonomik, toplumsal bir ihtiyaç haline geldiğini belirterek, ‘’Devlet piyasada aktör değil, regülatör olmalıdır. Ekonomik özgürlükleri koruyan, girişimciliği önemseyen yeni bir anayasa istiyoruz’’ dedi.

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile Adalet Bakanı Sadullah Ergin, anayasa taslağı değişiklik taslağını sunmak üzere TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nu ziyaret etti. Hisarcıklıoğlu, ziyaretin ardından yaptığı açıklamada, hükümetin, katılımcı demokrasinin güzel bir örneğini sergileyerek, iş dünyasının çatı kuruluşu olan TOBB ile görüşlerini paylaştığını söyledi. TOBB’un bu konuya yaklaşımının demokrasinin güçlendirilmesi ve bu çerçevede bireysel hak ve özgürlüklerin AB standartlarına yükseltilmesi yönünde olduğunu ifade eden Hisarcıklıoğlu, demokrasinin kalitesini arttırmadan ekonominin güçlenmesinin mümkün olmadığını kaydetti. Güçlü ekonomi olmadan kaliteli demokrasinin sağlanamadığına işaret ederek, şöyle konuştu: ‘’Bir ülkenin kalkınma düzeyi, demokrasi düzeyinden ayrı düşünülemez. O halde Türkiye, iyi işleyen, yöneten, denetlenebilir, hesap verebilir ve şeffaf birinci sınıf bir demokrasiye sahip olmalıdır. Bunun sağlanacağı ilk nokta, Anayasa’nın günümüz şartlarına göre yenilenmesidir. TOBB olarak yeni bir anayasa gerektiğini yıllardır, 2002’den bu yana söylüyoruz. Son olarak 2007’deki Anayasa platformunu da bu amaçla başlatmıştık. Anayasa’nın yenilenmesi siyasi, ekonomik, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmiştir. Devlet piyasada aktör değil, regülatör olmalıdır. Ekonomik özgürlükleri koruyan, girişimciliği önemseyen yeni bir anayasa istiyoruz.”




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

24.03.2010


 

Keşke 5 maddenin dışındakileri değiştirebilsek

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, anayasa değişikliği taslağında yargı dışındaki maddelerin gözardı edilerek değerlendirme yapılmasının eksik olacağını söyledi. “Mümkün olsa 5 madde dışında hepsini değiştirebilsek” diyen Çiçek, Türkiye’nin demokratik standartlarını yükseltmek adına bu değişikliklerin yapıldığını kaydetti.

Çiçek: Keşke 5 maddenin dışındakileri

değiştirebilsek

DEVLET Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, anayasa değişiklik taslağında yargı dışındaki maddelerin göz ardı edilerek değerlendirme yapılmasının eksik olacağını ifade ederek, “Mümkün olsa 5 madde dışında hepsini değiştirebilsek” dedi.

Devlet Bakanı Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve Anayasa Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, Anayasa değişiklik paketi çalışmalarına destek için BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu’yu parti genel merkezinde ziyaret etti. Bakan Çiçek, ziyarat sonrasında yaptığı açıklamada, şunları söyledi:

“Türkiye’nin bir Anayasa değişikliğine ihtiyacı var. Mümkün olsa 5 madde dışında tamamını değiştirebilsek. Ama bunun mümkün olmadığı anlaşılıyor. Biz, Türkiye’nin demokratik standartlarını yükseltmek adına bu değişlik gündeme gelmektedir. Sadece 1-2 maddeye katılarak bu değerlendirilirse eksik olur. Bir işadamı 50 lira borcu var diye sınırdan geri dönüyor. Pozitif ayrımcılık olarak ifade edebileceğimiz temel hak ve özgürlüklerle ilgili önemli düzenlemeler yaptık. Dünyada özellikle Avrupa Konseyi ülkeleri açısından baktığımızda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne en çok başvuran ülkelerden birisiyiz. Demek ki talebi, derdi olan insanlar kendi makamlarında bunu aramak yerine Avrupa’da kurulmuş olan bir mahkemeden kendi hakkını aramaya çalışıyor. Biz bununla ilgili önemli düzenlemeler yaptık. Hem kurumsal hem de anayasal hak olarak bunu Anayasa’ya koymaya çalışıyoruz. Bunları gözardı ederek bu ve benzeri diğer konularda sadece yargı ile ilgili bir değerlendirme yapılırsa bu eksik olur. Böyle bir taslak gündeme gelince yargı organlarının başkanları da kendi görüşlerini ifade edeceklerdir. Biz, bunları saygıyla karşılarız. Bizim yadırgayacağımız husus olsa olsa hukuki bir metnin hukuk terminolojisi ile konuşulması lazım. Bunun dışına çıkılarak bir tartışma yapılırsa bu süreç açısından çok iyi bir değerlendirme olmaz. Herkes benim dediğim gibi konuşmak mecburiyetinde değildir. Bunu eleştiren de olur, destek veren de olur. Eksik bulan da olur. İlave şöyle olsun diyen de olur. Eleştirilere açığız dedik.


Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

24.03.2010


 

Meclis’te olmazsa millete sunarız

Başbakan Erdoğan, TBMM’nin, referanduma gerek kalmadan anayasa değişiklikleri gerçekleştirmesini ve bir kez daha tarih yazmasını umut ettiğini belirterek, “Eğer bu gerçekleşmezse ‘söz ve karar sahibi millettir’ der ve aziz milletimizin takdirine meseleyi sunarız” dedi.

Erdoğan, AKP TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, anayasa değişikliği taslağını değerlendirdi. Türkiye’yi her alanda geleceğe taşıyacak, atılıma geçirecek, şaha kaldıracak yeni bir adımın arifesinde bulunduklarını belirten Erdoğan, muhalefet partilerinden katkı beklediklerini söyledi. “Bu taslak, büyüyen, gelişen, artık kabına sığmayan bir Türkiye’nin ihtiyaçlarını içeren bir taslaktır” diyen Erdoğan, özetle şunları kaydetti: “Taslak kişisel beklentilerle, politik hesaplarla değil, Türkiye’nin ihtiyaçlarını gözeten bir mantıkla hazırlanmıştır. AB ile katılım müzakerelerini yürüten, dünya ile entegre olmaya çalışan güçlü bir Türkiye’nin yolunu açacaktır. Her türlü yapıcı katkıya biz açığız. Uzlaşma noktasında son derece samimi bir tavır içerisindeyiz. Bu ülkede bu anayasaya katkısı olacak herkese gidiyoruz. Bu taslak, AB ile katılım müzakerelerini yürüten, dünyayla entegre olmaya çalışan, güçlü bir ülkenin yolunu önemli ölçüde açacak bir taslaktır. TBMM’nin yapacağı düzenlemeleri, kuvvetler ayrılığı gibi görmek; bir kuvvetin diğer kuvvetlerin yetkisini gasp etmeye çalışmasından başka bir anlam taşımaz. Ben bir referanduma gerek kalmadan TBMM’nin bu değişiklikleri gerçekleştirmesini ve bir kez daha tarih yazmasını umut ediyorum. Yok eğer bu gerçekleşmezse ‘söz sahibi millettir, karar milletindir’ der ve millete gider, aziz milletimizin takdirine meseleyi sunarız.”

24.03.2010


 

Cindoruk: Anayasayı değiştirmek Meclisin işi

DP Genel Başkanı Hüsamettin Cindoruk, Anayasa değişikliği paketiyle ilgili ‘’Anayasayı değiştirmek Meclisin işidir, hükümetin işi değildir’’ dedi.

DP Gençlik Kolları parti Genel Merkezinde Türk Kızılay Derneği işbirliğiyle ‘’Türkiye kan veriyor’’ kampanyası düzenledi. Cindoruk, Anayasa değişikliği taslağı ile ilgili gazetecilerin soruları üzerine, hükümetin Anayasa değişikliği teklifi yapamayacağını ifade ederek, bunu Meclis’in yapabileceğini söyledi. Taslakla ilgili kendilerine de bilgi verildiğini hatırlatan Cindoruk, görüşmede bu konuyu Meclise getirilmesi ve konunun müzakere yoluyla halledilmesi gerektiğini söylediklerini belirtti. Cindoruk, ‘’1995’teki Anayasa değişikliği benim Meclis Başkanlığım döneminde oldu. Parlamentoda müzakerelerde gerçekleşen hava Anayasa’yı gerçekten değiştirebilir. Anayasa’yı değiştirmek Meclisin işidir, hükümetin işi değildir” dedi.

24.03.2010


 

Afganistan’daki kazada iki Mehmetçik yaralandı

AFGANİSTAN'IN güneybatısında bir Türk helikopterinin sert iniş yaptığı, 2 askeri personelin yaralandığı bildirildi.

İSAF Kabil Bölge Komutanlığında görevli üç Türk helikopterinden biri, hava şartlar sebebiyle Meydan Vardak vilayetinde sert iniş yaptı. Helikopterde bulunan iki Türk askerinin hastaneye kaldırıldığı bildirildi. Yaralı 2 askeri personelin hastanede tedavi altına alındığını belirten Genelkurmay Başkanlığı, meydana gelen kaza kırımla ilgili incelemelerin devam ettiğini açıkladı. ölge Valisi ise bir Mehmetçiğin şehit olduğunu bildirdi.

24.03.2010


 

Müsteşar toplantıyı terk etti, HSYK toplanamadı

HAKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) seçilmiş üyeleri, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Kurul Üyesi Ahmet Kahraman’ın ‘’toplantıyı terk etmesi üzerine kurul toplantısının yapılamadığını’’ bildirdi. ‘’HSYK’nın seçilmiş üyeleri’’ adına yapılan yazılı açıklamada, kurulun dün olağan gündemini görüşmek üzere üye tam sayısıyla toplandığı belirtildi.

Toplantı başladığında kurul üyelerinden Ali Suat Ertosun’un 2010 yılında çıkarılan ‘’2009 yılı güz kararnamesi’’ taslağında görüşülmeyip geriye bırakılan atama kararnamesi ile 29 Ocak 2010’da gündeme alınıp görüşülmesini istediği ilke kararları ve diğer konulara ilişkin yazılı önergeleriyle yetki kararnamesinin gündeme alınması talebini içeren sözlü önergesinin görüşülmesine geçildiği belirtildi. Açıklamada, bu sırada Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Kurul Üyesi Ahmet Kahraman’ın ‘’bu tür önergelerin verilmesine ve görüşülmesine karşı olduğunu, görüşülmesi durumunda toplantıyı terk edeceğini’’ bildirerek, toplantıdan ayrıldığı bildirildi. Bu nedenle kurul toplantısının yapılamadığı kaydedildi.

24.03.2010


 

Cumhurbaşkanı Gül: Doğru olanı yapacağım

CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, anayasa taslağının nihai şekli ortaya çıkıp Meclis'te nasıl oylanacağına bakacağını ve “doğru olanı yapacağını” söyledi. Cumhurbaşkanı Gül, İrlanda Cumhurbaşkanı Mary McAleese ile Çankaya Köşkü’nde ortak basın toplantısı düzenledi.

Açıklamaların ardından gazetecilerin sorularını cevaplayan Gül, şunları kaydetti: ‘’Anayasa değişikliği yapmak TBMM’nin uhdesinde olan bir şey. Dün (önceki gün) gördüğümüz kadarıyla ilk görüşte, ilk taslaklar ortaya çıktı ama dünkü (önceki günkü) görüşmelerden sonra belki bunlar değişebilir. Komisyona gidecektir, komisyonda muhakkak ki bunların üzerinde çalışılacaktır. Neticede nihai metin ne olacaktır bunu bilmeyoruz. Demokratik süreç içerisinde bunlar hep bir çalışmanın neticesinde netleşecek ve ortaya çıkacak olan nihai şekil çok önemlidir. O bakımdan şu anda benim pek bir şey söylemem mümkün değil. Nihai şekil ortaya çıkıp, Meclis’te nasıl oylanacak onlar da bittikten sonra muhakkak ki ben de kendi hukuk danışmanlarıma soracağım ve onlardan alacağım bilgiler çerçevesi içerisinde doğru olanı yapacağım. Şu anda bir şey söylemem mümkün değil, çünkü gördüğüm kadarıyla bütün bunlar hala tartışılacak konulardır ve tartışmaya hala açıktır.’’

24.03.2010


 

Bahçeli: Referandum düello alanı değil

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, AKP ile BDP’nin ortaklık yaparak Anayasa değişikliğini referanduma götürecek sayısal çoğunluğa ulaşabileceklerini ifade ederek, ‘’Ne var ki, referandum seçeneği yasal olmakla beraber üzerinde kumar oynanacak düello alanı da değildir’’ dedi.

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, AKP’nin hazırladığı Anayasa değişiklik tekliflerinin partilerine ulaştığını, değişiklikleri değerlendirmeye başladıklarını söyledi. Anayasa değişikliği konusunda partilerinin tavrının net olduğunu vurgulayan Bahçeli, ‘’Mevcut anayasanın değişmesinin gerektiğini ancak bunun için toplumsal bir mutabakata ihtiyaç olduğu; Anayasada değişiklikler yapılmasının, ancak siyasi istikrarın olduğu ve uzlaşmanın zemin bulduğu bir ortamda düşünülebileceği” söyledi. Bahçeli, “Değişiklikleri bir uzlaşma komisyonu kurup ayrıntılarıyla görüşelim, mutabık kaldıklarımızı milletimize duyuralım ve ilk genel seçimde milletin iradesine teslim edelim” dedi. Partileri ziyaret etmekle toplumsal uzlaşma sağlanamayacağını savunan Bahçeli, Anayasa üzerinde tartışılmadan, bütün tarafların görüşü alınmadan, eleştirilere kulak verilmeden yapılacakları kabul etmelerinin mümkün olmadığını ifade etti. AKP ile BDP’nin ‘’ortaklık yaparak Anayasa değişikliklerini referanduma götürecek sayısal çoğunlukları olduğunu’’ anlatan Bahçeli, ‘’Ne var ki, referandum seçeneği yasal olmakla beraber üzerinde kumar oynanacak düello alanı da değildir’’ dedi.

24.03.2010


 

Deniz Baykal: Tasarı, AKP prodüksiyonu

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, anayasa değişiklik taslağını, ‘’AKP prodüksiyonu, made by AKP’’ diye eleştirerek, ‘’Böyle anayasa değişikliği olmaz. Olursa, millet tarafından benimsenmez’’ dedi. Baykal, partisinin TBMM Grubunda, anayasa değişiklik taslağına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Hükümetin, ağzındaki baklayı çıkardığını ifade eden Baykal, uzun süreden beri, kenarından köşesinden toplumda konuşulan konunun, artık resmiyet kazanmaya başladığını kaydetti. Bu noktaya gelinmesinin, kendileri için sürpriz olmadığını belirten Baykal, Hükümetin niyetinin, yargıyı ele geçirmek olduğunu, bu yönde hazırlık yaptığını daha önce ifade ettiklerini söyledi. Baykal, AKP çevrelerinin ise ‘’Daha ortada tasarı yok, ne yapacağımızı bilmiyorsunuz, niye karşı çıkıyorsunuz, inceleyin, bu işi peşin fikirle reddetmek nedir?’’ dediklerine işaret ederek, ‘’Çarşambanın gelişi, salıdan bellidir’’ dedi. İktidarın, yargıyla, anayasanın temel ilkeleriyle, cumhuriyetin temel anlayışıyla uyumsuzluğu ve sıkıntısının bulunduğunu savunan Baykal, önlerine gelen tablonun, bu sıkıntının her aşamada yansıması şeklinde ortaya çıktığını idda etti. Yaşanan olayların arkasında bunun olduğunu ifade eden Baykal, ‘’Anayasa değişikliği tasarısı, bir AKP prodüksiyonudur, hiç kuşku yok. Bir made by AKP. AKP tarafından yapılmıştır. AKP üretimiyle karşı karşıyayız’’ görüşünü savundu.

24.03.2010


 

Bediüzzaman coşkusu

SAİD Nursi Hazretmlerinin 50. vefat yıldönümünde Gazetemezinin Kahramanmaraş Temsilciliği’nin Necip Fazıl Kısakürek Kültür Sitesi’nde organize ettiği ‘Bediüzzaman’a Göre Demokrasi ve İnsan Hakları’ konulu panel, büyük bir katılımla gerçekleşti.

Açış konuşmasını yapan Kahramanmaraş Temsilcisimiz Mehmet Diken, Bediüzzaman Said Nursi’nin, “Ben ekmeksiz yaşarım, ama hürriyetsiz yaşayamam” sözüne dikkat çekti. Şair Atilla Yılmaz’ın, Emirdağ-Urfa Hattı şiirini, okumasıyla başlayan paneli Mahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) İktisadi ve İdari Bilimiler Fakültesi Dekanı Prof Dr. Ahmet Hamdi Aydın yönetti. Panelde konuşan Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Battal ve Yazarımız Latif Salihoğlu, Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatının her aşamasında özgürlük, hürriyet ve demokrasi mücadelesi verdiğine vurgu yaptılar. Panelde, ilk sözü alan Latif Salihoğlu şöyle konuştu:”Osmanlılarda ciddî manada ilk demokrasi talebi 1865‘te Namık Kemal ve arkadaşlarının gayretleri ile başladı. Ama bu zamanda başlayan Meşrutiyet çabaları, 1908’de Bediüzzaman’ın da Meşrutiyet’in İslâm’a aykırı olmadığını beyan etmesiyle daha da önem kazandı. Bediüzzaman, her zaman ve zeminde, en ağır bedelleri ödeme pahasına da olsa, hürriyet ve özgürlük savunucusu olmuştur ve gerçek manada bir cumhuriyetin, en uygun idare biçimi olduğunu her zaman haykırmıştır.” SAİD NURSÎ, SADECE BİR DİN ADAMI DEĞİL Prof. Dr. Ahmet Battal da konuşmasın şu görüşleri dile getirdi: “Bediüzzaman, sadece bir din adamı değil, aynı zamanda büyük bir devlet ve hukuk felsefesi adamıdır. O’nun eserlerini okuyanların, AB’ye dahil olmamızın gerekli olduğunu dile getirmelerinin ana sebebi, insan haklarının, Batı’da daha büyük önem arz etmesindendir. Demokrasi herkese lazımdır. Demokrasiyi, kötülüklerin, devlet eliyle, gerçekleşmesi ve yaygınlaşması anlamında yorumlayanlar, aslında çok yanılıyorlar. Neden özgürlük ve hürriyet talepleri ön plana çıkınca, sadece kötülüklerin yaygınlaşacağı anlaşılıyor ki? Güzel ve iyi icraatlar için de hürriyet, özgürlük ve dolayısıyla demokrasi şart. Ben, sadece cemaatlerle sınırlı olmadan, herkesin, Risâle-i Nur’lardan mutlaka istifade etmesi gerektiğine inanıyorum.”


Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

24.03.2010


 

BUZULLAR HIZLA ERİYOR

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Fuat Doğu, normalde 50 yıl öncesine kadar insan ömrü ile hareketi ve çekilmesi izlenemeyen buzulların artık yaşanan küresel ısınma ile birlikte çok rahat takip edilebildiğini söyledi.

Son yıllarda sellerde çok büyük bir artış olduğunu belirten Prof. Dr. Doğu, bunun aynı zamanda dünya genelinde olduğunu kaydetti. Sellerin şüphesiz iklim değişikliği ile ilgili olduğunu söyleyen Prof. Dr. Doğu, düzensiz sağanak yağış ve özellikle son yıllarda artan hava sıcaklıklarına bağlı olarak vakitsiz kar erimelerinin hiç beklenmedik anda kışın ortasında sel ve çığ felaketlerine sebep olduğunu belirtti. Türkiye ve Türkiye gibi ülkelerde sel yataklarındaki yapılaşmadan dolayı tabiî felâketlerin yaşandığını belirten Prof. Dr. Doğu, “Yani insanlar yeryüzünde yokken de çığ ve sel vardı. İnsan can ve mal kaybına uğradığı zaman felaket oluyor. Yani her kar eridiğinde, hava ısındığında biz yüzlerce hatta binlerce insanı kayıp mı edeceğiz? Maalesef Türkiye’de yapılaşmada, özellikle şehir yapılaşmasında çarpık kentleşme olgusu çerçevesinde birçok problemle karşılaşıyoruz” dedi.

TEMİZ SU STOKLARI

BuzullarIn oluşmasının binlerce hatta yüz binlerce yılda ancak meydana geldiğini anlatan Prof. Dr. Doğu, buzulu besleyen, geliştirenin kar yağışı olduğunu söyledi. Kar yağışı dağların yüksek kesimlerinde devam ettikçe buzul zirvelerden beslendiğini anlatan Prof. Dr. Doğu, Türkiye’de 3-5 kilometreyi geçen buzulların bulunduğunu söyledi. Ancak Türkiye’de son 10 yıldır, binlerce yılda soğuk buzul döneminden kalmış denilen buzulların hızla yok olduğunu anlatan Prof. Dr. Doğu, “O kadar hızla yok olmaktalar ki, dünyada global anlamda özellikle orta kuşakta, hatta Antarktika Kıtası’nda bulunan buzullarda hızlı bir erime görülüyor. Normalde 50 yıl öncesine kadar bir buzul hareketi ve çekilmesi insan ömrüyle çok kolay izlenemeyen bir olay iken, yaşanan küresel ısınmaya bağlı çeşitli sebeblerden dolayı artık rahatlıkla izlenebilir bir duruma geldi. Buzullar tabiatın temiz su stokları, su tanklarıdır. Şimdi bu tanklar tabiî olarak hızla eridiğinde eriyen bu suyu tutabilmek mümkün değildir” ifadelerini kullandı.

24.03.2010


 

Su Günü’nde, Coca Cola’ya ‘kaynakları kirletme’ cezası

Hİndİstan’da 2004 yılında kapatılan Coca Cola tesisine su kaynaklarına zarar verdiği gerekçesiyle 48 milyon dolar ceza kesildi.

Kerala hükümeti tarafından kurulan Yüksek Enerji Komitesi, Coca Cola’nın Plachimada’daki fabrikasının bölgedeki tabiî su kaynaklarına zarar verdiğini ve bu gerekçe ile kapatıldığını belirterek cezanın Hindustan Coca Cola Beverages Pvt. Ltd. Şirketine ibraz edilmesine karar verdi. Raporu sevinçle karşılayan bölge halkı, Kerala hükümetinin şikâyetlerini dinlemesinden memnun oldukların dile getirdi. Komitenin kararının 22 Mart Dünya Su Gününde açıklanması ise manidar bulundu.

24.03.2010


 

Kese kâğıtlarını getirene bedava ekmek veriliyor

BalIkesİr’dekİ bir fırında, ekmeklerin konulduğu 10 kese kâğıdını geri getirene bedava ekmek veriliyor.

Günde 2 bin ekmek üretilen fırında, ekmekler kese kâğıtlarına konularak satılıyor. Kese kâğıtlarının geri dönüşümünün hedeflendiği uygulamada, 10 adet kese kâğıdını geri getiren müşteri 1 ekmeği bedava alma şansını yakalıyor. Bakkallar Odası Başkanı Hasan Yançıl, vatandaşların kampanyaya yoğun ilgi gösterdiğini ifade ederek, ‘’Şu anda günde 100 ekmeği bedava dağıtıyoruz. Fırından 10 ekmek alan sofrasına 1 ekmeği bedava götürmüş oluyor. Kese kâğıtları geri dönüşüm yoluyla tekrar kullanılıyor’’ dedi.

24.03.2010


 

Gladstone’un kütüphanesinde İslâmı okuma odası açıldı

“Kur’ân’ı Müslümanların elinden almak lazım” diyen Gladstone’un kütüphanesinde İslâmi Okuma Odası açıldı.

Gladstone mağlup oldu

“Kur’ân’ı Müslümanların elinden almak lazım” diyen Gladstone’un kütüphanesinde İslâmi Okuma Odası açıldı

22 Ocak 2009 tarihinde BBC radio 4 de yayınlanan programda konuşulanların geniş bir özetinin tercümesini sunuyoruz.

Gladstone’un İslâma karşı düşünceleri

Speaker: Bu bölümümüz, Gladstone’un doğumunun 200. Yıldönümü üzerine olacak. Bugün başlayan kutlamalar, Gladstone’un kuzey Wales’deki evinin yakınında kurduğu kütüphanesinde açılısı yapılacak olan, İslâmi Okuma Odasını da içeriyor.

Konuklarımız, Gladstone’un üçüncü kuşak torunu Christopher Parish ve Dublin Üniversitesi Tarih Bolumu Başkanı ve aynı zamanda da Gladstone biyografisinin yazarı Prof. Richard Aldous. Her ikinize de iyi sabahlar

PRF: İyi sabahlar

CP: İyi sabahlar

SPKR: Kutlamalarda yer alan bu unsurun [İslâmi Okuma Odası], bazılarını bir parça şaşırttığını düşünüyorum. Çünkü, Gladstone Osmanlı İmparatorluğunun çetin bir muhalifi idi. Ayni zamanda onun, elinde Kur’ân bulunduğu bir halde, Avam Kamarasında söylediklerini de görüyorum. “Bu kitap[Kur’ân] var oldukça dünyada barış olmayacaktır.”

İslâmî okuma odasını orada [Gladstone’un Kütüphanesinde] uygun kılan fikir nedir?

CP: Onun, kütüphanesi için yazdıklarını başlangıç noktası olarak aldık. Orada deniliyor ki; “Burası bütün Hıristiyan grupları içindir; sadece Hristiyan grupları için değil, bütün dinler içindir; sadece dinler için değil, herhangi bir ideolojisi olan bütün insanlar içindir.”

Bariz belli olduğu şekilde, o aşamada onun hayatının teması; öğrenme ve anlamanın herkes için mümkün hale getirilmesi idi ve onun şimdiki yaklaşımı da ‘İslâmı anlamadıkça, onu ne övebilirsin ne de kınayabilirsin’ seklinde olurdu.

SPKR:Fakat siz ihtimaller üzerine konuşuyorsunuz. Onun yaklaşımının böyle olduğuna dair ispat var mı?

CP: Bir tane bile yok, bence.

SPKR: Doğru! (gülüyor)

Prof. Aldous, bu fikre [İslâmi Okuma Odası fikrine] siz ne dersiniz?

Benim düşüncem şu ki; İslâm günümüzün anahtar meselelerinden birisi. Bu durumda Gladstone, önceden yaptığı gibi, bugün de kesinlikle İslâmiyet üzerine ciddî, ilmi ve bunun yanında dirençli bir şekilde eğilirdi. 19. Yüzyılda ilgilendiği alanlara bakarsak, Katolisizm, Evrim gibi alanlarla ilgilenmiş ve az evvel söylediğim tarzda tavır takınmıştır. (Konumuzun dışında bazı isim ve ayrıntılar tercümeye dahil edilmemiştir, SH.)

Bundan yola çıkarak, Gladstone eğer şimdi burada olsaydı, bu konuyu [İslâmî] günümüzün en önemli tartışma alanı olarak görürdü ve onun üzerine söylemek istediği şeyler olurdu. Bu konuda herhangi bir şüphe olduğunu sanmıyorum.

SPKR:‘Gladstone bu gün ne yapar[bilir]dı’ üzerine ilginç bir spekülasyon…

Peki o kendi zamanında ne yaptı? Bu soya dair ispatlarınız neler?

PRF: Evet, Gladstone’un kendi kütüphanesine bakarsan orada ayrıntılı bir şekilde incelenmiş Peygamberin Hayatını görürsün. Aynı zamanda ve ilginç bir şekilde, Muhammed’in düşünceleri üzerine, Gladstone’un kendisi tarafından yazılmış pozitif notları da görürsün. Bunlar, onun kendi zamanında, İslâma olan ilgisini gösteren örneklerdir…

Bence sizin biraz önce dikkat çektiğiniz nokta önemli idi. Gladstone’un kızgınlığını öfkeye dönüştüren Osmanlı İmparatorluğu idi yani Türklerdi.

SPKR: Onun Kur’ân’a “lanetlenmiş, uğursuz kitap” demesine ne dersiniz?

PRF: Onun kendi zamanının adamı olduğu konusunda bir şüphe olduğunu sanmıyorum. Birçok 19. Yüzyıl Hıristiyanları gibi oda İslâmı hak bir inanış olarak görmedi. Bu onun İslâmla ilmî ve ciddî olarak ilgilenmediği anlamına gelmez.

SPKR: Cristopher Parish, bu odayı açmanızın arkasındaki tutku nedir? Az evvel konuştuğumuz Gladstone’un düşünce alanında, yeni bir pencere mi açmak istiyorsunuz?

CP: Hayır tam öyle değil, [İslâma karşı] ondan (Gladstone’un düşünce alanında yeni bir pencere açmaktan) çok daha olumlu olduğumuza inanıyorum. İnanıyoruz ki bu kütüphane insanların, İslâmın ne olduğunu anlayacakları bir yer olacak.

Çok büyük cahillik var bu konuda ve bu cahillikten üretilen birçok konuşma yapılıyor. Umarız ki bu kütüphane insanların ne hakkında konuştuklarını anlamaları için bir başlangıç olur.

SPKR: Öyleyse sizin yaklaşımınız, Gladstone’un İslâmı nasıl değerlendirdiği ile ilgili değil, yeni bir yol mu?

CP: Gladstone’a [birinci derecede değil] ikincil olarak bakan bir yol.

Fakat biz İslâma, Gladstone için iyi olabilecek ruhani bir yol diye bakıyoruz.

SAİD HAFIZOĞLU [email protected]




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

24.03.2010


 

Said Nursî, The Times gazetesinde

ESKİDEN beri Time dergisi muhabirinin Bediüzzaman Said Nursî ile 5 Ocak 1960 tarihinde bir röportaj yaptığını duyuyor, okuyoruz.

Acaba neler konuştular? Üstad, muhabire neler anlattı? Röportajda ağabeylerden kimler vardı? Bu konuları devamlı merak ediyorduk.

Son zamanlarda Bediüzzaman Said Nursî’nin ölümünden 60 gün öncesinin gazete manşetlerini okumakla beraber, Time dergisinin Üstad ile olan röportajı merakımıza merak kattı.

“Acaba Time dergisinin arşivlerinden bu röportajı bulabilir miyiz?” diyerek, bilgisayarımızın başına geçtik.

Önce Time dergisi arşivlerini araştırdık. Üstad ile alâkalı bir yazı bulamadık. “Acaba bir hata mı var?” derken, aklımıza dünyaca ünlü “The Times” ve “New York Times” gazeteleri geldi.

Evet…

The Times gazetesinin arşivlerinde Said Nursî ile alakalı yazılara rastladık.

Tarih: 12 Ocak 1960.

Konu: Muhalefet lideri İnönü, Başbakan Menderes’i dinî siyasete alet etmekle suçluyor.

Times’tan okuyoruz: “Fanatik Nur tarikatının yaşlı öncüsü, tüm Türkiye’yi kapsayan bir geziye çıkıyor, Ankara ve İstanbul’a uğruyor. Tarikatın 600 bin üyesi olduğu belirtiliyor ve muhalefet çekinmeden açıklıyor: “Said Nursi Demokrat Parti’ye 600 bin oy muhafaza ediyor.”

Menderes ise bu suçlamayı red ediyor, bunun bir “iftira” olduğunu ifade ediyor. İnönü’yü bunu ispat etmeye veya bu sözünü geri çekmeye davet ediyor. İnönü ise buna henüz cevap vermemiş. Ancak Menderes’in seçim turuna benzeyen güney Türkiye seyahatine rastlayan günlerde, “Said Nursî’nin niye böyle bir seyahate çıktığını” soruyor. Time gazetesi, 12 Ocak’ta bunları yazıyor. Yazının sonu ise çok enteresan: “Dışişleri’nden öğrendiğimiz kaynaklara göre, Türkiye'de ilk defa Vatikan ile diplomatik ilişkilere girmeye karar verilmiştir.” Kaynaklara göre Times muhabiri, 5 Ocak 1960 tarihinde Üstad ile görüşmüş. 12 Ocak tarihli gazetede ise yukarıdakiler yazıyor.

Acaba Üstad Vatikan’a gönderdiği eserlerden bahsetti mi? Acaba muhabir Türkiye-Vatikan ilişkilerini Üstad’tan ilham alarak mı öğrendi? Bu röportajın yaşayan şahitleri var mı?

Devam ediyoruz Times arşivlerini karıştırmaya. Tarih 24 Mart 1960. Ölüm haberlerine bakıyoruz.

Said Nursî’nin vefat haberi:

“Said Nursî, fanatik Müslüman Nur tarikatının yaşlı lideri, Türkiyenin güney-doğu ili Urfa’da vefat etmiştir.

Said Nursî ünlü ve renkli şahsiyetti ve Atatürk’ün ölümünden sonraki esrarengiz dinî tepkinin sembolü idi. Hiçbir yere gitmezdi, ancak büyük bir yeşil şemsiye altında talebelerinin etrafında hareket ederdi. Son günlerde yıllarca bulunduğu Isparta’dan yola çıkarak Ankara ve İstanbul’a bir seyahat düzenlemiştir. Muhalefet ise bu gezinin, Demokrat Parti tarafından seçim malzemesi olarak kullanıldığını belirtmekte. Başbakan Menderes ise bu suçlamaları red etmekte.

Kürt asıllı Nursî’nin 1 milyona yakın takipçisi olduğu belirtilmekte ve polis tarafından toplanan birçok dinî kitapları olduğu bilinmekte.”

Anlaşılan Said Nursî’nin hem yıllarca bulunduğu Isparta’dan çıkması hem de bulunduğu yerden Türkiye’deki dini tepkinin öncü olması Times muhabirinin ilgisini çekmiş.

Son olarak Times arşivlerinde 1 Ocak 1961 tarihli bir yazıya rastlıyoruz:

“Türk tarikat mensupları yakalandı”

Okuyoruz: “Çoğu genç, 14 Nur tarikatı mensubu İstanbul’da yakalandı. Suçları ise seküler Türkiye’de kapalı kapılar arkasında dinî törenler yapmaları. Diğer 12 zanlı ise sorgulandıktan sonra serbest bırakıldı. Nur tarikatı son yıllarda aktiftir, bilhassa Menderes döneminde hükümet tarafından köylüleri etkilemekle kullanmakla suçlanmakta.

“Tarikat halifeliği tekrar ihyayı müdafaa etmekte. Son yıllarda 143 tarikat eseri toplatıldı, suçlular ise seküler kanunlara hareket suçuyla 7 yıla kadar hapis ile cezalandırıldı.”

İşte Times gazetesinde Said Nursî ve Nurcular ile alakalı yazılanlar. Anlaşılan o ki Times muhabiri ne kadar Said Nursî’yi merak ettiyse de, Türkiye’deki Üstad’a olan menfi basından daha fazla etkilenmiş.

Acaba Avrupa ve yabancı basında Üstad ve Risâle-i Nurlar ile alâkalı daha neler var? Bu da ayrı bir araştırma konusu olabilir. Meraklılara duyurulur.

YAVUZ BİLGİN- MUHAMMED BAŞOĞLU




Gündemin nabzını tutmak için tıklayın!
www.sentezhaber.com

24.03.2010

 
Sayfa Başı  Geri

Bütün haberler

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl