"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müslüman, siyah üzerindeki beyaz gibidir

Abdil YILDIRIM
10 Eylül 2016, Cumartesi
İnsanlar, İslâmiyetin insanlığa kazandırdığı faziletin ve medeniyetin değerini tam olarak idrak edebilselerdi, İslâmiyet aleyhine bir kelime söylemekten ve yazmaktan haya ederlerdi.

Zira âlemde iyilik, güzellik, doğruluk, medeniyet, nezaket ve nezafet adına ne varsa, bunların kemâl noktası İslâmiyette mevcuttur. Cehalet devri ile Asr-ı Saadeti kıyas edenler, bunu kolaylıkla idrak ederler. İslâmiyetten önce vahşi ve bedevi bir hayat yaşayan kavimler, Müslüman olduktan sonra medeni milletlere üstadlık yapmışlardır. Tarih şeridi, böyle şeref levhaları ile doludur. 

İslâmiyeti doğru anlayan ve İslâmiyete lâyık doğruluğu hayatına yansıtan bir insan, her yönüyle mükemmel bir insan olur. Doğruluk, dürüstlük, adalet, nezaket, o insanın hayat tarzı haline gelir. İlim öğrenmeyi Allah’ın bir emri ve Peygamberin (asm) bir vasiyeti kabul eder, çalışmayı ibadet bilir. Bütün canlıların hukukuna saygı gösterir. Haramdan sakınır, hakkı gözetir, haksızlığa sapmaz. Sözüne güvenilir, etrafına itimat telkin eder. Her zaman tatlı dilli ve güleryüzlüdür. Kılık kıyafet düzgün, tertipli ve temizdir. 

Müslümanların vasıfları böyle faziletlerle dolu olduğu halde, maalesef bazı kesimler, bunun tam tersi bir Müslüman imajı çizmeye gayret ederler. Eski Türk filmlerinde, romanlarda ve sözde edebi eserlerde, edebten uzak bir şekilde Müslümanlara iftira edildiğini, gerçeklerin tersine çevrildiğini görürüz. Bu eserlerde rastladığımız kötü karakterler, genellikle dinî şahsiyetlerden seçilmiştir. Başına bir sarık sarılıp eline bir tesbih tutuşturulan, uzun sakallı, pejmurde kıyafetli insanlar, hacı hoca olarak takdim edilmiş, nerede bir sahtekâr, ahlâksız, dolandırıcı, muskacı, üfürükçü varsa, dini kisve içinde gösterilmiştir. Ondan sonra da “ ne çıkarsa hacı hocadan çıkar” sözüne haklılık kazandırılmak istenmiştir. Son yıllarda da, bazı safdillerin, “muhakeme-i akliyeden noksan” Müslümanların, Müslüman kılığına girmiş insî şeytanların yaptıkları bir takım cânilikleri, terör olaylarını bahane ederek, “ İslâmiyet terör dinidir” iftirası atılıyor.

Bazı gafil veya cahil Müslümanların, kendilerini Müslüman olarak tanıtan ifsat ve ihanet çetelerinin yaptıklarıyla İslâmiyet itham edilerek töhmet altında bırakılıyor. Hep kötü örnekler nazara veriliyor, İslâmiyetin güzellikleri perdeleniyor. İslâmiyetin kaynağı olan Kur’ân-ı Kerîm, Hadis-i Şerifler ve Peygamber Efendimizin (asm) örnek hayatı dikkate alınmıyor, nerede cahil ve gafil bir Müslüman varsa, onun üzerine zoom yapılıyor. 

Öyle bir devirde yaşıyoruz ki, zıtlar  iç içe girmiş, hak ile bâtıl birbirine karışmış, hayır ile şer aynı tezgâhta sergilenir olmuş. “Zulüm, başına adalet külâhını geçirmiş. Hıyanet, hamiyet libasını giymiş. Cihada, bağy ismi takılmış. Esarete hürriyet namı verilmiş. Ezdad, suretlerini mübadele etmişler.” (Mektubat)

Müslüman, her hali ve tavrı ile, örnek bir insandır. Yani öyle olmalıdır. Peygamber Efendimiz (asm) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuşlardır: “Güzelce giyinip kuşanınız; kılık kıyafetinizi düzeltiniz. Tâ ki insanlar arasında siyah üzerindeki beyaz gibi görünesiniz.” (Camiü’s-Sağir, s. 100) Siyah üzerindeki beyaz, uzaktan da olsa fark edilir. Bir Müslüman da, kılık kıyafetiyle, hal ve hareketiyle, sözü ve sohbetiyle, diğer insanlar arasında kolaylıkla fark edimelidir. Dinimizin telkin ve tavsiyesi bu yöndedir. 

Bu durumda, Müslümanların yapması gereken tek şey, bu günkü moda söyleyişle  “fabrika ayarlarına dönmektir.” Yani, İslâmiyetin ilk günkü sadelik ve saflığını elde edip, onu yaşamaktır. Bu da, ancak Kur’ân’ın asrımıza bakan yüzünü okuyup anlamakla ve Peygamber Efendimizin (asm) günümüze işaret ettiği Hadis-i Şeriflerini okumakla mümkündür. 

Bugün, elimizde, “asrın idrakine söyletmeliyiz İslâmı” arzusuna cevap veren ve İslâmiyet üzerindeki zamanın getirdiği kirleri temizleyip saykal vuran, (cilâlayan) Asr-ı Saadet saflığında hakikatleri dile getiren Risale-i Nur gibi bir eser mevcuttur. Bu eserlerden istifade ederek doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu yaşayabiliriz.

İslâmiyetin güzel yüzüne güzel bir ayna olmak, her Müslümanın en büyük vazifesi olmalıdır. İstismarlara fırsat vermeyecek şekilde hareket eder, Sünnet-i Seniyyeye uygun bir hayat yaşarsak, atılan çamurlar iz bile bırakmayacaktır. 

Okunma Sayısı: 2037
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Cadı avcısı ve Cadı

    10.9.2016 09:10:03

    17.yy’da cadılık, insanları kontrol altına almak isteyen ve bağnaz krallık sistemi ile aykırılıkları yok etmek adına, büyük bir suç ve tehlike olarak gösterilmiş, ilimle şifayla uğraşan pek çok insan, cadı olduğu gerekçesi ile yakılıp katledilmiştir. İşte cadılık ile ilgili genel kanının, kötülük yapan kişiler diye yayılmasında bu yaklaşımın etkisi büyüktür.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı