"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sâlih amel ekseninde adâlet hakikati

Abdullah ŞAHİN
26 Eylül 2017, Salı
Sâlih amel, kulun maddi ve manevi hareket ve davranışlarından Allahın rızasına uygun amellerinin tümü olup, zıttı amâl-i seyyiedir.

Diger bir ifade ile, sâlih amel, küçüğüne büyüğüne bakılmaksızın, Rabbimizin memnun ve razı olduğu her ameldir. Bunun aksi olan ve neticesi Allahın rızasına muvafık olmayan ve insanları razı etmeyi amaç eden amellerin ise sonu hüsrandır. Kişi, Allaha göstermesi gereken minnet ve saygıyı kuluna gösterip karşısında eğilirse, müthiş bir hasarete düşer ve “hasiraddünya vel ahire” bataklığına rücû eder.

Adalet ise, hak ve hukuka uygunluk, haklıyla haksızı ayırt edip, haklıya hakkını, haksıza da haksızlığının karşılığını vermek olup zıttı adaletsizlik ve zulümdür.

Yüce kitabımız Kur’ân’daki “anasır-ı esasiye” denilen ana umdeler: Tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ve ibadet olmak üzere dört olup, diger bütun maddi ve manevi ve gaybi hakikatler bu ana başlıklar ekseninde yer alır.

İnsanın yaratılışının fıtrî neticesi olan sâlih amel ve adalet hakikati ise, adalet ve ibadet hakikati içinde aynı başlıkta yer almakla birlikte, bütün bu dört ana unsurun ve Kur’an ve sünnet-i seniyenin bütün hakikatleri içinde ilahi bir mevhibe olarak yer alıp kendini hissettirir.

Bu asır ve gelecek asırların Kur’an hakikatleri olan Risale-i Nur tefsirinde ise sâlih amel ve adalet hakikati şu veciz ifadelerle hulasa edilir:

“İ’lem eyyühe’l-aziz! İmana ait bilgilerden sonra en lâzım ve en mühim a’mâl-i sâlihadır. Sâlih amel ise, maddî ve mânevî hukuk-u ibâda tecavüz etmemekle, hukukullahı da bihakkın ifa etmekten ibarettir. Ecnebîlerden alınan maddî bilgiler, san’at ve terakkiyata âit ise, lâzımdır. Sefahete dair ise muzırdır”1 Burada ecnebilerden alınan faydalı fenlerin sâlih amel  ile birlikte zikredilmesi mânidardır.

Adalet ise:”Adalet iki şıktır. Biri müsbet,diğeri menfidir. Müsbet ise, hak sahibine hakkını vermektir. Şu kısım adalet, bu dünyada bedahet derecesinde ihatası vardır. 

İkinci kısım, menfidir ki, haksızları terbiye etmektir. Yani, haksızların hakkını, tazip ve tecziye ile veriyor. Şu şık ise, çendan tamamıyla şu dünyada tezahür etmiyor.”2 

Yüce Allah’ın ezelî hitabı Kur’an’da kasemle ifade ettiği hakikatler son derece ehemmiyetlidir. Bunlardan Asr Sûresinde Rabbimiz sure başındaki “vav” harfi ile asra kasem ederken, ”Asra yemin olsun ki, hiç şüphesiz, insan hüsrandadır. Ancak, iman edip, sâlih amel işleyenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna”3 İlahî emirlerinde imandan sonra en büyük hakikatin sâlih amel olduğunu müjdelemektedir. Buradaki İlahî kasem surenin içindeki bütün hakikatlerle birlikte sâlih amel hakikatini de bir gergef gibi dokumaktadır.

Adaletin mana-i harfiyle inkişaf ettiği her hakikat sâlih amel, her amali saliha da bir nevi adalettir. Çünkü her şeye hakkını vermek demek olan adalet hakikatinin kainat büyüklüğündeki insan fabrikası ve onun binler cihazat ve duygularının maksadı muvacehesinde kullanılması bu muhteşem sistemin netice-i fıtrisi olan adaletle çalıştırılması anlamına gelir.

Adalet hakikati sâlih amel ekseninde kişi ve toplum hayatının nefis dairesinden milletlerin ve tüm insanlığın hayat ve içtimaiyat dairesine kadar hakiki manasıyla nerede tezahür ederse orayı hayatlandırarak maddeten ve manen gülistana çevir. Tarih boyunca bu hakikatlerin mana-i hakikisiyle hâkim olduğu çağlar, insanlığın altın çağlarıdır. İşte gözümüz önündeki bunun en muhteşem misali ise “Asr-ı saadet” tir.

Bir karıncanın hukûkundan bütün varlıkların hukûkuna ve “Hukûkullah” tabir edilen yaratılmışların en üstünü olan insan hukukuna kadar bütün hak ve hukukların amal-i saliha hakikatiyle bütünleşip, kâmil manada, varlık âlemine sunulduğu ve hayata hayat olduğu tek devir Asr-ı Saadet’tir.

Her insanın ve hususan müslümanın, en ehemmiyetli dâiresi olan nefis dâiresinden millet dâiresi ve kürre-i arz dâiresine kadar her alanda asr-ı saadette bilfiil  kâmil manada yaşanan sâlih amel ve adalet hakikatlerinden alacağı çok dersler vardır.

Müslüman olsun kafir olsun, bütün insanların her amelinin yüce Allah’ın ebedî haşir mahkemesinde karşılığını bulacağını esas aldığımızda, (ki iman da derece derecedir) küfür de,  sâlih amel ve adalet hakikatlerinde asr-ı saadete yaklaşmaları ölçüsünde gerçek huzur ve mutluluğa ulaşabilecektir.

Yanlışlarlarımızla, kâinatın bizim ve her şeyin sahibi olan, Yüce Allaha mahcup olmaktansa, doğru ve âdil kararlarla Rabbimizi ve gercek hak ve hukuku üstün tutanları memnun etmek sâlih amel içinde tezahür eden bir adalet hakikati olarak her zaman evladır.Yazımızı konumuza ışık tutan bir ayet ve hadisle tamamlayalım:

“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”4

“Şüphesiz Allah’u Teâlâ, idare mevkiinde bulunan herkesten hesap soracaktır. İdaresi altındakilerin haklarını gözetip gözetmediğini, yoksa zayi mi ettiğini muhasebe edecektir. Hatta kişiyi , ev halkı hakkında muhasebe ve gerekirse muaheze edecektir.” 5

Dipnotlar:

1-  Mesnev-i Nuriye, sh:153

2- Sözler,Onuncu Söz 

3- Asr Suresi, 1-3

4-Maide Suresi ayet:8

5-Camiu’s-sağir.c.1,hds:434

Okunma Sayısı: 3178
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı