"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adaleti çok seven devlete ikaz

Ahmet BATTAL
18 Aralık 2018, Salı
Karikatürleri severiz.

. Şahsen karikatürist olmayı çok istemişizdir. Zira onlar, sayfalarca yazı konusunu birkaç çizgiyle anlatırlar. 

Bugünlerde sosyal medyada muhteşem bir karikatür gördük. (Çizerinin ilk adı “Özer” ama soyadını okuyamadık. Bu yüzden kendisinden özür diliyoruz.). 

Önce karikatürün çizgilerini size tarif edelim:

Bir erkek; Kravatlı, takım elbiseli, bürokrat kılıklı ve orta yaşlı. Bildiğiniz “devlet”i temsil ediyor.

Karşısında bir kadın. Bir elinde kılınç ve diğer elinde adalet terazisi tutuyor. Onu da bildiniz. O da “adalet”i temsil ediyor. 

İşte o iki kişiden biri, “devlet bey” konuşuyor ve diğeri yani “adalet hanım” şaşkın, ürkek.

Devlet adalete aşık olmuş. (Aynen şimdiki gibi).

Karşısına geçmiş ve evlenme teklif etmiş. (Aynen şimdiki gibi).

Ama teklifin sonu mühim ve vahim. 

Devlet, adalete şöyle bir şart koşuyor: “Çalışmanı istemiyorum. Ben ikimize de bakarım!” (Aynen bu günkü devlet gibi. Harika bir tarif!). 

Devletimiz ve devletlülerimiz de -lafa bakılırsa- adaleti hep istiyor. Hatta ona aşık veya aşıkmış gibi yapıyor. 

Ama devlet adaleti kendi evine hapsetmek istiyor. “Çalışmasın, iş görmesin, biblo olsun, evde otursun” istiyor. 

“Ben adaleti besleyeyim” ya da “adaleti ben besleyeyim” ve böylece benim dediğimden dışarı çıkmasın diyor. 

Adalet ise şaşkın. 

Hatta adalet korkmuş ve bezgin.

Adalet bu durumdan memnun değil. 

Hatta varlık amacını yitirmekten endişe ediyor.

“Neden” diyeceksiniz. Sebebi belli:

“Gidişat iyi” diyen bir hakim ya da savcı tanıyor musunuz?

“Beni de eve kapatıp kendi emellerine alet edecek bir devlet mi geliyor” diye korkmayan bir savcı ya da hakim var mı? 

Keşke olsa. Keşke sayıları çok olsa. Umarız ve istiyoruz ki öyledir ve öyle olsun. Ama korkuyoruz ki böyle değil. 

İşte bu yüzden diyoruz ki adalete gerçekten aşık olan onu çalışamaz hale getirmez, işlemez bir adalete dönüştürmez, eve kapatmaya kalkmaz. 

Adalete gerçekten aşık olan ona teslim olur. Devlet de olsa… 

Aksi halde o rejim bir “adalet rejimi” değil bir “vesayet rejimi”dir.   

Okunma Sayısı: 3815
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp

    18.12.2018 12:36:02

    Sayın Battal, izahlı ve dahi mizahlı yazılarınız Nasreddin Hoca misali (acı acı) gülerken düşündürüyor. Tebrik ve teşekkürler. 'Devlet benim!' diyen Fransa kralı 14.Louis'e özenen güç, otorite ve iktidar sahibi muktedirler, 'Adalet' denen nazenin maşuku şu an "ev hapsine" aldılar. 'Adalet' olan kütükteki ismini de 'Vesayet' olarak değiştirdiler. Adaletin Vasisi Devlet de, ev hapsi bitene kadar onun işlerine nezaret edecek. Çocukluğumuzda köydeki yaşlılar devleti "dövlet" diye telaffuz ederlerdi. Pek anlamazdık. Devlet baba idi. Hem döver hem severdi. Onun için "dövlet" diyorlar diye düşünürdük. Yine o "dövlet" denen dönemde ilkokul karnelerimizin en altında "hal ve gidiş" sütunu ve notu bulunurdu. Genel olarak "pekiyi" olurdu. Şimdi artık "dövlet" denmiyor, karnelerden "hal ve gidiş" de kaldırıldı. Halimiz de gidişatımız da iyi değil vesselam. Muhabbetle.

  • Cemil

    18.12.2018 00:31:51

    Harika...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı