Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, bir tv kanalında muhalefetin dörtlü ittifak kararı hakkında şunları söylemiş:
“Bu ittifak, benim gördüğüm esasında dört benzemezlerin bir ittifakı. Hani zoraki nikâh derler ya, zoraki nikâh gibi zoraki bir ittifak görüyoruz. Bunları motive eden, bir araya getiren şey esasında Türkiye’nin çıkarları, geleceği, yapılacak işler falan değil, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığıdır. Buna esasında şöyle demek lâzım, ‘Recep Tayyip Erdoğan karşıtları ittifakı, öfkeliler ittifakı.’ Cumhurbaşkanımıza karşı öfkesi olanlar bir araya geldiler. ‘Cumhurbaşkanı seçiminde artık netice alamayacağımız anlaşıldı, bari parlamentoda hatırı sayılır bir çoğunluk elde edelim de Cumhurbaşkanı’nın yukarıda elini ayağını bağlı tutalım’ diye Türkiye’nin önünü kesme ittifakı bu noktada. Onun için bunların Cumhurbaşkanımıza karşı olan nefretleri, kinleri akıllarını başından almış, ne yaptıklarını pek bilmiyorlar.”
Bu cümlelerde “Erdoğan karşıtlığı” denilerek kınanmaya çalışılan tutumun aslında ülkeyi tek adam rejiminden kurtarmakla ilgili olduğu açık. Bu açık tutumu gözden kaçırmaya çalışmak zekice görünebilir, ama millet bu kere yutmayacak.
Hem, muhalefet neden Türkiye’nin önünü kesmek istesin? Bunun bir izahı var mı?
Hem de bu cümleler AKP’nin aslında tek adam partisi olduğunun da itirafı.
İttifaka dahil muhalefet partilerinin hangi söylemi ya da eylemi nefret ve kin üzerine kurulu? Acaba sözcünün ifade ettiği nefret, asıl, iktidardan gitme ihtimalinin doğurduğu korku ve öfkeden kaynaklanıyor olabilir mi?
Bozdağ ayrıca, “Merhum Necmettin Erbakan Hocamız hayatta olsaydı ‘Hadi oradan, hadi oradan, sizi gidi sizi’ der, bunlara büyük bir ders verirdi. Eminim ki bu ittifak merhum Necmettin Erbakan Hoca’nın kemiklerini sızlatmıştır. Çünkü Erbakan Hoca’nın temsil ettiği bütün değerlerin düşmanıdır CHP” demiş.
Üstelik konuşmasının devamında MSP ile CHP arasında 1980 öncesi kurulan koalisyonları da hatırlatmış ve “Onlar yanlıştı bu da yanlış!” demiş.
Yani Erbakan’ı bizzat kendisinden iyi tanıyor! Neyi doğru neyi yanlış yaptığını da en iyi o biliyor!
Aynı Bozdağ, Gül’ün, “aday değilim, ama…” mealindeki açıklamalarıyla ilgili ise şunları söylemiş:
“Ben bu yaşananlardan sonra, açıklamayı dinleyince çok üzüldüm. Neden üzüldüm? Çünkü ‘Kardeşim Abdullah’ diyerek onu Cumhurbaşkanı yapan birine karşı, ona düşmanlık edenler ve orada yarışanlar eğer geniş mutabakat sağlamış olsaydı ‘Ben Tayyip Erdoğan’ın tasfiye sürecinde onların ortak adayı olabilirdim’ anlamına gelebilecek bir açıklama, beni, AK Partili olan herkesi çok çok üzmüştür. Herkes de bundan dolayı rahatsız olmuştur. Şunu beklerdim; bırakın Tayyip Bey’e karşı Cumhurbaşkanı adayı olmayı daha adının ilk tartışıldığı, yazıldığı, çizildiği şeylerde, Sayın Gül, ‘Bende hangi eksikliği, yanlışlığı gördünüz de siz benim adımı, bana kardeşim deyip beni Cumhurbaşkanlığı makamına getiren AK Parti’nin lideri, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, benim yol arkadaşım, kardeşim, Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına yazabiliyorsunuz’ diye esasında bu tartışmaların daha ilk başladığında tavır koyup bunu kapatması lâzımdı. Onu yapmadı, ama son açıklamadan dolayı da gördük ki esasında uzlaşma olsaymış Sayın Cumhurbaşkanımızın tasfiye sürecinde bu tasfiyecilerin ortak adayı olacağını kabul edebileceğini itiraf etti. Bu benim için, benim gibi AK Parti’de olan herkes için büyük bir hayal kırıklığı oldu.”
Erdoğan’a rakip olmayı “Onu tasfiye süreci başlatmak” olarak görmek, ilginç bir ruh halinin göstergesi!
Üstelik “Her şeyi Erdoğan yaptı demek“ diğer herkes onun emir kulu ve hatta kuklasıydı” anlamına gelmez mi? Bu ise bir AKP’linin öncelikle kendi kendisine de hakaret etmesi değil midir?
Hele bir de Bozdağ’ın bir erken seçim olan 24 Haziran seçimleri hakkında konuşurken kullandığı şu cümle var: “Artık her sene seçim devrini de bu yeni hükümet sistemiyle ortadan kaldırıyoruz. Erken seçim de her yıl seçim de tarihe karışıyor.”
Allah’ım, inşallah bu cinnet halinin sonuna geldik, ama sen önümüzdeki elli günde aklımıza mukayyet olmayı nasip eyle Yarabbi!