"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Aklımızla alay edenlere dersler

Ahmet BATTAL
05 Mayıs 2018, Cumartesi
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, bir tv kanalında muhalefetin dörtlü ittifak kararı hakkında şunları söylemiş:

“Bu ittifak, benim gördüğüm esasında dört benzemezlerin bir ittifakı. Hani zoraki nikâh derler ya, zoraki nikâh gibi zoraki bir ittifak görüyoruz. Bunları motive eden, bir araya getiren şey esasında Türkiye’nin çıkarları, geleceği, yapılacak işler falan değil, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan karşıtlığıdır. Buna esasında şöyle demek lâzım, ‘Recep Tayyip Erdoğan karşıtları ittifakı, öfkeliler ittifakı.’ Cumhurbaşkanımıza karşı öfkesi olanlar bir araya geldiler. ‘Cumhurbaşkanı seçiminde artık netice alamayacağımız anlaşıldı, bari parlamentoda hatırı sayılır bir çoğunluk elde edelim de Cumhurbaşkanı’nın yukarıda elini ayağını bağlı tutalım’ diye Türkiye’nin önünü kesme ittifakı bu noktada. Onun için bunların Cumhurbaşkanımıza karşı olan nefretleri, kinleri akıllarını başından almış, ne yaptıklarını pek bilmiyorlar.”

Bu cümlelerde “Erdoğan karşıtlığı” denilerek kınanmaya çalışılan tutumun aslında ülkeyi tek adam rejiminden kurtarmakla ilgili olduğu açık.  Bu açık tutumu gözden kaçırmaya çalışmak zekice görünebilir, ama millet bu kere yutmayacak. 

Hem, muhalefet neden Türkiye’nin önünü kesmek istesin? Bunun bir izahı var mı? 

Hem de bu cümleler AKP’nin aslında tek adam partisi olduğunun da itirafı.

İttifaka dahil muhalefet partilerinin hangi söylemi ya da eylemi nefret ve kin üzerine kurulu? Acaba sözcünün ifade ettiği nefret, asıl, iktidardan gitme ihtimalinin doğurduğu korku ve öfkeden kaynaklanıyor olabilir mi? 

Bozdağ ayrıca, “Merhum Necmettin Erbakan Hocamız hayatta olsaydı ‘Hadi oradan, hadi oradan, sizi gidi sizi’ der, bunlara büyük bir ders verirdi. Eminim ki bu ittifak merhum Necmettin Erbakan Hoca’nın kemiklerini sızlatmıştır. Çünkü Erbakan Hoca’nın temsil ettiği bütün değerlerin düşmanıdır CHP” demiş.

Üstelik konuşmasının devamında MSP ile CHP arasında 1980 öncesi kurulan koalisyonları da hatırlatmış ve “Onlar yanlıştı bu da yanlış!” demiş.

Yani Erbakan’ı bizzat kendisinden iyi tanıyor! Neyi doğru neyi yanlış yaptığını da en iyi o biliyor! 

Aynı Bozdağ, Gül’ün, “aday değilim, ama…” mealindeki açıklamalarıyla ilgili ise şunları söylemiş:

“Ben bu yaşananlardan sonra, açıklamayı dinleyince çok üzüldüm. Neden üzüldüm? Çünkü ‘Kardeşim Abdullah’ diyerek onu Cumhurbaşkanı yapan birine karşı, ona düşmanlık edenler ve orada yarışanlar eğer geniş mutabakat sağlamış olsaydı ‘Ben Tayyip Erdoğan’ın tasfiye sürecinde onların ortak adayı olabilirdim’ anlamına gelebilecek bir açıklama, beni, AK Partili olan herkesi çok çok üzmüştür. Herkes de bundan dolayı rahatsız olmuştur. Şunu beklerdim; bırakın Tayyip Bey’e karşı Cumhurbaşkanı adayı olmayı daha adının ilk tartışıldığı, yazıldığı, çizildiği şeylerde, Sayın Gül, ‘Bende hangi eksikliği, yanlışlığı gördünüz de siz benim adımı, bana kardeşim deyip beni Cumhurbaşkanlığı makamına getiren AK Parti’nin lideri, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, benim yol arkadaşım, kardeşim, Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına yazabiliyorsunuz’ diye esasında bu tartışmaların daha ilk başladığında tavır koyup bunu kapatması lâzımdı. Onu yapmadı, ama son açıklamadan dolayı da gördük ki esasında uzlaşma olsaymış Sayın Cumhurbaşkanımızın tasfiye sürecinde bu tasfiyecilerin ortak adayı olacağını kabul edebileceğini itiraf etti. Bu benim için, benim gibi AK Parti’de olan herkes için büyük bir hayal kırıklığı oldu.”

Erdoğan’a rakip olmayı “Onu tasfiye süreci başlatmak” olarak görmek, ilginç bir ruh halinin göstergesi!

Üstelik “Her şeyi Erdoğan yaptı demek“ diğer herkes onun emir kulu ve hatta kuklasıydı” anlamına gelmez mi? Bu ise bir AKP’linin öncelikle kendi kendisine de hakaret etmesi değil midir? 

Hele bir de Bozdağ’ın bir erken seçim olan 24 Haziran seçimleri hakkında konuşurken kullandığı şu cümle var: “Artık her sene seçim devrini de bu yeni hükümet sistemiyle ortadan kaldırıyoruz. Erken seçim de her yıl seçim de tarihe karışıyor.”

Allah’ım, inşallah bu cinnet halinin sonuna geldik, ama sen önümüzdeki elli günde aklımıza mukayyet olmayı nasip eyle Yarabbi! 

Okunma Sayısı: 6384
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp

    5.5.2018 09:48:54

    Sayın Battal, ilk değil, nice zamandır "aklımızla alay ediliyor." Bahsini ettiğiniz "cinnet hali" iktidar ve ortağı ile birlikte toplumu da sarmış durumda. Vak'a klinik! Artık Psikolog ve Sosyologlar bir araya gelse şu halin tedavisini ancak çeyrek asırda yapabilirler, diye düşünüyorum. İktidar cenahı her şeyi partili CB'nın şahsın üzerinden kritiğe tabi tutarak, çaktırmadan (subliminal da diyebiliriz) kitleleri onun onun etrafında kenetleme gayretkeşliği içindedir. Bu gayretkeşlikte hukuk, hürriyet, adalet, ortak akıl ve demokrasi değil tek adam ve onun hâkimiyetinin devamını tesisi etme meselesi vardır. "Üç gün konuşurlar dördüncü gün unuturlar" diye tarif ederek "balık hafızalı" olduğumuzu beyan etmediler mi? 24 Haziran'da birinin karşıtı değil, hak, hukuk, hürriyet, adalet, ortak akıl ve demokrasi taraftarı olmak niyeti ve düşüncesiyle sandığa gitmeli, "aklımızla alay edilmesine" izin vermemeliyiz.

  • Mehmet FIRAT

    5.5.2018 09:15:05

    4 benzemezleri bir araya getiren ittifak esas bu kafadan kurtulma ittifakıdır. Adam hala demokrasi içinde, meşru yollarla iktidara gelmeyi bir suçmuş gibi gösteriyor. Sanki iktidar bunlara ve reislerine AYET İLE İNMİŞ bir hak gibi görüyor. İktidar değişikliğinin demokrasilerde normal olduğunu kabullenemeyip kin ve öfke saçıyor. Cumhurbaşkanını kutsallaştırmış bir halde duruyor. Onu değiştirme talebini adeta büyük bir cürüm gösteriyor. Tüm muhalefeti bir araya getiren sebebleri sorgulama ihtiyacı bile hissetmeyip, ezberlenmiş düşmanlık lafları ile açıklamaya çalışıyor. Demokrasilerde düşmanlık olmaz, rekabet vardır. Bunca benzemez biraraya gelmişse bunda kendi marifetlerini sorgulamaları gerekiyor. Aslında cevap basit, herkesi o kadar bezdirmişler ki, herkes herkesi bunlardan iyi görüyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı