"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dördüncü devre hakkında ihtimaller

Ahmet BATTAL
25 Nisan 2015, Cumartesi
Kemalizm’in üç devresini geçirdik.

Şunlardı: 

Kemalizm’in birinci devresi: 

Bu devrede M. Kemal kendisi bizzat hayatta idi. Ölümünden sonra da bu birinci devre 1950’ye kadar şeklen galibane sürdü. (Risaleler mânâ âleminde elbet galipti). 

Demokrat Parti Kemalizm’in bu şeklî galibiyet devresini kesti. 1960 ihtilâli de Demokratları kesti. 

Kemalizmin ikinci devresi:

İhtilâlcilerin yazdığı 1961 Anayasası M. Kemal’i “devrimci” olarak gösterdi. Askerî ve sivil (!) okullarda eğitim bu minval üzere devam etti. 

O kadar ki 1980 ihtilâlini yapanlarca kaldırılana kadar 27 Mayıs günleri resmî bayramdı. Bayramın adı görünüşte “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” idi, ama amacı anayasanın ideolojisini teşkil eden “Devrimci Atatürk”ün korunması idi. 

Bu dönemde, 1961 Anayasasından güç alan ve görünüşte anayasayı, ama aslında resmî ideolojiyi koruyan Anayasa Mahkemesi kutsandı. Bu mahkeme o dönemdeki kararları ile adeta “devrim bekçiliği” yaptı. 

“Devrim” ile kastedilen, elbette bilhassa 1925’ten sonra hukukta, kültürde ve bilhassa dinin özünde yapılmaya çalışılan devrimler idi. 

1960-80 arasındaki bu ikinci dönemde toplumu birleştirecek diye iddia edilen Kemalizm, aksine, cemiyeti “devrim taraftarları” ve “devrim karşıtları” diye ikiye böldü. 

Bu dönemde Kemalizm Risalelerce teşhis edildi ve tabiri caizse “siyasetin Nurcuları” olan Demokratlardan sürekli darbeler yedi. Ama her seferinde adeta “küllerinden dirildi”. 

Kemalizm’in üçüncü devresi: 

Kemalizm’i küllerinden yeniden dirilten ve yeniden şekil verenler, bu kere 12 Eylül rejiminin sahipleri oldu. 

İhtilâli yapan/yaptıran ve Anayasayı yeniden yazanlar “devrimci M. Kemal” idolünün halkta karşılık bulmadığını iyi okumuşlardı. 

Önce “devrim” kelimesini yasakladılar. Kendi yaptıklarına da devrim ya da ihtilâl/inkılâp değil “harekât” dediler.

Ardından yeni bir M. Kemal icat ettiler: Milliyetçi M. Kemal. 

Bu iyi bir fikirdi (!) zira milliyetçiliği halkın “bir kesiminin” elinden alıp “devletin eline” veriyordu.

Bu sebeple Anayasanın başlangıcına ve 3. maddesine “Atatürk milliyetçiliği” yerleştirildi. 

Ancak bu Kemalizm de tutmadı. Üstelik milliyetçilikleri körükledi ve cemiyeti bu kere milliyetçilik biçimleri üzerinden kamplaştırdı. 

Bugün geldiğimiz noktada iki milliyetçiliğin çatışmasını yaşıyoruz. Daha vahiminden ise hep beraber korkuyoruz.

Bir yandan da yeni bir dönemin içindeyiz: 

Kemalizmin dördüncü devresi… 

Bize göre bu devrede “kullanılan malzeme” dinin ta kendisi. Zira dinin siyasette en açık biçimiyle kullanıldığı –elbette kötüye kullanıldığı- günlerden geçiyoruz. 

Bu ortamda “kullanılan” Kemalizm de hazır: Dindar M. Kemal. 

Bu gün bu iddiamız pek uçuk gibi görünebilir. Zira “Kemalist dindarlar” varlar, ama hepsi abuk sabuk adamlar ve siyasette ve cemiyette karşılıkları yok. 

Ama bizce bu durum şimdilik böyle…

Üç Kemalizm’den yararlananlar her kimlerse bu dördüncü devreyi de onlar icra ediyorlar. 

O halde her oyun gibi bu oyunda da “yazanın kişiliğini” aramak lâzım! 

Var mısınız okumaya…

Okunma Sayısı: 2450
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nurettin HUYUT

    29.4.2015 13:49:52

    28 Şubattan hiç bahsetmemişsiniz oysa Türkiye bir 28 Şubat yaşadı. Müslümanların kıyıma uğradığı ve Kutlular abinin tabiriyle "bizi 30 sene geri götürdü müslümanların tüm kazanımları geri alındı" haklı iddiasına değinmemişsin. Yoksa 28 Şubat postmodern darbesi Küba da mı oldu?

  • Kadir

    25.4.2015 18:40:31

    Ölmüs gitmis, kemigi cürümüs insanin sirtindan gecinen asalaklar biter mi? Böylesi toplum dangalaklarini cok gördük. Olmadik yerde "sen falancinin öyle oldugunu inkar mi ediyorsun?" gibi baglantisiz sorularla prim kotarmak isteyen stupitler cok. Siyasal bazda hala ölmüs adamin kimligiyle devletin mali deniz yemeyen domuz diye o denizde kürek cekenler cok. Haram, zikkim olsun! Dördüncüye siz daha cok numaralar ekleyebilirsiniz sonu gelmeyen bir arkasi yarin olur.

  • TOYGAR

    25.4.2015 12:17:02

    En önce Nur kardeşlerimizin "okumaya" ihtiyacı var gibi görünüyor. Kardeş derken, Üstadımızın "siyaset noktasında değil" dediği kardeşlerden bahsediyorum. Rabbime niyaz ediyorum ki hak ve hakikatleri perdeleri kaldırarak bizlere göstersin ve bu milletin nurcularına ve inananlarına akıl ve fikir ihsan etsin!. En çok buna ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Onların duası yetecektir inşaallah!.. Şimdiye kadar olduğu ve yeterli geldiği gibi!.. Amin.

  • Ali Vefalı

    25.4.2015 09:20:06

    Sayın yazar kardeşim, ilginç ve zamanımıza yönelik güzel tesbitleri içeren bir yazı olmuş. Ama daha detaylı ve açıklayıcı yazılarınızın devamını bekliyoruz. Çünkü müthiş gizli aldatmacalar ile işler gayet güzel yürütülüyor.

  • nurcemal

    25.4.2015 06:00:48

    Hocam şu yorumlarınızdaki zoraki tevilleri sizler de hissediyorsunuzdur. Mesela neden ilk devresi inkılapların bitimiyle sona ermesin ki.. Kaldı ki Üstadımız kendi döneminde dördüncü devreden bahsediyor. Bu konular ilginizi çekip orijinal görünebilir. Fakat yanlış bilgi ve algının zihinlerdeki temizliği de çok güç değil mi..

  • Bilal Bozkurt

    25.4.2015 02:10:14

    Aldatmakla iş Görülen dördüncü devreyi Yaşadığımız bu dönemde bilhassa Lahikaları müdakkikane okumak Lazım ve elzem. Elhamdulillah güzel bir yazı olmuş kaleminize fehminize sağlık. Selam ve hürmetle kalın

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı