Hatırlayacaksınız, geçen Ramazanda yazdığımız bir yazıda Çankaya Belediyesi’nin verdiği iftar yemeklerinden söz etmiştik.
O vesileyle de dine ve dindara samimî ve eşitlikçi hizmetin demokrasinin ve demokratlığın bir gereği olduğunu, dine hizmetle dini siyasete alet etmenin hiçbir alâkasının olmadığını anlatmıştık. Bütün partilerin bu yersiz korkuyu aşması gerektiğini ifade etmiştik.
Yine o yazı vesilesiyle muhalefetin ve bilhassa CHP’lilerin yönettiği belediyelerin sosyal tesis ve mekânlarında mescit açılması konusundaki eksikliklerden de söz etmiştik.
Bu isteksizliğin ya da beceriksizliğin bilhassa AKP tarafından bazen haklı olarak eleştiri konusu yapıldığını ve çoğu zaman da kötü niyetli olarak kullanıldığını hepimiz biliyoruz.
Evet, demokratlık konusunda iktidar fazlasıyla sabıkalı. Ama muhalefetin de alması gereken çok mesafe var.
Bu kapsamda bir örnek daha verelim.
Bu örnek geçen ay Çankaya Belediyesi’nin nikâh salonunda yaşandı.
Kanunların ve Belediye Başkanının verdiği yetkiye dayanarak çiftin nikâhını kıyan nikâh memuresi, evlenme cüzdanını verirken şu mealde bir temennide bulundu:
“Bu çiftin Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı evlâtlar yetiştirmesini diliyorum!”
Tam bir “Kendi rızanızla ayağıma geldiniz, ağıma düşürdüm sizi, şimdi ben de size bir gol atayım da görün” ayıbı!
Tam bir “ben yaptım oldu” işgüzarlığı ve emrivakisi!
Dindar olduğu her halinden belli olan gelin ve damada karşı yapılan bu emrivaki, düğün sahiplerinde de soğuk bir duş etkisi yaptı ve bu çiğlik sebebiyle çoğu başörtülü hanım ve Anadolu insanı ile dolu salonda soğuk bir rüzgâr esti.
Bu memur bu temennisiyle neyi kimden diliyor belli değil. Ama ateist değilse herhalde Allah’tan diliyordur.
CHP’li bir belediye başkanını temsil eden bir nikâh memuru Çankaya bölgesinde her evlenen çiftten neden “Atatürk ilke ve İnkılâpları”na bağlı evlâtlar istiyor? Ne hakla?
Bu memure hanım bu işgüzarlığı belki kendi keyfiyle ve belki de belediyedeki siyasî iradenin emir ya da telkiniyle yapıyor. İki halde de ayıp.
İrade sahibi her kim ise o, her ne demekse, –muhtemelen- Kemalist. Bir de Anayasa da Atatürk ilkelerinden de söz ediyor da ondan.
Hâlbuki Kemalizm neticede bir ideoloji. Üstelik Anıtkabir de, Çankaya’da ve yönü kıbleye dönük değil!
Hâlbuki Anayasa, o memurdan, öncelikle demokrat olmasını istiyor. Üstelik Anayasa devletin Atatürkçülük dayatmasına da izin vermiyor.
Devletin demokratlığı, devletin insanların fikirlerine ve inançlarına karışmamasıdır. Devlet memurunun ve siyasetçinin demokratlığı da devletin demokrasiyle yönetilmesini istemesidir.
Evlendirdiği kişinin çocuklarının hangi ideolojiyi benimseyeceğini belirlemeye ya da sınırlamaya nikâh memurunun ne hakkı var?
Bu çağda bu kafayla nereye gidilir?
Böyle bir muhalefetin AKP’nin antidemok- ratik icraatından şikâyete hakkı olabilir mi?