19 Aralık 2013, Perşembe
Bir hikâye anlatılır, duymuşsunuzdur. Ermeni ya da Yahudi bir esnafın dükkânına her hafta kendi anadilinde bir gazete gelirmiş. Fakat bu esnaf kendi anadilini bilmezmiş.
Komşusu sormuş: “Neden dilini bilmediğin ve okumadığın halde bu gazeteye abonesin?”
Cevap ibretlik: “Bu benim dâvâmın gazetesi, okuyamasam da alır ve desteklerim!”
Buraya kadar tamam.
Peki fikir gazetelerinin ve cemaat gazetelerinin “okunmasa da desteklenme” sebebini açıklayan bu hikâye, “tiraj gazeteleri”nin varlık sebebini açıklıyor mu? Hayır.
Tasnif yapalım:
Her gazetede, biraz haber, biraz yorum olur.
Gazete öncelikle okunmak içindir. Bilhassa fikir gazetelerinde, haberden ziyade “yorum” okunur.
Gazete, çıkaranların sesini duyurmak içindir. Bilhassa devlet eliyle ezilen, dışlanan grupların ve mesela ideolojik ya da kültürel azınlıkların kendilerini ifade etmelerinin ve hak aramalarının yoludur.
İşte bu iki grup için gazetenin “varlığı” önemlidir. Tiraj da sadece varlığı ve sürekliliği ifade eden bir kavram olarak önemli hale gelir.
Doğru mu? Doğru.
Gazetenin üçüncü bir sebebi ve amacı daha var: Sesini duyurmak, hak arama ve denetim için kuvvet oluşturmak.
Devlet nasihat değildir; cebir ve kanundur, kuvvettir. Devlet, yan yana ve birbirinden bağımsız olması gereken üç kuvvettir.
“Bağımsız yargı eliyle devletin kendi kendisini denetlemesi yetmez, denetim için dördüncü bir kuvvete gerek var” denir. Doğrudur.
İşte o dördüncü kuvvet basındır. Gazetedir. Bu amaçla çıkan bir gazetede elbette tiraj çok önemlidir. Bu gazete için tiraj adeta bir topuzdur.
Peki bu amaçla çıkan bir gazeteyi “okumasa da alan” “okumayıcı okuyucu” “büyüttüğü gazete” ile memleketin siyasetine fayda mı zarar mı verir?
İçi boş davul hoş ses çıkarır. İçi boş tiraj öyle mi?
Tiraj gazeteleri, muhabirleri ve münekkitleri eliyle devleti denetler. Bu denetimin sonucunu da siyasetçi ve bürokratlar yani kamu görevlileri hakkında eleştirel yayın yaparak duyurur. İktidarı sarsmak, hizaya getirmek gibi sonuçlar bu sayede olur. Zira tiraj gazetesinin yayını, okuyucuları tarafından da okumayanlar tarafından da tirajı ve gücü oranında ciddiye alınır.
Asıl soruya gelince:
Destek olmak için alınan ama okunmayan yani “çok satan ama az okunan” bir gazetenin muhatabı olan bir siyasetçi ya da bürokrat ne düşünür? Böyle bir gazeteyi ciddiye mi alır “ti”ye mi?
Hele devlet kesesinden desteklenen, güya “satılan” ama “alınmayan” ve okunmayan gazeteler, tiraj topuzunu amacına uygun kullanmak yerine, tam tersine, “besleme basın” adını hak etmiş olmaz mı?
Devletin ve kamu kurumlarının, icraatlarını ve bu hizmet tesislerinin açılış törenlerini, halka, basın bülteni ve Anadolu Ajansı vasıtasıyla duyurması yetmez mi?
Devlete ilişkin bir haberi, dileyen gazetenin dilediği biçimde haber yapıp vermesi yetmez mi?
Devletin, bazı gazetelere bir tür tiraj gücü olarak kullanılmak üzere reklâm vermesi “devlet”e yakışır mı? Devlet “reklâm veren” midir? Rakibi mi var?
Devletin ya da başkalarının görevi midir, okunmayan ama çok satan gazeteler üretmek. Faydasız ilimden de faydasız kuvvetten de faydasız tirajdan da Allah’a sığınmak lâzım. Zira millete hizmet için nasihat ve nur yeter. Nasihatin ihlâslı gücü kalbin yağını-pasını eritir.
Siyasî ve bürokratik ve yargısal ve “tirajsal topuz”dan Allah’a sığınmak lâzım. Zira topuz kalbi eritmez, aksine, nasırını kalınlaştırır.
Hele ihlâssız ve “nursuz topuz”dan, hepten Allah’a sığınmak lâzım.
Bu yazıyı internetten görüp de tıklayanlar, sözümüz size: Tamam, tık tirajımızı arttırdınız. Sağolunuz. Peki bu yeter mi? Okumak okutmak ve eleştirmek yerine yazıyı yanlış yerlere çekecekseniz, vebalinizi en çok siz düşünün!
Okunma Sayısı: 3991
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.