Bürokraside satranç
Bu günlerde Bakanlıkların yapısında “kanun hükmünde” bir şeyler oluyor, hem de “kayar”nameyle.
Hükümet seçimden önce Meclisten bir çerçeve kanunuyla yetki aldı. Çerçevenin içini KHK’lerle doldurdu. Bu yolla birçok iyi işe de imza attı.
Ama Bakanlar Kurulu bu yetkiyle, aslında, yeni seçilip gelecek olan Meclise bir gol attı.
Zira normalde kanun kanunla değişir. Ama istisnası “kanun hükmünde kararname”dir. Bu tür kararname ile kanun düzleminde değişiklik yapıldığı için de denetim yeri Meclistir. Hesabın Mecliste görülmesi gerekir. Bu yüzden, her KHK. Resmî Gazete’de yayınladığı anda artık Meclisin malı olur ve Meclis istediği zaman istediği yerini değiştirebilir.
Ama bu kere fiilen öyle olmayacak. Zira Meclis ve Meclisin danışmanlık sistemi, Başbakanlık bürokrasisi karşısında üç sıfır mağlup başlıyor “dostluk maçı”na.
Başbakanlık bürokratları, bahar ve yaz aylarında sıkı biçimde çalıştı. Hazırlıklarını yaptı. Bakanlıkların bürokratik yapısını “birilerinin kafasına göre” tümüyle yeniledi. Goller peşpeşe geldi. (Şike konusu henüz gündeme gelmedi!)
Yeni gelecek milletvekilleri önce tanışacak, sonra kaynaşacak, sonra biraz kaynatacak, sonra bu KHK.lere sıra gelecek, yapılanlara bakacak ve… Araba su kaynatacak!
Şahtan şaha mat!
Böylece kanunsuz kanunlar silsilesine “demokratik(!)” bir katkı yapılmış olacak.
O halde birinci ders: Satranç meraklılarıyla dostluk maçına çıkılmaz.
Diplomaside satranç
Bu günlerde Türkiye’nin dış politikasında bir şeyler ya da çok şey değişiyor. Siz benden çok daha iyi biliyor ve izliyorsunuz.
Pek bilmediğim ve hiç yazmadığım bir alan. (Olsun her şeyin bir ilki var).
Ne diyeceğim?
“Sıfır sorun politikasının işe yaramadığını görenler sıfır çözüm politikasını deniyorlar!” diyeceğim.
Ama korkuyorum, “yine eleştiriyorsun, sen olsan ne yapacaktın ki” diyeceksiniz. Okuyun o zaman.
Birilerinin bakışına göre;
“Türkiye diplomasi satrancında statü atlıyor. Ülkemiz ve devletimiz eskiden beyaz piyondu, beyaz at oldu, kale idi, fil oldu… Şimdilerde vezir ve hatta şah olmak istiyor.”
“Ama satrançta taşların adı değişmez ki sadece yeri değişir” dediğinizi duyar gibiyim.
Doğru.
O zaman bilin bakalım bu cümle kime ait: “baki elmaslar hükmünde olan hakaik-ı îmaniyenin vazifesi içinde iken zalimlerin satranç oyunlarına bakmakla vazife-i kudsiyelerine fütur vermemek”…
İkinci ders: satrançta “her şey” değişir.
Demokraside satranç
Demokraside, seçenler seçtiklerini yönetir ve denetler. Seçilip göreve gelenler kaçak göçek iş yapamazlar, kendilerini seçenlere hesap vermek zorundadırlar.
Demokraside şah piyon içindir.
Ya satrançta?
Piyon herkes içindir, genel can-kan verici! Aynen “0 negatif” kan sahibi gibi verici.
Şah sadece kendisi içindir, genel kan emici! Aynen “AB pozitif” kan sahibi gibi alıcı.
O halde işte üçüncü ders:
Satranç zalim bir oyundur. Oynayanlar şah için her şeyi ve herkesi feda eder. Şah demek ülke ve devlet demektir (ne demekse!)…
Vay canına! Hiç böyle düşünmemiştim!
Öğrendiniz mi satrancı!
Evet diyorsanız, değişmeyen hakikati galip etmek için dostluk maçları kurmaya devam ediniz.