"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir Münâzarât Dersi: “Ders veren fiildir”

Akif ARSLAN
27 Aralık 2016, Salı
Bediüzzaman Hazretleri İstanbul’dan doğuya döndüğünde oradaki aşiretler tarafından şöyle bir sual ile karşılanmıştır:

“Sual: Ey Seyda! İstanbul’a gittin. Bu inkılâb-ı azîmi gördün. Mühim işler içine girdin. Bize ne getirdin?”1 

Üstad Hazretleri de bu suale cevaben “Müjde getirdim” demiştir.

1908’de II. Meşrûtiyet ilân edilmiş ve Bediüzzaman 1911’de İstanbul’dan doğu vilayetlerine dönerek oradaki aşiretlerle bu konularla ilgili çeşitli münâzaralar yapmıştır. Gayesi doğuya Meşrûtiyeti doğru bir biçimde tanıtmaktır. Zaten bu münâzaralar, halen kütüphanelerimizde ve her daim elimizin altında olan  “Münâzarât” eserini meyve vermiştir. 

Burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir husus var. Bediüzzaman Hazretleri meşrûtiyeti bilmeyen hatta tabiri caizse kötü bilen bir topluluğa bu konuyu nasıl anlatmış ve izah etmiştir? Onları ne şekilde ikna etmiştir-edebilmiştir? Yöntem nedir? Üslûp nedir?

Münâzarât eseri ile ilgili Bediüzzaman’ın şu ifadeleri dikkat çekici:

“Şu kitap, tarafımdan cevap, onların cânibinden sual etmek vazifesiyle mükelleftir. Hem de siyaset tabiblerine, teşhis-i illete dâir hizmet ile muvazzaftır. Ey ehl-i hamiyet, anlayınız! Kürt ve emsâli, fikren meşrûtiyetperver olmuş ve oluyorlar. Lâkin, bazı memurun fiilen meşrûtiyetperver olması müşküldür. Hâlbuki, akılları gözlerinde olan avama ders veren fiildir.”2 

Münâzarât’da meşrûtiyet, istibdat ve hürriyet gibi nice önemli kavramlara muazzam tanımlar getiriyor. Meşrûtiyetle ilgili konulara ve sorunlara karşı en mukni çözümler üretiyor. Bir yandan siyaset tabiblerine siyaset içerisindeki hastalığın teşhisi için hocalık vazifesi yapıyor, bir yandan da eserin yazılış üslûbu canlı ve yaşanmış karşılıklı konuşma (sual cevap) şeklinde olduğu için, bizzat meşrûtiyeti bilmeyen, ama anlamak isteyenlere meşrûtiyeti iyi bilen birisinin üslûbunun nasıl olması gerektiğini de ders veriyor. Yani hem teorik hem de pratik ders.

Sualler hep bir ağızdan ve karmaşık olarak gelmeye başlayınca, Üstad Hazretleri müdahale ediyor ve Meşrûtiyet’in birinci dersini fiilî olarak veriyor:

“Yahu, şu gürültülü, karma karışık, sizin gibi intizamsız suallerinize nasıl cevap vereceğim?

Sual: Kâide-i suali sen göster?

Cevap: Meşrûtiyet kanunuyla sual ediniz. Yani içinizden bir iki zekî adamı intihap ediniz; ta size vekil olarak müşteri olup, sual etsin. Siz de dinleyiniz.”3 

“Akılları gözlerinde olan avama ders veren fiildir” hakikatini fiiliyata geçiriyor. Meşrûtiyeti bilmeyip onun ne olduğunu soranlara karşı, soru sorma üslûbunu meşrûtiyet kanunlarına göre belirleyerek ilk dersini veriyor. Manen siyaset tabiblerine; “Sizler meşrûtiyetin kanunlarına göre hareket etmedikçe ve hayatınızı bu kanunlara göre şekillendirip bunu fıtratınıza mezc etmedikçe, meşrûtiyeti anlatma üslûbunuzu dahi meşrûtiyet kanunlarına uygun dizayn etmedikçe, bildikleriniz derya da olsa karşıya lâfınız ulaşmayacaktır” diyor.

Dipnotlar: 1- Münâzarât. 2- Münâzarât. 3- Münâzarât.

Okunma Sayısı: 2031
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı