"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Uzun yolun yolcuları!

Ali Rıza AYDIN
21 Nisan 2016, Perşembe
Yoldayız… Yani, yolculuktayız…

Yol nerede biter, ne zaman biter; ne şekilde biter bilinmez.

Bilinen o ki, varılacak menzil, “…Ya Cennet bahçelerinden bir bahçedir veya Cehennem çukurlarından bir çukurdur.”1

Marifet, yalpalamadan yola revan olabilmek; ihsan, gül-i reyhan has bahçeye girebilmek.

Yol, burada merkûbsuz gidilmez; orada ise, nasıl gidildiği bilinmez.

O, “ol” deyince, olmayacak şey mi var? Çünkü burası, dârülhikmet; orası, dârülkudret memleket.

Yolun bittiği yer, inşallah, va’d edilen yer olur.

Evet, yollar, hızla tükeniyor; tükenmeyen dâr-ı bâkî beliriyor, bu dünyanın bir nefeslik ufkunda…

Dünya ahvali kısacık bir teneffüs, bir mola; acaba, orada hâlimiz no’la?

Buralarda günleri gün, gönülleri düğün olan insanın akıbeti hayrola!

Biz, yolumuza devam edelim…

Ruhun halk edilişiyle başlayan o uzun yolculuk anne karnından, çocukluktan, ihtiyarlıktan, dünyadan, kabirden, berzahtan, haşirden ve nihayet Sırattan geçerek2 menziline varacak; sonu, eldeki sermayeye göre ve hazırlandığımız yere göre nihayet bulacak.

İşte, her fâni gibi biz de bu yolların tozlarında menzilimize revanız.

Zira “Dün, dün de kaldı.”

Biz bu güne bakalım. Bugünden yarınlara kement atalım.

Görelim, avlayabilecek miyiz o günleri, kazanabilme adına; yoksa hâlâ avlanıp duracak mıyız, nefsin tuzağına?

Yol, yolcuya muhtaç, “yol” olmak için; yolcu, yolda zârî, maksuduna varmak için...

İnsan nelerini feda etmiyor ki şu dünyada, erişmek için emeline? O’nun yolunda çekilen kahır, o yolda yutulan zehir Canan’ının sevdasına; Cennetinin rehâsına değmez mi?

Madem fâni dünyanın fenâya namzet misafirleriyiz; öyle ise, “Misafir yolunu düşünmeli.”3 Çünkü güzergâhımızdaki hanemizden ayrıldığımız gibi, yaşadığımız şehirden de çıkacağız; bir gün gelip, şehrimizin üzerinde oturduğu dünyaya da Allaha ısmarladık deyip -bazen de diyemeyip- varıp gideceğiz yolumuza.

Peygamber Efendimiz (asm);

“Dünyada bir yabancı yahut bir yolcu gibi ol”4 demiyor mu?

Yolcu, ne yolunu, ne yönünü ne de heybesini unutmamalı ebed memleketine müteveccih olurken. 

Çünkü:

Yol uzun, yolcu yorgun; ömür ise, bir nefeslik an kadar! 

Rabbim, hiç kimseyi, yolda kalan kullarından etmesin.

Dipnotlar:

1- Tirmizî, Kıyamet, 26.

2- Said Nursî, Sözler, 35.

3- Said Nursî, Lem’alar, 237.

4 -Buhârî, Rikak, 3.

Okunma Sayısı: 1498
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı