Müslümanların ilk gazvesi Bedir Harbi’nde, Resulullah (asm) yer tesbitinde bulunuyordu. Askerlerin Bedir kuyuları önünde konuşlanmalarını istedi. Sahabelerden birisi Hubab b. Münzir dedi ki; -Ya Resulallah(asm), ordunun buraya konuşlanması senin fikrin mi, yoksa bu konuda sana vahiy mi geldi? Bu Allah’ın emri mi?
Resulullah (asm):
- Hayır bu benim fikrimdir buyurdu.
- Öyleyse Ya Resulallah buraya yağmur yağdığı zaman ayaklarımız yer tutmaz, çamur olur. Kuyuların arka taraflarına konaklarsak orası daha uygun olur. Ayağımız yer tutar. Mealinde fikrini beyan etti.
Allah’ın Resulü yüce nebi; demedi ki’ -Siz bana nasıl itiraz edersiniz. Ben Allah’ın resulüyüm. Ben ne dersem o olacak.’
Münzir’in teklifini kabul etti. Ve ordu Bedir kuyularının arkalarına konuşlandı.
O’nun (asm) kadar danışan, O’nun (asm) kadar görüş alan kimse var mıdır acaba?
Hep danışırdı. Hep istişare ederdi. Soru sorana, sen nasıl olurda bana soru sorabilirsin, fikir beyan edebilirsin demezdi.
Müslümanın hayat düsturu Yüce Nebi (asm) olmadığı sürece, fertlerin yücelmesi, toplumun ayağa kalkması mümkün değildir.
Uhud Gazvesi’nde de buna benzer bir hal yaşanmıştı.
Bedir Harbi’ni muzaffer tamamlayan gençler, müşriklerle meydan savaşı yapmak istiyorlardı. Medine dışında müşrikleri karşılayalım diyorlardı.
Oysa; âlemlerin rahmet peygamberi aynı düşüncede değildi. O şehir müdafaası yapalım istiyordu.
Ama istişare sonucunda, genç sahabelerin isteği doğrultusunda karar verdi.
Bu müthiş muharebede yetmiş sahabeyle birlikte, amcası Hz. Hamza’yı şehit verdi. Ama demedi ki,- siz böyle istediniz diye onlara hiç hayıflanmadı. İstişare ile verilen karara sonuna kadar sahip çıktı.
İstişareye ve istişare sonucuna razı olmayı biz yüce Nebiden (asm) öğrendik.
Hendek Gazvesinde de durum bunlardan farklı değildi.
Hz. Peygamber (asm) müşriklere karşı savaş taktiklerini tesbit ederken; Selman-ı Farisi ’ -Ya Resulallah Medine’nin etrafına hendek kazalım müşrikleri burada karşılayalım.’ dediğinde bu fikir kabul gördü ve hendek kazımında bizzat kendisi de bulundu.
Onun kadar istişare eden, danışan ve istişare kararlarına uyan başka bir fani var mıdır acaba?
Soru sorana kızmıyor, fikir beyan edene gücenmiyor. Ben bir peygamberim bana nasıl soru sorarsınız, benim fikrimin üstüne nasıl fikir beyan edersiniz demiyordu. Hep istişare ediyor, hep danışıyor ve alınan karara sonuna kadar sahip çıkıyordu.
Numune-i imtisalimiz sen ol Ya Resulallah (asm). Salât ve selâm sana olsun.