"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bediüzzaman akıl ile kalbi birleştiriyor

Caner KUTLU
05 Ekim 2017, Perşembe 00:30
Öğretmeni yenen “talebe!” -8-

O şeriat, fünun-u hakikiye ve ulûm-u İlâhiyenin zübdesi olarak istidad-ı beşerin nümüvvü derecesinde tevessü’ edip iki âlemde semere vererek ahval-i beşeri güya bir meclis-i vâhid, bir zaman-ı vâhidin ehli gibi tanzim eden öyle bir adaleti tesis eder. (Muhakemat)

Bu adalet tesisi “nübüvvet nurunun” şahıs üzerinde iki farklı “aydınlanmayı” netice verdiğini gösteriyor. Hem fünun hem ulûm... Bu ikisinin de en âlâ neticesi en yüksek hasleti aynı kaynakta birleşiyor. Bu dünyayı aydınlatacak fenler ve ahireti ışıklandıracak nurlar neticede aynı özü alır. Vicdan eğitimi ile aklın eğitimi “terbiye-i Nebevî”nin birleşik kollarıdır. İşte dünya tarihinin tartışmasız en büyük inkılâbı olan, “bir ferdin bir gün sohbet-i Nebeviyeye mazhar olduktan sonra gittiği toplumlara medeniyet üstadı olması” böylece mümkün olmuştu. 

Tanzimattan itibaren süreç bu kolları açtı birbiriyle çatıştırdı. Birinden dinsiz modernler diğerinden akılsız softalar türedi. 

“Reis-i Cumhura ve Başvekile,” diye başladığı mektubun bir yerinde Bediüzzaman şöyle der:

Altmış beş sene evvel Câmiü’l-Ezher’e gitmek istiyordum. Âlem-i İslâmın medresesidir diye, ben de o mübarek medresede bir ders almaya niyet ettim. Fakat kısmet olmadı. 

Cenâb-ı Hak rahmetiyle bir fikir ruhuma verdi ki:

Câmiü’l-Ezher Afrika’da bir medrese-i umumiye olduğu gibi, Asya Afrika’dan ne kadar büyük ise, daha büyük bir darülfünun, bir İslâm üniversitesi Asya’da lâzımdır. 

Tâ ki İslâm kavimlerini, meselâ: Arabistan, Hindistan, İran, Kafkas, Türkistan, Kürdistan’daki milletleri, menfi ırkçılık ifsat etmesin. Hakikî, müsbet ve kudsî ve umumî milliyet-i hakikiye olan İslâmiyet milliyeti ile ”Mü’minler kardeştirler.” (Hucurât Sûresi: 49:10.) Kur’ân’ın bir kanun-u esasîsinin tam inkişafına mazhar olsun. Ve felsefe fünunu ile ulûm-u diniye birbiriyle barışsın ve Avrupa medeniyeti, İslâmiyet hakaikiyle tam musalâha etsin. Ve Anadolu’daki ehl-i mektep ve ehl-i medrese birbirine yardımcı olarak ittifak etsin diye, vilâyât-ı şarkiyenin merkezinde hem Hindistan, hem Arabistan, hem İran, hem Kafkas, hem Türkistan’ın ortasında, Medresetü’z-Zehra mânâsında, Câmiü’l-Ezher üslûbunda bir darülfünun, hem mektep, hem medrese olarak bir üniversite için, tam elli beş senedir Risale-i Nur’un hakaikine çalıştığım gibi ona da çalışmışım.”

Şerif Mardin “mahalle baskısı” kavramını açıkladığı konuşmasında bir problemi şöyle ortaya koyuyordu: 

“İyi, doğru, güzel”den bahseder Kant.... Bizim “öğretmen”in iyi doğru ve güzelin derinliğine araştırılması yapılmamış... Binlerce sayfa felsefî tartışma olmadığında geriye kalan “göz ile bakmak” oluyor. Gözle inşa ise baskıdır. Bizde inşa gözle yapılıyor. Modada, siyasette pek çok destek bulabilirsiniz. Gözle inşa etmek belediye tarafından devralınmıştır. Belediye gözle görülecek işler yapıyor. Belediye’de mahallenin gözle kontrolü devralınmış oluyor. 

Siyasiler sofistike değil basit insanlardır. Tarihçi Burchard’dan ilham, yirminci asır inanılmaz basitçilerin ve basitleştiricilerin asrı olacaktır. 

Her türden “ham sofu”nun çok daha fazla ortada dolaştığı görülüyor. Ulema arasında ince fikirli sofistike insanlar vardı; bunları kaldırınca dini anlatan pek çok insan İslâmı bildiğini sananlar ortaya çıktı bunlar içinde.. ham sofular çoğaldı, onları ortaya çıkarmak zordur. İslâmı daha geniş kitleye getirelim derken bu durum ortaya çıktı. Politika ince dini fikirlerin geliştirilmesi için iyi bir yer değil” diyordu.

Yani, her iki taraf da işi “göz boyama” şeklinde yapıyor ki, Hoca’nın anlattığı da budur. 

Bediüzzaman’ın en büyük problem gördüğü “... müstebidler, cahil mutaassıblar, dinde hassas, muhakeme-i akliyede noksan olanlar” (B. Cevab Veriyor) ayrıca “hodgâm”, “enaniyetli”;  toplumun zihninde karmaşaya yol açan bazı “sofi-meşreb”ler Mardin’in ifadesinde de ortaya konuyor. Her iki tarafta “göz boyayıcılığı” işi yapan basitlik veya basitleştiriciler modernizmin etkisinin bir sonucu dinde de “anlamak” ile “algılamak” arasındaki “korelasyonu” ilişkiyi, bağı kopararak bunu yapıyorlar. 

Ruşen Çakır vefatı sebebiyle Şerif Mardin’i anarken: “muhabbet” kavramı Şerif Hoca’nın çok sevdiği bir kavramdı, demişti. Anlaşılan, Hoca bu şekilde anlama boyutundan algı düzeylerini de zorlamayı isteyen biriydi. Demek ki, kendisinde “emirler”le bir algı bağı da kurabilme çabası vardı.  

Bediüzzaman akıl ile kalbi birleştirmeyi anlamaktan başka kalbin bütün algı boyutlarıyla işin içine girme gereği olarak anlatıyordu. Buradaki ilişki ve “gerilim” modern dönemin en önemli sıkıntılarındandır.

Sol aktivizm de bu gerilimi, halk adına ürettiği dinamikleri ile çatışmaya mecbur bırakıyor.. Cumhuriyet’in eğitim politikalarını da bu alışkanlığın yansıması görmek gerekiyor. Prof. Bahri Savcı, Oluşum Dergisi’nde (1988 yaz sayısı) buna vurgu yapmış: “Köy Enstitüleri fikri, artık tüm milliyetçilerin ve toplumcuların malı olmuştur. Enstitüler kapandı, ama fikir olarak yaşıyor, canlı duruyor”. Sosyalist proje boş iktidar değildi, burada “... Usa gelen her oluşum düzene girip yontuluyordu”. Çünkü, diyor Pulur Köy Enstitüsü Müdürü, “Biz oralarda çalışmasaydık, çalışanlarla çalışmayanları ayırt edemezdik”.

“Şehirleşmenin bu kadar arttığı dönemde köy enstitüleri şüphe yok ki geçmişte kalan bir rüya olarak izlenebilir” diye düşünceler de çoktur. Ancak Türkiye’deki sosyalist düşüncenin hâlâ bu ideal ile kendilerini besledikleri görülmektedir. Medenîleşmenin köyden (artık mahalle deniyor) başlaması gibi... Çetin Altan’ın da rüyası köye opera getirmekti.

Okunma Sayısı: 4200
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı