Ayasofya’nın yeniden camiye çevrilmesi talebi, 27 Mayıs darbecilerinin hâlâ yönetimde olduğu 1965’te, Adalet Partisi İzmir Senatörü Ömer Lütfü Bozcalı’nın TBMM’ye ilk teklifiyle başlar.
Akabinde merhum Demirel’in Başbakan Yardımcısı olduğu Suat Hayri Ürgüplü Başbakanlığındaki koalisyon hükûmetinin Diyanet’e sorusuna zamanın Diyanet İşleri Başkanı Tevfik Gerçeker’in “Ayasofya müzesinin müze halinde olmasına rağmen içinde ibâdete mani bir durum olmadığı”na dair görüş bildirmesiyle sürer.
Peşinden AP iktidarında Demirel hükûmetinin Devlet Bakanı Çanakkale milletvekili hukukçu Refet Sezgin’in Ayasofya’nın ibâdete açılmasına dair “Vatandaş olarak Ayasofya’nın cami haline ifrağına ve ibâdete açılmasına muvafık mütalaa ediyorum. Hükümet üyesi olarak bu meseleyi hukuki durumu bakımından yetkili kurullara götürüp tektik etmesinin kararındayım. Ben şahsen bunun ibâdete açılmasını talebeliğimden beri düşünürüm” ifadesiyle gündeme oturur. (Yıldıray Oğur, Karar, 8.6.20)
Ve Demirel’in Başbakan olarak ilk basın toplantısında bu husustaki sorulara “Ayasofya’nın ibadete açılması hakkında öteden beri çeşitli yollarla yetkili mercilere intikal etmiş dilekler mevcuttur, böyle bir şey bize intikal ederse düşünürüz” cevaplarıyla milletin “Ayasofya’nın ibâdete açılması” isteğine bağlı olarak “Ayasofya irâdesi” sürdürülür.
AP İKTİDARINDA AYASOFYA İBÂDETE AÇILIR…
Böylece fetihten sonra 581 yıl cami olarak ibâdet açık kalan, İngiliz işgalinde bile ibâdete kapatılamayan, ancak 24 Kasım 1934 tarihli bizzat M. Kemal’in direktifiyle, Resmi Gazete’de neşredilmeyen 2/1589 sayılı “Bakanlar Kurulu kararı”na uydurularak “onarım” bahanesiyle cami olmaktan çıkarılıp 1 Şubat 1935’ten itibaren ise “müze” yapılıp kapatılmasının ardından yine anlamlı bir tecelli olarak “demokrat misyon dâvâsı”nı devam ettiren Demirel Başbakanlığındaki AP hükûmetince gerçekleştirilir.
Kapatılmasından 46 yıl sonra 8 Ağustos 1980 -Hicri 1400 Ramazanı Kadir Gecesi ertesi son Cuma günü- Ayasofya Camii minarelerinden yeniden Ezân-ı Muhammedînin okunup Hünkâr Mahfilinde ve Abdülmecid Mescidinde kılınan Cuma namazı ile ibâdete açılmasıyla Bediüzzaman’ın Demokratlardan “Ayasofya çağrısı ve temennisi” kısmen de olsa tahakkuk eder.
Bu açıdan bazı İslam ülkelerinin büyükelçilerinin katılımıyla Ayasofya’da ilk Cuma namazını kılan AP hükûmeti Kültür Bakanı Tevfik Koraltan’ın, “Bu vatan semâlarında Ezân-ı Muhammedî ile birlikte Kur’ân-ı Kerim sadâları ilelebed yankılanacaktır. Ayasofya’nın tümünü ibâdete açmanın önünde engel yok” beyânatıyla Ayasofya’nın açıldığını bütün dünyaya duyurması oldukça mânidardır.
Ne var ki 36 gün sonra demokrasiyi katleden 12 Eylül darbesinden ikinci gününde darbecilerce yine “restorasyon bahanesi”yle bir defa daha minarelerinden okunan ezânlar susturulur, Hünkâr Mahfilinde ve Abdülmecid Mescidi’nde namaz kılınmasına yasak getirilir; 58 gün sonra Ayasofya tekrar ibâdete kapatılır.
Özetle Adalet Partisi’nin ve merhum Demirel’in “Ayasofya’yı camiye çevrilip ibâdete açılması” çalışmaları DYP iktidarında da devam eder. DYP’liler 80’li yıllar boyunca iktidardaki ANAP’a milletin talebini yerine getirmesi baskısında bulunurlar; ve 10 Şubat 1991’de 12 Eylül darbecilerinin dayattığı engeller kaldırılır ve Ayasofya’nın kısmî olarak yeniden ibâdete açılmasına dönülür.
Bu arada yarım asrı aşan “Ayasofya ideali”yle 80 yıllık “mahzun mâbed Ayasofya” dâvâsını dâvâ edinen Doğru Yol Partisi Isparta Milletvekili Ertekin Durutürk, şerefli asil bir Ayasofya mücadelesini verir. 18. dönemde -13 Aralık 1988’de- Meclis’e verdiği “Ayasofya’nın cami olarak ibâdete açılması”na dair ilk teklifini -yaklaşık 64 ay sonra- 19. dönemde -11 Aralık 1991’de- yineler. Meclis görüşmesi açılmaz ama bu çalışmalarla “Ayasofya’nın cami olarak ibâdete açılması” güçlü bir surette kamuoyuna mal edilir.
Bundandır ki Durutürk’ün “Ayasofya’nın zincirlerini kırma vakti” başlığı altında 29 Mayıs 2013’te Yeni Asya’da yayınlanan röportajda ve ardından Ankara’da Yeni Asya Temsilciliği’nin 5 Haziran 2013’te düzenlediği “Mahzun mâbed Ayasofya” seminerinde, “O zaman Doğru Yol Partisi Genel Başkanı olarak, daha sonra Cumhurbaşkanı olarak bilgisine başvurduğu Demirel’in -bazı iddiaların aksine- her iki teklife de açıkça “Ayasofya’nın cami olarak ibâdete açılmasına herhangi bir engelin olmadığı ve uygun olacağı” cevabıyla önergelerini tasvibini nazara vermesi dikkate değerdir.
DEMİREL’E VE DEMOKRATLARA RAHMET DÛÂSIYLA…
Esasen, 12 Eylül’den sonra ihtilâlciler tarafından Gelibolu Hamzakoy’da mecburî ikamete tabi tutulduğu günlerde Amerika’dan bir mektup aldığını söyleyen Demirel’in, “Bana bu hâdise üzerine Amerika’dan birisi bir mektup yazdı. Ayasofya’da ezan okunmasını, Hünkâr Mahfilinde namaz kılınmasını tenkit etti. Ben de kendisine uzun bir mektup yazdım. Dedim ki: ‘Fatih Sultan Mehmed’in zabtettiği İstanbul’da 481 sene namaz kılınan bir camidir burası. Acaba 481 sene yapılanlar yanlış mıdır?’ Vakıf şartnâmesini de ilâve edip gönderdim” sözleri, Demirel’in Ayasofya için samîmi çabasını ele verir.
Yine yıllar sonra (15-25 Kasım 1986) Yeni Nesil gazetesindeki mülâkatta, “Ayasofya’nın Fatih tarafından bir ‘vakıf şartı’ vardır, başka bir maksatla kullanılamayacağına dair. İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmed, Ayasofya’yı cami yapmış. Fatih 26 kiliseden sadece 6’sını cami yapmıştır ki, Ayasofya onlardan birisidir. 481 sene sonra bunun bir hata olduğunu söylemek veya kabul etmek ne mânâ taşır ve kimi memnun eder? 481 sene sonra caminin müzeye çevrilmesinin hangi maksada hizmet ettiği anlaşılmamıştır. Bunun hem ‘vakfın şartı’na aykırı olduğu, hem de İslâmı incitici olduğu ileri sürülmüştür” tesbiti, Demirel’in Ayasofya’ya verdiği değer ve değerlendirmesini okutturur.
16 Haziran 1950’de Ezân-ı Muhammedîyi aslına çevrilmesine öncülük eden şehid Menderes ile din, vicdan ve ibâdet hürriyetine mühim hizmetler yapan ve rahmet-i Rahmana kavuşan Demokratlara; ve başta İslâm’ın şeref sembolü, “Peygamberî müjde”yle fethin ışığı Ayasofya’nın ibâdete açılıp minârelerinde ezân okutulması ve Mukaddes Emâmetlerde 24 saat fâsılasız Kur’ân tilâveti olmak üzere imza attığı mânevî hizmetleri asla siyasete malzeme ve rant olarak istimal ve istismar etmeyen merhum Demirel’e ve âhirete irtihal eyleyen dâvâ arkadaşları hakkında şefaate ve rahmete vesile olması duâsıyla…