"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dinsizliğin acıları

Elif NİSA
06 Ağustos 2015, Perşembe
İnsanlık son yıllarda inkâra teslim oldu ve şeytanî/deccalî sistem, insanlara çağdaşlık ve özgürlük söylemleriyle gerçekte ürkütücü bir dünya sundu.

Çözüm farklı yerlerde aranıyor, ancak bu belâyı kaldıracak olan yalnızca inançtır. 

Yazılı ve görsel medya, bilinçli bir sistemle sorumsuz bir hayata özendiriyor. İnsanlar medyanın örnek gösterdiği marjinal kişileri kendilerine örnek alıyor, giyimlerini, hayat felsefelerini, konuşma tarzlarını taklit etmeye yönlendiriliyorlar. Adeta büyülenmiş gibi akıl kullanamıyor ve gerçeği göremiyorlar.  

Ayrıca materyalist güçlerin denetimindeki medya ve akademik kaynakların telkinleri öylesine etkili ki, yaratılış göz önünde apaçık bir gerçek olduğu ve bilimsel hiçbir değeri olmadığı açıkça ispatlandığı halde evrim teorisi eleştirilemiyor, bir tabu gibi görülüyor. 

İnsanlığı adetâ bir büyü gibi sarmış ve sadece Allah’ın varlığını ve yaratışını inkâr üzerine kurulmuş olan evrim teorisi, Rabbine karşı sorumlu olduğunu insana unutturmak ister. Tesadüflerin eseri olan bir çeşit hayvan olduğunu telkin eder, ‘orman kanunları’na göre yaşamaya ve insanları kıyasıya bir menfaat mücadelesi sürdürmeye yönlendirir. 

Basit beklenti ve çıkarlar için her türlü acımasızlığı, haksızlığı ve adaletsizliği yapmayı mâzur gösteren bu ahlâk sonucu, toplumda şiddet, hırsızlık, yolsuzluk gibi suçlar giderek artıyor. 

Okullarda ders kitaplarında evrim bilime ‘rağmen’ anlatılmaya devam ediliyor. Evrimi savunmak adına 30-40 yıl önce bilimsel literatürden çıkarılmış olan 19. yüzyılın dogmatik iddiaları çocuklara ve gençlere bilim gibi anlatılıyor. 

Yaratılış konusuna ise birçok ders kitabında yalnızca dinî kaynaklara dayalı bir görüş gibi, ‘hayatın başlangıcına dair farklı görüşler’ başlığı altında kısaca değiniliyor. 

Ünlü İngiliz bilim adamı Chandra Wickramasinghe, Allah’ın inkâr edilmesi için insanların beyinlerinin nasıl yıkandığını şöyle açıklıyor:

“Bir bilim adamı olarak aldığım eğitim boyunca, bilimin herhangi bir bilinçli yaratılış kavramı ile uyuşamayacağına dair çok güçlü bir beyin yıkamaya tabi tutuldum. Bu kavrama karşı şiddetle tavır alınması gerekiyordu. Ama şu anda, Tanrı’ya inanmayı gerektiren açıklamaya karşı olarak öne sürülebilecek hiçbir argüman bulamıyorum…”

Allah’ı ve bütün kâinatı saran muhteşem sıfatlarını takdir edememek, insanlardaki ümidi, neşeyi ve iyimserliği yok ediyor. Zorluk yükleyeceğini zannederek dini yaşamaktan kaçınıyor, ancak birçok insan daha dünyada iken azap içinde yaşıyor. 

Din, insanın fıtratındadır, ruhsal yapısına uygundur. Önyargısız Batılı psikologların, ‘tabiî dinsel işlev, dinî eğilim ve duygu, dinî inanç tohumları, insiyakî temayül, dinî potansiyel’ adını verdikleri kavramlar, İslâm inancındaki fıtrat prensibiyle açıklanabilir. Hayatın lezzeti, ancak fıtratı üzere yaşamaktadır. İnsan fıtratına uygun olmayan hayat endişe, korku, panik ve depresyon içinde yaşanan bir hayattır.

Mü’min, bütün kuvvet ve kudret sahiplerinin üzerinde olan Allah’a hissettiği güven dolayısıyla, en zor zamanlarda bile umudunu güçlü tutar. Hep umutlu olabilmek, stres ve sıkıntıdan uzak, mutlu bir hayat demektir. İnanan insan, sahip olduğu nimetlerin Allah katından bir lütuf olduğunun bilincinde, şükürle yaşar. Mü’minin mutlu olmak için dünyevî nimetlere ihtiyacı yoktur. 

Bediüzzaman, hayatı lezzetli kılanın iman olduğunu şöyle ifade ediyor: “Ey zevk ve lezzete mübtelâ insan! Ben yetmiş beş yaşımda, binler tecrübelerle ve hüccetlerle ve hâdiselerle aynelyakîn bildim ki, hakiki zevk ve elemsiz lezzet ve kedersiz sevinç ve hayattaki saadet yalnız imândadır ve imân hakikatleri dairesinde bulunur. Yoksa, dünyevî bir lezzette çok elemler var. Bir üzüm tanesini yedirir, on tokat vurur gibi, hayatın lezzetini kaçırır...” 

İslâmiyet pırıl pırıl aydınlık bir dindir. Kur’ân ışıl ışıl aydınlıktır; insanı karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnsana sevgiyi, şefkati, özveriyi, merhameti, dostluğu, vicdan kullanmayı, adil olmayı öğretir. 

Bu sebeplerle vicdan sahibi dindar bir nesil için, çocuklarımıza ve gençlerimize Allah’ın beğendiği güzel ahlâk tanıtılmalı. İnsanlar boş konular yerine hem kendilerine hem de çevrelerine ve topluma yarar sağlayacak konularla meşgul olmalı. Beyinleri berraklaştıran, insanları izledikleri karelere daha duyarlı hale getiren, yalnızca inançtır çünkü.

Dini yaşamaktan kaçınarak, nefsin bencil tutkuları peşinde koşmak azaptır. Nefis asla tatmin olmayan bir mekanizmadır; insanı batağa sürükler. Ruh ve beden, Allah tarafından dini yaşamak üzere yaratılmıştır. Dinin yaşandığı sisteme göre ayarlanmış ruh ve beden, fıtratına ters kullanıldığında insan maddî-manevî tahribata uğrar, telâfisi ise zordur. Elbette benzinle çalışan otomobile mazot konmaz.

Gazete ve dergilerde genç görünmek ve sağlıklı olmak için karamsar olmamak, öfkelenmemek, hoşgörülü olmak, stres ve depresyondan uzak kalmak gibi tavsiyeler verilir. Genelde tavsiyeler arasında yoktur, ama bunlar ancak dinin gerçek anlamda yaşanmasıyla mümkündür. 

Dinsizlik insanı vicdansızlığa yönlendirir. İnancı olmayan insanın vicdanı boğulur. Kur’ân’ın tarif ettiği güzel ahlâk modeli yaşanmadığı içindir ki bugün yeryüzüne kötülük, karamsarlık, bireysel ve toplumsal huzursuzluk, olumsuzluk, maddî-manevî kayıp hâkim olmuştur. 

Bu sebeple dinsizlikle mücadele konusunda Müslümanların çaba harcamaları, bütün imkânlarını birleştirerek insanlığı bu tehlikeden korumaları son derece önemlidir. Her insan bu fikrî mücadelede ne kadar çok hizmet ederse, dinsizliğin yeryüzünden silinmesi ve böylece “yeryüzünde fitne kalmaması” da –Allah’ın dilemesiyle– o kadar hızlı olacaktır.

“Şimdi bu zamanda en büyük tehlike olan zındıka ve dinsizlik ve anarşilik ve maddiyunluğa karşı yalnız ve yalnız tek bir çare var. O da Kur’ân’ın hakikatlerine sarılmaktır. Yoksa koca Çin’i az bir zamanda komünistliğe çeviren musîbet-i beşeriye, siyasî, maddî kuvvetlerle susmaz. Yalnız onu susturan hakikat-i Kur’âniyedir.” (Risale-i Nur)

Okunma Sayısı: 2354
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • n.bulut

    7.8.2015 19:46:00

    en ahir zamanın dehşetli yüzünü yaşadığımız şu dehr-i garibi çok başarılıca tahlil etmişsiniz. özellikle tahsil dönemindeki gençlere çok faydası olacağını düşündüğüm yazınızı tavsiye ederek istifadeye hizmetim olursa ne mutlu...devamını yine bu köşede bekleriz,elif hanım...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı