Sözün haddinden fazla tesirli olduğu dönemlerdi.
Kureyşlilerin hatiplerinden biri olan Süheyl b. Amr, devamlı İslâm aleyhinde konuşarak insanları kışkırtıyordu.
Süheyl, Bedir Savaşı’nda esir alınmıştı. Hz. Ömer onun hareketlerinden rahatsız olmuş, Peygamberimize (asm) gelerek:
“Ya Rasûlallah, müsaade et Süheyl’in ön dişlerini sökeyim! Bir daha Sen’in ve İslâm’ın aleyhinde konuşamasın!” dedi.
Allah Rasûlü (asm): “Acele etme ey Ömer! Gün gelir o senin hoşlanacağın tarzda da konuşur. Bu yüzden ben onun uzuvlarına zarar veremem.”
Aradan yıllar geçti. Süheyl (ra) Müslüman olmuş, Allah Rasûlünün (asm) haber verdiği hidayete ulaşmıştı.
Fahr-i Kâinat Efendimiz’in (asm) vefatından sonra çıkan karışıklıklar sırasında, Mekke halkının çalkalandığı bir zamanda Süheyl (ra) kalktı ve Kâbe’nin yanında hutbe verdi: “Muhammed (asm) vefat etmiştir. Fakat Allah (cc) Hayy’dir, hayat sahibidir, ezelî ve ebedîdir. Ve ben biliyorum ki bu din, güneşin doğuşu ve batışı devam ettikçe dipdiri ayakta kalacaktır…”
Suheyl (ra) ağlıyordu.
Onu dinleyenlerin yatıştığını fark eden Ömer’in de (ra) gözleri doldu.
Ömer (ra) Allah Rasûlünün (asm) söylediklerini hatırladı ve şunları haykırdı:
“Sen’in Allah’ın (cc) Rasûlü olduğuna bir kez daha şehadet ederim, yâ Rasûlallah!”