ABD Başkanı Donald Trump’ın İran ile aralarındaki nükleer anlaşmadan çekilmesi bölgedeki gerginliği arttırırken Avrupa Birliği’nin bu hususta Trump’a destek olmaması AB’nin öne çıkmasına da yol açtı ve açacak gibi görünüyor.

9 Mayıs “Avrupa Günü” olarak kutlanıyor. Kayıtlara göre 9 Mayıs 1950 tarihinde Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman, Avrupa’da barışın kalıcı şekilde kurulması gerektiğinin belirterek bir kanun teklifi açıklamış. “Schuman Bildirisi” olarak da bilinen bu tasarı, bugün Avrupa Birliği olarak kabul edilen kurumun yapı taşı olarak görülüyor. 1985 yılında Milan’da yapılan Zirve sonrasında 9 Mayıs’ın, “Avrupa Günü” olarak  kutlanılması kararı alınmış.

Bu gün vesilesiyle bir açıklama yapan İktisadî ve Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, Avrupa değerlerinin bugün her zamankinden de fazla anlamlı ve geçerli olması gerektiğini hatırlatmış. Dünyanın sancılı bir değişim ve dönüşüm döneminden geçmekte olduğuna dikkat çeken İKV Başkanı, açıklamasında şöyle demiş: “ABD’nin Başkan Trump ile birlikte, çok taraflı liberal dünya düzenini sarsacak adımlar atması, AB gibi yapılanmaları da zor bir durumda bıraktı. Son olarak İran ile Nükleer Anlaşmadan çekilmesi de eklendi. Bilinen parametreleri değiştiren ve güçler dengesinde çalkantılara yol açacak bu adımlar karşısında AB’nin bir barış, demokrasi ve işbirliği projesi olarak güçlü bir şekilde devam etmesi büyük önem taşıyor.  Nitekim (...) AB uluslar arası sorunların diplomatik ve barışçıl yöntemlerle çözümüne verdiği desteği ortaya  koyuyor. Günümüz dünyasında bu tavır birleştirici olmalıdır.”

Türkiye ile AB ilişkilerinin zor bir dönemden geçmesine rağmen önemini koruduğunu da hatırlatan İKV Başkanı Zeytinoğlu, “AB’nin, Türkiye’yi de yanına alarak güçlenmesi ve tüm dünyaya önemli bir mesaj vermesi gerekiyor. Bu mesaj ‘AB değerlerine sadıktır ve bunları ayrımcılık yapmadan tüm aday ülkelere uygulamaktadır’ olmalı. Türkiye’nin üyeliği önündeki sun’î engeller kaldırılmalı ve tüm aday ülkelere uygulanan kriterleri yerine getirdiği takdirde üye olacağına dair güçlü bir siyasî irade ortaya koyulmalı. Bu durumda Türkiye’nin de normalleşme sürecinde AB hedefi tekrar itici bir rol oynayacaktır. Türkiye’yi de içine almış bir Birliğin, günümüzün globalleşen dünyasında hâlâ belirleyici ve yön verici konumda olduğunu kanıtlayabilir” demiş.

Zeytinoğlu, AB ideali ve AB değerlerinin hamasetin ve popülizmin panzehiri olacağına da dikkat çekmiş ki  günümüzdeki popülist siyasetçilerin dünyaya verdiği zararları herkes görüyor. Trump’ın yaptığı popülizm değil mi?

Avrupa Birliği politikalarının şimdiki ABD Başkanı Trump’ın politikalarından ayrışması doğrudur, ama kalıcı olması arzu edilir. AB bu anlayışını devam ettirir ve politikalarının temeline adalet ve hukuku yerleştirmeyi ve savunmayı koyabilirse bundan sadece AB üyeleri değil bütün dünya istifade etmiş olur.

Avrupa’nın ‘iki’ olduğu en başta Türkiye görmeli ve AB’deki ‘iyi’lerle kavgayı bırakmalı. Birlik içinde etkili olan ‘kötü ve fena’ların tuzağına düşmeden ilişkiler geliştirilebilirse ülkemiz kısa sürede AB üyesi olabilir. Tabiî ki  AB yöneticiler de içlerindeki fenaların başta Türkiye olmak üzere Müslüman ülkelere tuzak kurmak istediklerinin farkına varmalı.

Bu da AB’nin imtihanı. Temennimiz bu imtihanı kazanmaları ve kötülerin tuzağına düşmemeleridir.