Dertler ve problemler hepimizindir. Dolayısıyla bunları çözmek ve aşmak için el birliği ile çalışmak durumundayız. Dünya üzerinde tanınan 200’e yakın ülke vardır. Bunları; zengin, fakir, hürriyeti seçen ve seçmeyenler olarak sınıflandırmak mümkün.
Eğitim sistemimiz her fırsatta “dünyaya bedel” olduğumuzu iddia etse de, gerçekler çok farklı. Değişik uluslar arası kuruluşların raporlarına göre ülkemiz kötülükler listesinde birinci, iyilikler listesinde de arka sıralarda yer alıyor. Hemen ifade edelim ki, rakamları yanlış yorumlamak mümkündür. Buna rağmen, her listenin yanlış olduğunu da iddia edemeyiz. Bu tablo, değişmesi için hep birlikte çalışmamış gereken bir tablodur ve içinde hakikatleri barındırıyor.
İşte, ülkemizin “kötülerde birinci, iyilerde alt sıralar”da yer aldığı tablonun (Aksiyon, 6-12 Ekim 2014) bir kısmı:
- Yolsuzluk algılama endeksinde 177 ülke arasında 53’üncü
- Basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 154’üncü
- Yargı bağımsızlığında 148 ülke içerisinde 85’inci
- Eğitim kalitesinde 148 ülke arasında 92’nci
- Yaşlanmak için en kötü ülkelerde 96 ülke arasında 77’nci
- İş kazalarında Avrupa’da 1’inci, dünyada 3’üncü
- Küresel rekabet gücü endeksinde 144 ülke arasında 45’inci
- Sağlık hizmetleri sıralamasında 109’uncu
l Tutuklu sayısında Avrupa’da 1’inci
- Rüşvette Avrupa’da 1’inci, dünyada 6’ncı
- Dünya demokrasi sıralamasında 89’uncu
- Kişi başına gelirde OECD ülkeleri arasında 65’inci
- Enflasyonda OECD ülkeleri arasında 125’inci
- Gelişmişlik oranında 90’ıncı
- Hukukî haklar endeksinde 101’inci
- Polise duyulan güven sıralamasında 148 ülke arasında 80’inci
Bu tablonun doğru olmadığı iddia edilebilir. Ancak şunu bilmeliyiz ki, bu tablonun tamamı değil, yarısı doğru olmuş olsa acaba övünmeye hakkımız var mı? Bu tabloya siyasetçiler dahil, kim gönül huzuruyla sahip çıkabilir? Hiç kimse bu tabloyu savunamaz ve savunamayız. Peki, bu tablo karşısında gözümüzü kapatma yolunu mu tercih edelim? “Bunlar gerçeği aksettirmiyor” diyerek sıkıntıları sürekli halıların altına mı süpürelim?
Hiç kimseyi suçlamadan, bu tabloyu düzeltmek ve değiştirmek için el birliği ile çalışalım.
Türkiye’yi idare edenler bu tabloyu yok sayarak bu günlere geldi. Yok sayarak sıkıntıları aşmak mümkün olsaydı çoktan aşmış olmamız gerekirdi. Problemi kabul edelim ve vakit kaybetmeden hakikî çareleri arayalım.
Bu sevimsiz tabloyu değiştirmek için illa da paraya ihtiyaç yok. Bazı şeyler vardır ki parasız da yapılır. Hak, hukuk ve adalet için çok para mı gerekir? Demokrasi sıralamasında üst sıralarda yer almak için illa ‘yerli oto’ mu yapmak icap ediyor? Çok fazla dış borcumuz var diye mi rüşvette ilk sıralarda yer alıyoruz?
Dünyayı kandıramayız, kendimizi de kandırma alışkanlığından vazgeçelim. El ele, gönül gönüle bu tabloyu değiştirelim. Muhal ve mümkün olmayanı mı talep ediyoruz? Değiştirmeliyiz, değiştirebiliriz, değiştirelim...