"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Toplumu kamplaştıran faktörler

Halil ELİTOK
20 Eylül 2016, Salı
Sosyal hayatımızda dikkat etmemiz gereken birtakım hastalıklar vardır.

Bunlar; tarafgirlik, haset, kin ve adavet gibi faktörlerdir. Bunların her birini teker teker ele almaya çalışacağım. İlk önce tarafgirlikten başlamak istiyorum.

Tarafgirlik; Sosyal hayatın bütün kademelerine sirayet etmiştir. Sarî bir hastalık haline gelmiştir.

Bediüzzaman Mektubat adlı eserinde tarafgirliğin sosyal hayatımızda ne kadar tehlikeli olduğunu şöyle ifade eder: “Hayat-ı içtimaiyece, inat ve tarafgirlik gayet muzır olduğunu beyan eder.

Eğer denilse: Hadîste, “Ümmetimin ihtilafı rahmettir” denilmiş. İhtilâf ise tarafgirliği iktiza ediyor.

“Hem tarafgirlik marazı, mazlum avâmı, zalim havassın şerrinden kurtarıyor. Çünkü bir kasabanın ve bir köyün havassı ittifak etseler,mazlum avâmı ezerler. Tarafgirlik olsa, mazlum bir tarafa iltica eder, kendisini kurtarır. Hem tesadüm-ü efkârdan ve tehalüf-ü ukulden hakikat tamamıyla tezahür eder.”

Elcevap:

Birinci suale deriz ki: Hadîsteki ihtilâf ise, müsbet ihtilâftır. Yani, her biri kendi mesleğinin tamir ve revâcına sa’y eder. Başkasının tahripve iptaline değil, belki tekmil ve ıslahına çalışır.

Amma menfi ihtilâf ise ki garazkârâne, adâvetkârâne birbirinin tahribine çalışmaktır hadîsin nazarında merduttur. Çünkü birbiriyle boğuşanlar müsbethareket edemezler.”1

Tarafgirliğin ölçüsünü Bediüzzaman şöyle belirtiyor:

“Nasıl anlarız?” diye soruyorlar.

Bediüzzaman cevaben diyor ki: “Kim fasık siyasetdaşını, mütedeyyin muhalifine, su-i zan bahaneleriyle tercih etse, muharriki siyasetçiliktir. Hem umumun mâl-ı mukaddesi olan dini, inhisar zihniyetiyle kendi meslektaşlarına daha ziyade has göstermekle, kavî bir ekseriyette dine aleyhdarlık meyli uyandırmakla nazardan düşürmek ise, muharriki tarafgirliktir.”2

Günümüzde en çok siyasi taraftarlık insanları kamplaştırıyor. Bunun için Üstad Bediüzzaman siyasetin insanları birleştirmeyeceğini bilakis bölünmelere sebep olabileceğini ve hatta dini argümanları kullanmanın çok daha tehlikelere sebep olacağını şöyle ifade eder:  Üstad Eski Said döneminde din namına parti kurmayı caiz görmediği gibi, Yeni Said döneminde veya Üçüncü Said döneminde de –kimi şartlar değişmesine rağmen- din namına parti kurmayı yine ve hiçbir zaman caiz görmüyor.

Hatta insanlarda dini hislerin daha güçlü olduğu Eski Said döneminde “İttihad-ı Muhammedî” adında bir cemiyet kurulduğunu işitiyor ve nihayet derece korktuğunu söylüyor. Çünkü diyor, “Bu isim umumun malıdır. Tahsis ve tahdit kabul etmez.”3

Bu sorumuzun cevabında da Bediüzzaman, din namına meydana çıkmayı kat’î bir şarta bağlıyor: “Muharrik, aşk-ı İslâmiyet ve hamiyet-i diniye olmalı. Eğer muharrik veya müreccih, siyasetçilik veya tarafgirlik ise, tehlikedir. Birincisi hata da etse, belki ma’fuvdur. İkincisi isabet de etse, mes’uldür.”4

Son elli yılda görüldü ki; Dini argümanlarla hareket edildiğinde tolum birleştirilme yerine kamplaşmalar görüldü. Umumun malı bir partinin simgesi veya tasarrufunda veya inhisarında olduğu imajı her zaman bölünmelere sebep olmuştur. Çünkü din, umumun malıdır. Toplumumuzun doksan dokuzu Müslüman’dır. Böyle bir toplumda din namına parti kurduğunuzda, yüzde kaç oy alırsanız alın, toplumu bölmüş ve toplumu tarafgirliğe atmış olursunuz. Sizin partinizden olmayanları size değil, dine düşman yaparsınız. Devlet kademelerinde hizmet için iktidara gelseniz, hatalarınız size değil, dine mal edilir. Hatalarınızı tevil etmeye, bunun için güç kullanmaya, bunun için devletin temel birimleriyle oynamaya kalksanız kendinize değil, dine zarar verirsiniz, toplumun din algısını bozarsınız. Dine verdiğiniz bu zararlar, insanların sizden değil, dinden soğumasına sebep olur.

Yine Bediüzzaman mektubat adlı eserinde tarafgirlikten hakikat çıkmayacağını belki, ihtilafın derinleşmesine sebep olacağını şöyle ifade eder: “tarafgirane ve garazkârane firavunlaşmış nefs-i emmare hesabına hodfüruşluk, şöhretperverâne bir tarzdaki tesadüm-ü efkârdan barika-i hakîkat değil, belki fitne ateşleri çıkıyor.”5

Dipnotlar:

1-Mektubat, s.258-259.

2-Sünuhat

3-Divan-ı Harbi Örfi

4-Sünuhat, s.118.

5-Mektubat,  2001, s.258.

 

Okunma Sayısı: 1812
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mustafa Sabur

    20.9.2016 12:02:25

    Cerbeze bir hâkimdir. Yalnız seyyiat tarafını konuşturmamalı; onun hasmı olan hasenatı da dinlemeli, sonra muvazene edip, mizan-ı haşirdeki hükm-ü âdilâne gibi râcih gelene muhabbetle hak vermelidir. (Tuluat)

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı