Bediüzzaman Said Nursî’nin fihriste-i makasıdını ve efkârının programını içinde barındıran Makalat’ı anlamaya çalışıyoruz.
Bediüzzaman Makalat’ta ve diğer eserlerinde “Âlem-i İslâmiyet’in ukde-i hayatiyesini (hayat düğümünü) tembih ve temin ve meylü’t-terakkisini (terakki meylini) faal etmek için adalet ve meşveretten ibaret olan meşrûtiyetin mehaz ve menbaını” (s. 58) ders veriyor. İslâm âleminin ukde-i hayatiyesini temin edecek ve her türlü terakkisini faal edecek olan demokrasinin önemi ifade ediliyor. Demokrasi içerisinde adalet ve meşveret ne kadar muhkemleşirse demokrasinin de o kadar muhkemleşeceği, adalet ve meşveretin demokrasinin olmazsa olmaz unsurları olduğu anlaşılıyor. “Demokrasinin istediğimiz düsturlarını istediğimiz zaman rafa kaldırır, istediğimiz zaman ise uygularız” düşüncesi, demokrasinin hangi düsturlardan ibaret olduğunu bilmemekten kaynaklanıyor. Meselâ adaleti ve adalet sistemini rafa kaldırdığınız zaman zaten elinizde bir demokrasi kalmamaktadır, çünkü demokrasi o düsturlardan ibarettir. “Meşrûtiyette Şeriat-ı Garranın hükümferma” (s. 59) olduğu hakikatince tam, doğru ve meşrû demokrasinin yaşandığı bir ülke aslında İslâmın içtimâî emirlerinin yaşandığı bir ülkedir. Çünkü “meşrutiyet, Şeriatın abd-i memluküdür; ondan gasp olunmaz.” (s. 59)
“İstibdat, gerek idare gerek ilimde olsun, semerat-ı sa’yi istihlak (tüketme) ile istikbale istidbar (yüz çevirme) ediyor.” (s. 61) hakikatini nazara veren Bediüzzaman, istibdadın kazanılan değerleri yok ettiğini ve istikbalden yüz çevirdiğini ifade ediyor. “İdarede kuvvet kanunda olmalı ve ilimde de kuvvet hakta olmalı. Yoksa istibdat hükümferma olur.” (s. 61) sırrıyla, idarede kuvveti kanunlara, ilimde ise hakka vermemek istibdadı hâkim kılıyor.
“Nasıl ki devlette efkâr-ı âmme hâkimdir, müftüsü de efkâr-ı umumiye-i ulema olmalı. Ve üstad ve muallim de efkâr-ı âmme-i talebe olmalıdır. Tâ ki meşrûtiyet mütesaviyyen (eşit olarak) ve mütenasibe (uygun olarak) cereyan etsin.” (s. 61) hakikatinden anlaşıldığı üzere demokraside efkâr-ı amme, alimler ve talebe (üniversiteler) arasında bir kopukluk değil, bir bütünlük olmalıdır. Bu bütünlük demokrasi cereyanını kuvvetlendirecektir.