“İ’lem eyyühe’l-aziz! İmana ait bilgilerden sonra en lâzım ve en mühim a’mâl-i salihadır.
Sâlih amel ise, maddî ve mânevî hukuk-u ibâda tecavüz etmemekle, hukukullahı da bihakkın ifa etmekten ibarettir.” (Mesnevî-i Nuriye) diyen Bediüzzaman Hazretleri, sâlih amelin insanların maddî ve manevî hukuklarına riayet edip, hukukullahı da hakkıyla yerine getirmekten ibaret olduğunu ifade ediyor. İnsanların maddî ve manevî hukuklarına tecavüz etmekten geri durmayanlar a’mâl-i sâlihadan uzaklaşmaktadır. İmana ait bilgilere sahip olanlar, bu bilgilerden sonra en lâzım ve en mühim olan a’mâl-i salihayı yapabilmek için maddî ve manevî hukukları korumalı ve kollamalıdırlar. İmana ait bilgiler ancak sâlih amel ile fiiliyata geçmekte, onun içindir ki Bediüzzaman, imana ait bilgilerden sonra sâlih amelin lâzım ve mühimliğine değinmektedir.
Emir dairesinde hareket ederek hayrat kazanmak olan sâlih amelin temelinde kulların hukukunu gözetlemek yani kul hakkına uymak vardır. Rıza-i İlâhiye ulaştıran yol sâlih amelden geçmekte, sâlih amel ise hukuklara riayet etmekle gerçekleşmektedir.” Din yalnız iman değil; belki amel-i salih dahi dinin ikinci cüz’üdür.”(Tarihçe-i Hayat) diyen Bediüzzaman Hazretleri, iman ve amel-i sâlih bütünlüğüne değinmektedir. Bütün sıkıntılardan kurtuluş çaresi iman ve amel-i sâlih olduğundan Risale-i Nur bu dersi vermekte, iman ve amel-i sâlihle süslenmiş bir hayatı göstermektedir. Takvâ ve amel-i sâlih ile Hâlık’ını razı etmek isteyenler, maddî ve manevî hukuklara tam riayet ederek hukukullahı da bihakkın yerine getirmelidirler.