"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur hizmetinin bir saat bile gecikmeye tahammülü yoktur

Hasan ŞEN
23 Nisan 2014, Çarşamba
—Günümüze bakan bir hatıra—
Mustafa Cahit Türkmenoğlu Ağabeyden bizzat duyduğumuz bir hatırayı günümüze baktığı için anlatmakta fayda gördüm. 
Üstad Hazretleri Emirdağ’da bulunduğu sırada yanına gelen Türkmenoğlu Ağabeye Ankara’ya götürmesi için bir miktar para ve evraklar vererek acele Ankara’ya götürmesini, orada basılan Risaleler için bu gönderilen şeylerin çok lüzumlu olduğunu ve hemen ulaştırması lâzım geldiğini anlatır.
Türkmeoğlu Ağabey Emirdağ’dan ayrılarak Eskişehir’e geçer ve o gece Eskişehir’de kalır. Ertesi gün Üstad Hazretlerinin Eskişehir’e geldiğini, Abdülvahid Tabakçı’nın evinde misafir kaldığını öğrenir. Türkmenoğlu Ağabey de “Madem Üstad Hazretleri Eskişehir’e gelmiş, kendisini bir daha ziyaret edeyim ve daha sonra Ankara’ya gideyim” düşüncesiyle Üstad Hazretlerini ziyarete gider.
Fakat Üstad Hazretleri kendisini tanımadığını söyler ve kabul etmez. Türkmenoğlu ağabey şaşkınlık içinde kalır ve “Daha dün bana bir şeyler vererek Ankara’ya gönderen kendisidir ve ben onun talebesiyim” der ve görüşmekte ısrar eder. Birkaç defa yinelenen ısrarların arkasından Üstad Hazretleri kabul eder.
Sevinçle görüşmek için Üstad Hazretlerinin yanına vardığında Üstad Hazretlerinden müthiş bir tokat yer. Ve şu manidar cümleleri işitir: “Ben sana acele Ankara’ya gitmeni söylemiştim, sen hâlâ buralarda eğleniyorsun, Risale-i Nur hizmetinin bir gün değil bir saat bile gecikmesine tahammülü yoktur” diyerek acele Ankara’ya gitmesini söyler.
Şimdi bu hatırayı değerlendirecek olursak, Risale-i Nur hizmetinin Üstad Hazretlerinin tabiriyle “bir saat bile” gecikmesine tahammülü yok iken, bir aya yakın bir zaman içinde bandrol veya varisler gibi mesnetsiz sözlerle Risale-i Nur hizmetini bu zaman dilimi içinde engellemek isteyenler veya siyasî mülâhazalarla bu engellemeye destek verenlerin ne halde olduklarını ve yarın Mahkeme-i Kübra’da kendilerini nasıl müdafaa edeceklerini düşünmeyi akıl ve iz’an sahibi kimselerin nazarlarına havale ediyorum.
Okunma Sayısı: 1692
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    23.4.2014 07:45:00

    Uzun senelerdir Nur camiası bir rehavetin içindedir.Eski sıkıntılı günler geride kalmış,adeta maddi hayatın tadını çıkarır hale geldik.Yani zevki hayat,yaşamak damarı,hıfzı hayat camiaya hakim olur hale geldi.Yani dünya hayatını ahiret hayatına tercih eder hale geldik.İbrahim süresi yirminci ayetini hatırlayalım.Halbuki Allah bir kulunu severse ya dünyayı ona küstürür veya onu dünyaya küstürür.Biz dünya hayatıyla barışır hale geldik.Demek ki gaflet uykusundan uyanmamız için bir sıkıntı bizi bekliyor.Hele Risale-i Nur üzerinde oynan oyunlar bir belanın habercisi!Cenab-ı Hak başımıza bir musibet gelmeden aklımızı başımıza getirip,hatadan dönüp tövbe istiğfar ederek,dört elle nura sarılmayı nasip eylesin amin...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı