Sayın Muhammet Nur Sungur’un Yeni Asya Neşriyat’da çıkan kitabı, bize eski hatıraları hatırlattı. Bekir Ağabey ile tanışmamız çok eskiye dayanır.
1966 yılında Ahmet Feyzi Ağabey tutuklu olduğu zaman, Bekir Bey’in müdafaasından sonra tahliye olduğu mahkemeye Bekir Ağabey ile beraber gitmiştik. Bekir ağabeyin o müthiş müdafaalarından sonra Ahmet Feyzi ağabey tahliye edilmişti.
Çeşitli zamanlarda benim beş tutuklanmam sırasında hep Bekir Ağabey müdafaa etmişti. Onunla çok hatıralarımız var. Bir defasında, rahmetli Muzaffer Erdem ağabeyin evinde bizim deniz kenarındaki hadiseyi sordu. (Bu hadise daha sonra detaylı olarak anlatılacak.) Biz de herhangi bir gelişme olmadığını söyledik. Biraz kızarak “Tabii eserler içeride, siz dışarıda. Tabii ki gelişme yok diyorsunuz.” reyince biz de “Hayır Ağabey içeride kitap yok. Hepsini aldık.” dediğimizde keyfi yerine geldi. “Ya bu iş zaten bitmiş.” deyip sevinerek “Gel bir sarılalım.” dedi ve o mübarek ağabey ile sarıldık. (Ben, gördüğüm yirmi sekiz ağabeyin en az yarısı ile musafaha etmişimdir. Cenab-ı Hakk şefaatlerine nail eylesin.)
Yine bir gün, Kütahya Simav’dayız. Namaz vakti geldi. Bekir Ağabey bana “Hadi imam ol, namaz kıldır.” deyince ben imamete geçtim. Bu sefer arkada fısıltılar başladı. Acaba seferi mi değil mi şeklinde. Bu sırada Bekir Ağabey yanıma geldi. “Sen seferi misin?” deyince “Hayır ağabey seferi değilim.” dedim. “O zaman hadi namazı kıldır.” dedi.
Yine bir gün, Manisa Salihli’de Ağır Cezadaki müdafaasından sonra kalabalık olduğumuz için minibüs ile İzmir’e dönüyoruz. Her seyahatinde mutlaka marş söylememizi isterdi. İzmir’de ziyaret edeceğimiz meşhur birisi vardı. Ben köylü olduğum için mahalli lisanda “O zatı ziyaret etcez mi?” deyince, hemen “Etmeecez” diye latife yapmıştı.
İzmir’de 1971 mahkemeleri elli dörtler davası olarak bilinir. Her mahkemede Bekir Ağabey mutlaka bulunurdu. Bir gün mahkemeye giderken, biz iki kişi sağında ve solunda gidiyorduk. O zaman şöyle dedi, “İki melek sağımda ve solumda beni koruyorlar. O halde hiçbir şeyden korkmam.”
Mazlumların avukatı olarak bildiğimiz Bekir Ağabey 1971 hadiselerinde kendisi de tutuklandı. Fakat o müthiş müdafaaları mahkemede devam etti. Kükreyen bir arslan gibi: “Risale-i Nur Külliyatının aleyhinde olanlar, komünistler, Siyonistler, masonlar ve saireler.” şeklinde konuşunca, Savcı Nurettin Soyer, hakim Kaya Alpkartal’a, “Sayın hakim, Bekir bey komünistler, masonlar derken lütfen beni göstermesin.” diyerek rahatsızlığını ifade etti.
Yine bir gün mahkeme bitince, mahkumları –ki bunların içinde Bekir Ağabey de var- askerî cemseler ile tutukevine götürürlerken çekilen fotoğraf Yeni Asya gazetesinde yayınlandı. Ve resmin altına şu güzel yazı yazılmıştı: “Yol hapishaneden geçiyorsa, yolcu ne yapsın?”
Evet, yol hapishaneden geçiyordu. Merhum Kutlular ağabeyin dediği gibi o zamanlar Nurcu olmak için hapishaneyi göze almak lazımdı. Allah hepsine şefkatiyle, merhametiyle muamele etsin.