"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şehir ve Dâvâ

Havva KÜÇÜK KONUR
15 Ekim 2017, Pazar
Bir şehri olmalı insanın. İçinden umudu, yıldızları geçirdiği. Kuru dallarında baharı, kar tanelerinde çiçekleri saklayan.

Esen rüzgârıyla umudu taşımalı sonsuzluğa, yarınlara… İstanbul kokmalı her yanı, dalga dalga coşmalı içinde. Yağmurun denize yağarkenki görüntüsü gibi, kıpır kıpır heyecanlanmalı. Beslemeli kendini kitab-ı kebir-i kâinatın binbir nakışlarıyla. Her kareye bir yer vermeli ruhunda, bir oda göstermeli. Her tefekkür tablosu ev sahibi olmalı dimağında. Tüllenmeli ufuklar hiçbir ye’se dünyasında izin vermeyecek kadar. Bir buhurdan gibi tütmeli aşkından, şevkinden… Bunları muhtaçlara ulaştırmalıyım deyip koşacak kadar. Bir üveyik olmalı, yorulduğunu bilmeden kanat çırpacak kadar. Bir İstanbul’u olmalı insanın. Her an içinde tazelikler, yenilikler, yeni güzellikler açtıracak kadar. Bir İstanbul’u olmalı…

Bir dâvâsı olmalı insanın. Yürüdüğü her yerde, attığı her adımda onun çiçeklerinin kokusunu duyuracak kadar. Yolunda öleceği, yolunda dirileceği, dirilteceği bir dâvâsı olmalı. Önünü arkasını bildiği, tarihini baştan sona okuyabildiği, neye ve kime hizmet ettiğini tek tek sayabildiği bir dâvâ. Hangi şart ve ortamda, hangi kimlik ve kişiliklerle birlikte olursa olsun, tereddütsüz anlatabileceği bir dâvâ. Körü körüne değil delilleriyle bilerek, salt hissiyatla değil, akıl ve kalp birlikteliğiyle sahiplenilmiş, kabullenilmiş bir dâvâ. Birisinin ricasıyla değil kendi hür iradesiyle, bir başkasının kem sözünden etkilenip inadına değil, vicdanının ve akıl terazisinin yönlendirmesiyle yüklenilmiş bir dâvâ. Ağırlığı, ağırlardan ağırken, hamulesinde taşıyanlara ağırlık vermeyen bir dâvâ.

 Kişilik ve kabiliyetleri istihdam ederken, karakter analizlerine göre yönlendirecek, yormayacak bir dâvâ. Kendinin varlığı ve ibkası adına “ferd”ini feda etmeyen, ferdleriyle, müntesipleriyle, şahs-ı manevisiyle bütünleşmiş, onlarla yücelmiş, istikamette kalmış bir dâvâ. “On hakikî müttehid adamın her biri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda manevî kıymeti ve kuvvetleri vardır” (21. Lema, 2. Düstur) cesametinde bir dâvâ.

Yağmur gibi yağan, yağdığı yerde hayat fışkırtan, hayat bulduran, girdiği yeri canlandıran bir dâvâ. İlkeleriyle, düsturlarıyla, prensipleriyle, kendi içindeki meşveret ve şûrâsıyla ayakta duran, durduran bir dâvâ. Kimsenin kural koyucu olmadığı, ama herkesin söz sahibi olduğu bir dâvâ. Hayattan kopuk, ütopyalarla insanı efsunlayan değil, ayakları yere basan, nerede olduğunun bilincinde ve şuurunda bir dâvâ. Yılların eskitemediği, yolların çürütemediği, hadiselerin yıkıp öldüremediği bir dâvâ…

Şehir dâvâya teşne, İstanbul dâvâlara menşe’. Her bir fikrin, dâvânın, idealin içinde yer bulduğu, kendine yer açtığı bir umman. Her rengin bir başka renkle birlikte yaşadığı bir ebru teknesi İstanbul. Beraber yaşamak, beraber paylaşmayı getirir yanında. İnsan özümser şehrini. Martısıyla, vapuruyla, dalgalarıyla… Beylerbeyi’yle, Kuzguncuk’uyla, Ortaköy’üyle, Sarıyer’iyle… Özümsedikçe genişler içi, bir başkasına yer verdikçe kendi daha çok görünür olur aslında. Benim alanım, benim yerim, benim mekânım deyip başkasını kabullenmeyen, yer vermeyen kendi rengini de gösteremez. Zirvelerde bile olsa yalnız kalır, yalnızlaşır, yardıma ihtiyacı olduğunda yanında kimseyi bulamaz.

“Kimliğini netleştirip diyalogdan korkma” yanlardır aslında muzaffer olanlar. Kendini açık ve net ortaya koyarak bir başka insanla, grupla, meslek erbabıyla rahatça ortak nokta bulabilenlerdir zirvedekiler. Aslolan da budur belki, asliyetini kaybetmeyen. İnsaniyetin ve İslâmiyetin gereği, korkunun ve bağnazlığın panzehiri, cehaletin ve cebanetin yegâne merhemi.. Zübeyir Ağabey’in dediği gibi “dâvâsını ‘ifade eden’ kazanır.”

Şehrin ufuklarında, ufkun kızıllığında, İstanbulun semasına işlediğimiz dâvâmızı, gönüllere, kalplere dokumamız, işlememiz; munis ruhları celb, menhus ruhları def’ etmemiz niyazımla..

Dâvâmız mübarek ola...

Okunma Sayısı: 1650
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı