Öteden beri öyle keyfi gezip tozma gibi bir alışkanlığım yok. Zarurî bir ihtiyaç olmadıkça, camiye, ders mahallerine gidip gelmenin dışında dışarıya çıkıp zaman geçirmek gibi bir adetim yok.
Hizmet maksadıyla, müşteri olarak gördüğüm birilerine, bir şeyler verebilmek gayesiyle bazı dostlarla bir araya gelmenin ötesinde, gereksiz, malayani lâkırdılarla vakit geçirmek gibi bir alışkanlığım olmadı.
Ömrün kısalığını, lüzumlu ve hayatî vazifelerin çokluğunu göz önünde bulundurarak içi boş sohbetlerle vakit geçirmekten ise, zamanımın önemli bir kısmını evimde veya dersane ortamında geçiriyorum. 47 yıllık en samimî, canyoldaşım gazetemi okuyorum; haftalık yazılarımı yolluyorum.
Yılın on iki ayında mecbur olmadıkça dışarı çıkmama alışkanlığım devam etmekle beraber, bilhassa yazın sıcak aylarında bu adetim daha da sıkı bir şekilde devam eder. Yazın bunaltıcı sıcağından korunmanın ötesinde, iş yerlerini, cadde ve sokakları istilâ eden, müstehcenliklerden korunmak için, mümkün olduğunca dışarı çıkmamaya çalışıyorum.
Moda adına açılıp saçılmayı alışkanlık haline getiren malûm çevrelerin bu hal ve tavırları yetmiyormuş gibi, “çıplak tesettürlüler” diye tavsif edilen bazı hanımların makyajlarıyla, lâubali hal ve davranışlarıyla tesettürsüzlüğü meslek haline getirenlere eşlik ederek boy göstermeleri çoğu insanımızın moralini bozmakta.
Çevremizi dışarı çıkılmaz hale getiren yalnız onlar mı? Bu konuda nedense erkeklerin iffet, ar, haya ile alâkalı hata ve kusurlarını çoğu zaman görmezlikten geliyoruz. Meselâ bazı kadınların başörtüsünü farz olarak değil de ‘tarz’ olarak görüp acaip şekil ve biçimlerde takmalarını kınarken, son zamanlarda bir çok dindar bildiğimiz erkeğin dahi Sünnet-i Seniyye olan sakal-ı şerifi türlü biçim, şekil ve tarzlarda uzattıklarını, bu tarzdan usanınca da tekrar kestirdiklerini, tekrar uzattıklarını görüyoruz. Önemli bir Sünnet-i Seniyye olan sakal-ı şerifin bir ‘moda’ malzemesi olarak kullanılmasına alışılabilir mi?
Keza müstehcenlik deyince hep kadınlar akla gelir. Ama bilhassa yaz aylarında cadde ve sokaklarda bazı erkeklerin ev kıyafetleriyle, bazen de plaj kıyafetleriyle arz-ı endam etmeleri doğru olabilir mi?
Üstad Bediüzzaman’ın; “erkekler heva ve hevesatlarıyla kadınlaşırlarsa; kadınlar da hayasızlıklarıyla erkekleşirler” tesbitlerine baktığımızda da öncelikle erkeklerin bozulduğunu; sonra kadınların iffetlerini kaybettiklerini öğreniyoruz. Bu konuda öncelikli ve önemli sorumluluğun erkeklerde olduğunu söyleyebiliriz.
Yine sokak ve caddelerde, toplum içinde utanmadan, arlanmadan bazı genç kız ve erkeklerin ifade etmekten sıkıldığımız gayr-ı meşrû hal ve tavırlarını bazı insanlar normal karşılarken; bazıları da böyle durumlarda kızları kınarken, genç erkeklerin bu edepsizliklerini erkekliğine sayarak nazar-ı müsamaha ile bakarlar. İşte moral bozucu bu gibi çirkin insan manzaralarıyla karşılaşmamak için mecbur kalmadıkça yine dışarı çıkmamayı tercih ediyorum.
Bunlar da benim tercihlerim. Şahsî tercihlere bir şey dememeli...