"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasi, istibdat ve silâhlanma

İbrahim ERSOYLU
17 Ağustos 2018, Cuma
Demokrasi bir ülke için ne büyük bir nimettir. İstibdat ise ne büyük bir felâkettir.

Hür demokratik ülkeler, adalet, meşveret, hürriyet, kanun hâkimiyeti ile yönetilip medeniyet ve refahta dünyada ilk sıralarda yer alırken, tek kişinin veya bir zümrenin hâkimiyetinde istibdat ile yönetilen ülkeler, fakirlik, zulüm, baskı altında inleyen, medeniyet ve refahta dünya sıralamasının en alt taraflarında yer alan sıradan devletlerdir. Birinci grup ülkeler, makul ölçülerde silâhlanmaya giderken, ikinci grup devletler, ölçüsüz ve aşırı derecede silâha yatırım yaptıkları müşahede edilmektedir.

Bir ülkenin dış saldırılara karşı onu koruyacak çağdaş bir ordusu ve modern silâhları elbette olmalıdır. Ancak bu iş, normal ve makul seviyede olmalıdır. Kaynakları israf eden ve ülkeyi fakirleştiren bir şekilde olmamalıdır.

ABD, Rusya, Çin gibi silâh üreticisi ve tüccarı olan devletler, Demokratik ülke yöneticilerini silâhlandırmada ikna edemezlerken, perde arkasından müstebit yönetimleri oyuna getirip aşırı silâhlandırarak, kaynaklarını sömürmekte acımasızdırlar.

ABD’nin yakın geçmişte iki Müslüman ülke olan İran ve Irak’ı birbirine düşürüp, onlara sattığı silâhlarla savaştırarak, silâh ticaretinden milyarlarca Dolar kazanmıştı. Ancak o iki ülke harabe haline geldi. Savaşta milyonlarca masum insan öldü. Milyonlarcası da sakat kaldı. Eğer bu devletler demokrasi ile yönetilseydi durum böyle olur muydu?

ABD ve Rusya’nın, Suriye’yi ne hale getirdikleri ortadadır. Biri muhalefeti, diğeri Esad rejimini silâhlandırarak birbiriyle çarpıştırdılar. Sonuç milyonlarca Müslüman öldü. Milyonlarca Suriyeli ülkesinden kaçarak komşu ülkelere sığındı. Orada ağır şartlarda sefil bir hayat yaşamaktadır. Suriye de harabe haline geldi. Eğer orada demokrasi olsaydı böyle olur muydu?

ABD, yakın geçmişte Suudi Arabistan ve Katar’ı birbirine kışkırttı. Bu ülkelerin müstebit yönetimlerini korkutarak, her birine onlarca milyar dolarlık silâh satışı yaptı. Eğer oralarda demokrasi olsaydı böyle olur muydu?

Ne yazık ki ülkemiz de, demokrasinin askıya alındığı 15 Temmuz menhus darbe teşebbüsünden sonra, kaynakları heba eden aşırı silâhlanma yarışına dahil olmaya çalışmaktadır. Türkiye bir NATO ülkesi olması yanında, Avrupa Güvenlik Konseyi’nin bir üyesidir. Aşırı silâhlanmaya ihtiyacı yoktur. Silâha yatırılacak olan kaynakların, ülkeyi kalkındıracak daha faydalı üretim alanlarına harcanması daha doğru değil midir? Eğer ülkemizde demokrasi ve istişare mekanizmaları devrede olsaydı, her alanda işler daha iyi olacağı gibi, silâhlanma meselesinde makul bir yol izlenebilirdi.

Elhasıl: Birinci sınıf bir demokrasinin Türkiye’de tesisi için çok çalışmak lâzımdır. Bozulan dengelerin tekrar rayına oturması, her alanda işlerin düzelmesi ve iyiye gitmesi buna bağlıdır. Zira geçmişte kısmen demokrasi olduğu dönemlerde ülke, şimdikinden çok iyi bir konumda idi. Silâhlanma meselesi de normal bir düzeyde idi.

Okunma Sayısı: 1037
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı