Ne yazık ki bugün dindar grupların çoğu, siyasîlerin makam, mevki ve maddî imkân tuzaklarına düşerek onların meddahı olmuşlardır. Bu hususta en acı husus, Risale-i Nur’dan beslenen ve kendisini Nur Talebesi olarak kabul eden bir kısım zat ve grupların akıl almaz savrulmasıdır.
Geçmişte tek parti yönetiminin siyasileri, kendilerine biat ettirmek için Üstad Bediüzzaman’a nice cazip makam ve mevkiler takdim etmişlerdi. Ancak o bu tuzaklara düşmemiştir. O idareciler istiğna düsturundan ayrılmayan Üstada ve talebelerine baskı, sürgün ve hapisle zulmetmişlerdi. Ancak o, müsbet hareket edip mesleğinde sebat etmiştir. O hayatıyla ahir zamanda Asr-ı Saadet Müslümanlığının destanını yazmıştır.
Bediüzzaman, kendisinden sonra Nur Talebelerinin, cazibedar siyasî ve dünyevî cereyanlara kapılmamaları için ölçü ve prensipleri Risale-i Nur Külliyatı’na koymuş ve bunları bizzat yaşayarak göstermiştir.
Üstad hayatı boyunca Ahrar adı verilen Demokrat siyasetçilere oy vermek dahil, desteğini sürdürerek nokta-ı istinat olmuştur. (Emirdağ L. 2, Mektup no: 239, s. 352.; mek. no: 348, s. 535.) O, demokrat olmayan dindar kimlikli siyasî cereyanlara hiçbir zaman iltifat etmediğini belirtmiştir. (Emirdağ L. 2 mek. no: 250, s. 364.)
Günümüzde Yeni Asya camiası ve gazetesi aynen Üstadları gibi istiğna düsturu ile hareket ederek, siyasî ve dünyevî cereyanların makam, mevki ve maddî imkân tuzaklarına düşmemiş, inşallah gelecekte de düşmeyeceklerdir.
Ne var ki Risale-i Nur’u okuyan ve onun yolunda gittiğini söyleyen bir kısım gruplar ve kişiler, yukarıda ifade edilen tuzaklara balıklamasına atlamışlardır. İhsanlara nail olanlarda meslek–meşrep ölçüleri geri plana düşmüş, ne olursa olsun siyasî tarafgirlik ön plana geçmiştir. Bunlar, günümüzde siyaset yoluyla dine hizmet edilemeyeceğini söyleyen Üstatlarının (Emirdağ L. 2, mek. no: 318, s. 492.) içtihadının tam tersini ispat etmeye çalışan ve yanlış icraatlarıyla dine ve ülkeye büyük zarar veren siyasîleri kraldan fazla kralcılık yaparak, “siyasî müceddit” ilân etmişlerdir. Halbuki o siyasîlerin Nur Talebesi olmayan fanatik taraftarları dahi, onlara bu payeyi vermemişlerdir. Bu ne akıl almaz bir savrulmadır? Bu savrulma, Türkiye’nin siyasî dengelerini Kemalizm lehine bozmaya çalışan zındıka komitesinin işine yaramaktadır.
Sözün özü: Nur mesleğinin siyasî ve içtimaî çizgisinden savrulan Nur Talebeleri özeleştiri yaparak, Kur’ân, vatan ve milletin menfaati için, menfi siyasetten desteklerini çekip Demokrat güçlere destek vermeleri gerekmektedir. Zira ülkenin kurtuluşu Nur Talebelerine bağlıdır. Onlar savrulma yaşamaya devam etmekle sadece kendilerine değil, ülkeye de yazık etmiş olmaktadırlar.