İnsanın asıl yaratılış gâyesi; îman ve sâlih amelle Allâh’ın rızasını kazanıp onun ihsan ettiği cennete girmektir. Aksi olursa, Fecr sûresinin 24. âyetinde ifâde edildiği gibi; işte o zaman insan: “Keşke bu hayâtım için önceden bir şeyler yapıp gönderseydim” deyip pişman olacaktır. Fakat bu nedâmet ve pişmanlığın hiç bir faydası olmayacaktır. İşte bu bakımdan; kabirde ve âhirette geçerli akçe îman ve Allâh’ın rızâsıdır.
Tefsir ve fıkıh alanında Sahâbe’nin büyük âlimlerinden İbn-i Abbas kefenlenince, benzeri görülmemiş güzel bir kuş kefenin içine girdi. Fakat çıktığını gören olmadı. Bu sırada gâibden bir ses: “Ey huzûra kavuşmuş insan! Sen Allâh’tan râzı, Allâh da senden râzı olarak Rabbine dön. İhlaslı ve seçkin kullarımın arasına katıl ve cennetime gir.” âyetlerini okudu. (Fecr, 89/27-30) Yâsin Sûresinde de Habîb-i Neccar’a: “Cennete gir!” hitâbı ile cennet müjdelenmiştir.
Abâdile-i Seb’a’dan olan Abdullah bin Abbas (İbn-i Abbas) çok sayıda hadis yazmış, ezberlemiş ve rivâyet etmiştir. Peygamberimizin amcasının oğlu habrü’l ümme (Ümmetin büyük âlimi) ve Tercümânü’l-Kur’ân olan Abdullah bin Abbas ve hâdim-i Nebevî olan İbn-i Mes’ûd’dan rivâyet edilen bir mucize şöyledir:
“Feth-i Mekke gününde, Kâbe ve etrâfında, taşta rasasla mıhlanmış (kurşunla çakılmış) üç yüz altmış sanem (put) vardı. Resûl-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselâm, elinde kavse benzer bir değnekle, o sanemlere birer birer işâret ederek, “Hak geldi bâtıl yok oldu. Muhakkak ki bâtıl yok olup gidicidir.” (İsrâ:81) deyip, hangisine işâret etti, yere düştü. Sanemin yüzüne işâret ettiyse, arkasında düşer; arkasına işâret ettiyse, yüz üstüne düşer ve hâkezâ, sanemler yere yuvarlandılar.” (Mektûbât, s.135)
Îman ve istikâmet üzere kalınız.