"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çok takipçili yalnızlıklarımız

Abdulkadir Sinoğlu
17 Nisan 2024, Çarşamba
İnsan, dünya yolculuğunda kendinden olana ihtiyaç duyma konusunda en muhtaç varlıktır.

Diğer bir deyişle fıtraten medenî olan insan kâinat sayfasında beraber bulunduğu diğer türlerden daha fazla kendi cinsiyle münasebet oluşturmaya ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç insanlık tarihinin hiçbir döneminde değişmemiştir. Ancak herbir dönemin kendine has özellikleri vardır. Her yaş grubunun kendine özgü ihtiyaçları, ilgi alanları ve değerli davranışları bulunur. Elbette bu özelliklerle birlikte değişmeyen bazı ortak özellikler de bulunmaktadır. Yalnızlık insanla beraber anlam bulmuş bir kavram olduğu gibi yalnızlıktan kaçış da her devrin arayışı olması yönüyle ortak bir noktadır. 

Yalnızlığın bir nevi zıddı olan sosyal iletişimin kaynağının temel ihtiyaçlar etrafında kümelenmiş olacağı tahmin edilebilir. İnsanlık tarihindeki önemli durak noktaları olan çağlara bakılıp yorumlarsak şehirleşme öncesi kırsal şartlarda sosyal iletişimin yaşandığı ortam ve mekân, avcılık ve toplayıcılık faaliyetleri, küre-i arzdaki hâkimiyet mücadeleleri etrafında ifa edildiği düşünülebilir. Fakat teknolojik gelişmelerle sosyal iletişimin çeşitlenmesi ve çeşitli mecralara yayılmasıyla insanın toplumsal yönünün yanında bireyselliğinin sivrilmeye yüz tuttuğu düşünülmektedir.

Eskiden köyde bir kahvehane olduğundan aynı alanda toplanan, bir çeşme bulunduğundan aynı ortamda buluşan insanlar şehirleşmeyle sosyal alanların çoğaldığı bir konuma geldi. Bununla beraber şehir kültürünün içindeki derd-i maişet (geçim derdi) çalkalanması ve koşturmacası insanın sosyal alana ayırdığı zaman aralığını da bir hayli kısmış olduğu gibi günden güne daha da ağırlaşmakta. Bununla beraber kalabalıklar ve koşturmacaların ortasında derd-i maişet yükü, geçim sıkıntısı, maddî ihtiyaçların günden güne çoğalması da bireyi maddî ihtiyaçlarının temini noktasında “kendisi için-kendi ailesi için” vaktini ayırdığı meşguliyetleri de çoğaltmıştır. Ahirzamanın benlik, enaniyet, hodfuruşluk, hayatını güzelce medeniyet fantaziyesiyle

geçirmek arzusu, tiryakilik gibi bazı manevî rahatsızlıklar da bu durumlara eklenince ortaya çıkan tabloda sürekli meşgul olan, koşturan, kovalayan ve bu koşturmacalar içinde anlam arayışında bocalayarak yalnızlaşan insanlar günden güne artmaktadır.

Maddî zaruretlerin yanında bir de dijital ögelerin hayatın bir parçası haline gelmeye ve sosyal yaşantıları etkilemeye başlamasının sosyal iletişim örüntülerine etkisi sabittir. Örneğin radyonun insanın hayatına girmesiyle önce az sayıda radyo bulunmasından dolayı bu yeni buluş sosyal bir ortam sağlamaya da vesile olmuştur. Aynı şekilde televizyonun yaygınlaşma süreci insanlara sosyal bir ortam sağlamıştır. “Az sayıda televizyon” bir süre sonra “her eve bir televizyon”a dönüştüğünde ise yine aile üyeleri ortak bir etkileşim alanında bulunabilirken eve alınan ikinci televizyon bu birliktelik ruhunu zedelemesi kaçınılmazdır. İlerleyen süreçte cep telefonunun, bilgisayarın, internetin ve daha sonra bilgisayarı, interneti ve telefonu aynı anda bireysel kullanıma açık tek ürün haline getiren akıllı telefonlar bu sosyal ortaklıktan bireyselliğe doğru bir ivme kazandırma yoluna girdiği yine birçok araştırma neticesinde açık bir şekilde görülmektedir.

Akıllı telefonun hayatın önemli bir parçası haline gelmesiyle ciddî anlamda sosyal medya kullanımı da artış göstermiştir. Sosyal medya kullanımının akıllı telefon kullanımıyla yaygınlaşmasının bazı pozitif katkıları bulunmakta olduğu gibi yanlış veya bağımlılığa varabilecek kullanımların ise ciddi negatif dönütleri vardır.

Sosyal medya gibi sanal mecraların; kalabalıkların ilgisi, teveccüh kazanmak, mükemmellik vurgusu ve estetik algısı ile gerçek yaşamın arasındaki fark insanda bir boşluk hissiyatı ve daha fazlasını aramak veya gerçekliğe tahammül etmekte zorlanmak gibi etkilere sebep olmasıyla insanı sahte bir kusursuzluk çemberine ittiğini düşünülebilir.

Bediüzzaman Hazretlerinin dünyadaki son demlerinde ifade ettiği, "Bu zamanın bir hastalığı daha var; o da benlik, enaniyet, hodfuruşluk, hayatını güzelce medeniyet fantaziyesiyle geçirmek iştihası, tiryakilik gibi hastalıklardır.", zikredilen hastalıkların reçetesi yine Kur’ân-ı Azimüşşan’ın eczane ve hazinelerinde mevcuttur. Yaratılıştaki hikmeti anlam zeminimizde oturtmak, kâinattaki yerimizin ve vazifemizin kıymetini algılamak ve bu anlam yolculuğunu yaşam boyu devam ettirebilmekle imanın nurunu, ferahlığını, huzurunu kalbimizde ve ruhumuzda his ve zevk edebilme duasıyla…

(Genç Yorum, Nisan 2024 sayısından kısaltılarak alınmıştır.)

Okunma Sayısı: 935
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı