"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Din hürriyeti

M. Ali KAYA
04 Temmuz 2015, Cumartesi
Manevi hürriyetler -1

Manevî hürriyetler alanı ne kadar geniş tutulursa tutulsun manevî alan içinde kaldığı sürece başkasını rahatsız etmez. Daha çok bilgili ve dindar olmanın kimseye bir zararı yoktur. Bu sebeple manevî hürriyet alanı oldukça geniş tutulmalı ve sınırlandırmalar kaldırılmalıdır. Ancak manevî hürriyetlerin genişliği toplumun bilgi ve uygarlık seviyesi ile doğru orantılıdır.

Din ve vicdan hürriyeti beraber kullanılan iki terim ve ıstılâh olmakla beraber vicdan hürriyeti farklı inançları ve inanmamayı da kapsadığı için daha geniştir. Din hürriyeti vicdan hürriyetinin kapsamı alanı içindedir.

**

Din hürriyeti içinde akıl, ilim, fikir ve düşünce hürriyeti de vardır. Zira dini akıl, ilim ve fikirden bağımsız düşünemeyiz. Zira dinin muhatabı akıl ve vicdan, fikir ve kalptir. Bilgiden inanca kadar uzanan bir sonuçtur iman. 

Bediüzzaman iman ve itikada giden yolu yedi mertebeye ayırır. Tahayyül, tasavvur, taakkul, tasdik, iz’an, iltizam ve itikad. Yani insan bir şeyi önce hayalinde canlandırır, sonra tasavvur eder, sonra aklen idrak etmeye çalışır. Bir şeyi akılla kavradıktan sonra eğer doğru olduğuna kanaati varsa, tasdik eder. Sonra iz’an mertebesi gelir. Yani kalben kesin kanaata varır. Sonra iltizam gelir, yani ona taraftarlık gösterir, sonra itikad ve iman eder.  (Sözler, Lemaat, s. 1148.)

**

Din hürriyeti sorumluluk ve vazife duygusu ile de ilgilidir. Dinde imanın gereği olan “takva ve salih amel” vardır ki insanın hem aklını, hem duygularını hem de davranışlarını düzenleyerek “insan-ı kâmil” mertebesine çıkarıp bulunduğu toplumda “model insan” haline getirir.

Bu sebeple din hürriyeti hürriyetlerin başında gelir. Din hürriyetinin olmadığı yerde vicdanlara baskı vardır.

En tehlikeli baskı da “Dini kullanarak” vicdanlar üzerine baskı yapmaktır. Halbuki “Kavmin efendisi ona hizmet edendir.” (Keşfu’l-Hafa, 1:462.) hadisinin gereği olarak peygamberler de idarecidirler. İdarecilerin görevi başında bulunduğu topluma hizmet etmek ve kendine hizmet ettirmemektir. Bu sebeple Bediüzzaman’ın yorumu ile “Şeriat âleme gelmiş, tâ istibdadı ve zalimâne tahakkümü mahvetsin.” (Divan-ı Harb-i Örfi, 22.)

**

“Din Hürriyeti” kendi dininden olmayanların din hürriyetlerini korumayı gerektirir. Aksi taktirde din baskı aracı olarak kullanılmış ve istibdada alet edilmiş olur. Nitekim Peygamberimiz (asm) Necran Hıristiyanlarına “Eman” vermiş ve tam bir hürriyet tanımıştır. (M. Hamidullah, İslâmın Hukuk İlmine Yardımları, İstanbul-1962, s. 82.) Hayber’in fethinden sonra ganimet olarak ele geçirilen Tevrat nüshaları Yahudilere iade edilmiştir. (Hamidullah, İslâmda Devlet İdaresi, 200 ve 208.)

Peygamberimiz (asm) “Kim zımmiye eziyet ederse ben onun hasmıyım” (Kenz,4: 10913.) buyurmuşlardır. Bu hadis Peygamberimizin (asm) hukuka, insan haklarına verdiği önemi göstermesi açısından çok önemlidir.

Hulefa-i Raşidin bu hukuka çok büyük değer vermişlerdir. Hz. Ömer’in (ra) vefatından önce yaptığı son tavsiyesi çok önemlidir. Vasiyetinde savaş durumunda dahi zımmilerin haklarının korunmasını istemiştir. (Hamidullah, 22, 201.)

**

Osmanlı Devleti de din hürriyetine çok önem vermiş ve tebası olan Yahudi ve Hıristiyanları korumuş ve onlara tam bir din hürriyeti tanımıştır. Hatta Yavuz Sultan Selim Rumların bir hareketine öfkelenerek “Ya Müslüman olursunuz veya sizi buradan sürgün ederim!” demesini duyan devrin Şeyhülislâmı Zembilli Ali Efendi padişaha öfke ile çıkışır ve yaptığının şeriat-i İslâmiyeye aykırı olduğunu söyleyerek fikrinden vazgeçirir. (Hammer, Devlet-i Osmaniye Tarihi, Çev. Mehmet Atâ, 4: 255.)

**

Yüce Allah “Dinde zorlama ve ikrah yoktur!” (Bakara, 2: 256.) buyurarak insanın önüne geniş bir hürriyet alanı açmış ve insanın manevî hürriyetini sınırlamamıştır. Zira hürriyet baskı ve zorlamanın olmamasıdır. Selim kalpler ve salim akıllar hak ve hakikati gördüğü zaman tasdik eder. Hak dinin kaynağı ilahi ve fıtrî hak ve hakikat olduğu için zorlamaya ihtiyacı yoktur. 

Sonuç olarak, Bediüzzaman’ın ifadesi ile “Hürriyet Allah’ın insana ihsanı ve ikramıdır ve imanın hassasıdır.” (Münâzarât, 59.) Bu hürriyet çok geniş şekilde korunmalıdır.

Okunma Sayısı: 1788
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı