"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çatışma, Kemalizme hizmettir

M. Latif SALİHOĞLU
30 Aralık 2015, Çarşamba
Kemalizmin özünde ve karakterinde “çatışmacılık” yatıyor.

Eskiden, daha çok dış dinamiklerle ve haricî saldırılara karşı mücadele veriyorduk.

Kemalizmden sonra ise, iç dinamiklerimiz çatışmaya başladı. 

Bu dahilî çatışma, doksan yıldır devam ediyor. 

Kemalizmi kafamızdan, kalbimizden, yani iç bünyemizden silip atmazsak, söz konusu çatışma da sürüp gidecek. Acı gerçek budur. Kimse başka türlü hayal kurmasın.

Bu acı gerçeğin diğer yüzünde ise, ne yazık ki şu var: Türkiye’de birbiriyle boğuşanlar, çatışanlar, kavga edenler, bilerek veya bilmeyerek, doğrudan doğruya Kemalizme hizmet ediyorlar.

Şimdi, buraya kadar sayıp sıralamış olduğumuz iddiaların delillerine, dolayısıyla ispat cihetine bakalım.

* * *

Kendine has şartları ve özellikleri bulunan Saadet Asrı hariç, yaklaşık 1400 yıllık İslâm tarihinde, Müslüman vatandaşlar arasında doğrudan dinî, mezhebî, yahut etnik sebebe dayalı iç savaş, dahilî çatışma hali hemen hiç yaşanmadı.

Savaşların, çatışmaların hemen tamamı hariçle ve ekseriyetle gayr-ı müslimlerle yaşanageldi. Meselâ: Bizansla, Sasanilerle, İspanyollarla, Hindularla, Budistlerle, Haçlılarla, Ruslarla, Sırplarla, Moğollarla, İngilizlerle, Fransızlarla, İtalyanlarla, Yunan-Macar-Bulgarlarla, vesâire...

Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından hemen sonra ise, dış düşmanlarla savaş-çatışma hali neredeyse bitme noktasına geldi. 

Buna mukabil, adeta bitip tükenmek bilmeyen iç çatışmalar, dahilî muharebeler yaşanmaya başladı. Hem de, çifte şiddetle...

Yani, bir taraftan devletin kuvvetleri kendi öz vatandaşlarıyla karşı karşıya getirilip peşpeşe katliâmlara sebebiyet verilirken, bir taraftan da bu ülkenin yerli insan toplulukları birbirinin kanını dökecek, yek diğerinin canına kıyacak bir hale getirilmiş oldu.

Tabiî, bu da yine Kemalizm sayesinde ve onun kışkırtmasıyla...

İşte, bu çok elim ve bir o kadar da vahim gerçeğin birkaç delili:

* * *

Millî Mücadelenin daha ilk senelerinde (1920-21), İsmet Paşanın emrine verilen kuvvetler ile millî kahraman Çerkes Ethem’in etrafındaki kuvvetler birbiriyle çatıştırıldı.

Ethem Bey, türlü ayak oyunlarıyla diskalifiye edilmeye ve ittire ittire hudut haricine çıkmaya zorlandı. Bu hadiseden sonra, cesur bir kumandan olan Ethem Beye “hain” damgası vurulduğu gibi, maalesef Çerkes asıllı vatandaşlara da başka bir nazarla bakılmaya ve incitilerek, gücendirilerek, hatta hor bakılarak adeta dışlanmaya çalışıldı. 

Doksan beş yıldır yaşanan burukluk, bir iç yara gibi hâlâ giderilmiş, tedâvi edilmiş değil. Resmî olarak bir iade-i itibar yapılarak, bu derin yara tedâviye çalışılmalı.

* * *

Cumhuriyetin daha ilk yıllarında Ali Şükrü Bey, Deli Halit Paşa, Sakallı Nureddin Paşa, Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay, Re’fet Bele, Cafer Tayyar gibi, Millî Mücadelenin gözü pek kahramanları, yine türlü ayak oyunlarıyla diskalifiye edilmeye, siyaseten devre dışı bırakılmaya, hatta ölüm ve idam gibi cezalara çarptırılmaya çalışıldı.

Oysa, bu ülkenin insanları tarafından bunların tamamı sevilen, sayılan, hizmetleri takdir ile yâdedilen kimselerdi.

Sanki birer hainmiş gibi, bu kahramanlara revâ görülen bed muamele, milletimizi derinden yaralamış ve devletine karşı bir kırgınlığa onları sevk etmiştir.

Aynı şekilde, bunlar için de bir iade-i itibar cihetine gidilmesi lâzım.

Ne var ki, böylesine hayırlı ve lüzumlu bir çabanın önündeki tek engel, yine Kemalizm olarak görünüyor.

* * *

1925’teki Şeyh Said Hadisesi esnasında Türklerle Kürtleri karşı karşıya getirtip birbirine kırdıran Kemalizm, 1937’deki Dersim Hadisesiyle de Aleviler ile Sünnî vatandaşları birbiriyle çatıştırarak onulmaz yaraların açılmasına sebebiyet vermiştir.

Kezâ, 1930’da Menemen’de ve 1925-45 yılları arasında “Kürt İsyanları” diye isimlendirilen Doğu Bölgelerindeki hadiselerin arka plânında, yine Kemalizmin izlerini görmek mümkün.

Son olarak, bugün ülkemizde dindar kesimler (hatta Sünnî ile Sünnî gruplar) arasında yaşanan devâsız çatışmanın, boğuşmanın arkasında da aynı cereyanın olduğunu söylemek mümkün. Zira, başka bir cereyan dahildeki bu tür çatıştırmaları şimdiye kadar yapmadı, yapamadı; bundan sonra da yapamaz. 

Evet, başkasının ne gücü buna yeter, ne de karakteri buna müsait.

Dolayısıyla, bu ülkede kendi dindaşıyla, vatandaşıyla böyle amansız çatışmalar içine giren kimseler, bilerek veya bilmeyerek aslında Kemalizme hizmet ediyor demektir.

* * *

Peki, nedir şu Kemalizm ki, bir asra yakındır ülke ve millet olarak bizi perişan ediyor?

Kısaca şudur: Kemalizm, toplumun bütün katmanlarına, bütün renklerine müdahale ediyor ve diyor ki: Değişmelisiniz, başkalaşmalısınız; ama, asla kendiniz olamaz, kendiniz olarak kalamazsınız.

Evet, aynen böyle zorbaca bir müdahaleci, fıtrî ve yerleşik değerleri yıkıcı, dolayısıyla maddî-mânevî bütün dengeleri bozucu tuhaf mı tuhaf bir karaktere sahiptir.

Hem, öyle bir tuhaflık ki, dünyada eşi-menendi yok.

Vardır diyenler, bir milletin bin yıllık birikimini yıkıp yerlebir eden, adeta ağacın gövdesini köklerinden ayıran bir başka cereyanı örnek olarak göstersinler; biz de ona göre bakıp yazdıklarımızı değiştirelim.

Son bir not olarak, meraklı bir suâl: Acaba, Kemalizmi bizim gibi tarif eden ve onunla fikren olsun böyle çetin bir mücadele içinde bulunan başka kimler var? Varsa şayet, bunu cidden öğrenmek istiyoruz.

@salihoglulatif: Bir tv programında, yarım düzineden fazla adam “Mehdi, İsa, Deccal ve Âhirzaman” hakkında konuşup duruyordu. Aklı başında konuşan sadece bir-iki kişi vardı. Gerisi gırgır şamata yapmaktan öteye gidemedi. Her şey birbirine karıştı. Canım sıkıldı. Değmez dedim; izlemekten vazgeçtim, kapattım.

Okunma Sayısı: 1988
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Vefalı

    30.12.2015 09:28:50

    Sayın Latifoğlu, tesbitlerinize genelde katılıyorum, ancak Hz.Ali'ye bin bir fitneyle karşı başkaldıran Muaviye ve oğullarının Peygamberimizin soyuna karşı giriştikleri vahim kıyımları, Zalimi Haccac'ın korkunç katliamları ve 750 yıllarına kadarki yönetimlerindeki zalimlikleri çok kitaplarda anlatılmaktadır. O tarihlerdeki ayrımcılıkların vebali ortadoğuda halen devam etmektedir. Bediüzzaman eserleriyle yorumlarıyla olayların kaderi, manevi yönlerini de mükemmel şekilde de açıklamıştır. Allah razı olsun.

  • Abdurrahman KOÇAK

    30.12.2015 09:20:47

    Havuz medyasında o kadar çok gazeteci türediki ve yaptıkları programlarda o kadar basit anlamsız ki , ele aldıkları konuları karmaşık ve anlaması zor hale getiriyorlar, buda yetmezmiş gibi önemli konular ve değerleri mübtezel hale getiriyorlar......

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı