"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hak-kuvvet dengesi

M. Latif SALİHOĞLU
24 Aralık 2014, Çarşamba
Hak ile kuvvetin sıklıkla yer değiştirdiği bir vetireden/süreçten geçiyoruz.

Hak, şüphesiz daima üstündür. Kuvvet, onun yerine geçmez ve geçmemeli. 

Kuvvet, daima hakta olmalı, hukukta olmalı, kànunun elinde olmalı.

Ne var ki, bu dünyada, hususan şu zamanda bu hakikatli ölçülere riayet etmek bir hayli zorlaşmış durumda.

Zira, siyaset bu zamanda kizbe, yalana, dolana çok revaç vermiş. Doğruluk ise adeta can çekişiyor.

Siyaset topuzunu el geçirme ve elde tutmak uğruna her yol mübah sayılıyor; aynı şekilde, çok mukaddesat da fedâ ediliyor.

Dolayısıyla, eline “siyaset topuzu” denilen o şaibeli kuvveti geçirenler, hak-hukuk ölçüsünü bir yana bırakarak, ekseriyetle kendinden olmayan, yahut saltanatına destek vermeyen hemen herkesi hedef tahtasına koymayı adet haline getiriyor.

Toplumu ayrıştırıp kutuplaştırmaya çalışıyor. Vatandaşları kategorize ediyor. Dahası, kendi tarafında olmayan hemen herkesi düşman gibi görmeye başlıyor. 

Bu sebeple, başkasını damgalamaktan çekinmiyor: “Sen şucusun, sen de bucusun. Sen falanın kuyruğuna takılmışsın, sen de filanın kuyruğuna takılmışsın. Bize karşı olduğuna göre, demek ki hainlerle işbirliği içine girmişsin. Vesaire...” şeklindeki nakaratlar, bu  kutuplaştırma illetinin bir göstergesidir.

* * *

Hak daimî, kuvvet ise geçicidir.

Hakka dayananlar, her zaman huzur içinde yaşar. Kuvvete dayananlar ise, daimî bir huzursuzluk içinde olur. 

Çünkü, günün birinde o kuvvetin elinden çıkacağını, başkasının eline geçeceğini düşünür. Bu yüzden huzuru kaçar, hâkimiyeti müddetince korku ve tedirginlik içinde yaşar.

* * *

Evet, zulmün ömrü kısa olduğu gibi, kuvvete dayanan iktidarların ömrü de kısa olur.

Yalnız, o iktidar gücüne destek veren, onun devamı için gayret gösterenler canla-başla ve özellikle ihlâsla çalıştıkları ölçüde, o iktidarın ömrü de uzun olmaya namzettir.

Zira, kuvvet, hem hakta, hem de ihlâstadır. Hak yok, ihlâslı çalışmak varsa, kuvvete dayanan bir iktidar, ömür sürmeye yine devam eder.

Şu var ki: Bir iktidar, zulme girdikçe ve mâsumların hakkını-hukukunu çiğnedikçe, kendi ömrünü de kısaltıyor demektir. Kader, uzun ömürlü olmasına müsaade etmez.

Hani, belki bir müddet öyle güçlü-kuvvetli gider; sanki hiçbir tehlike yokmuş gibi de davranır; ancak, vahim âkıbet kaçınılmaz olur.

Böyle vahim âkıbetlerin dünya tarihinde sayısız örnekleri var. Hitler ve Mussolini, 6 yıl süren 2. Dünya Harbinin ilk yarıdaki galibiydiler. İlk yarıdan sonra alenen zulme bulaştılar. Askerî hedeflerin dışında sivilleri de vurmaya, kadın-çocuk demeden mâsumları da katletmeye başladılar. İşte, bu merhaleden sonra kuvvet dengesi onların aleyhine döndü ve gayet korkunç şekilde sonlarını getirdi.

Şu kudsî hakikati de unutmamalı kı, denilmiş: "Zalim Allah'ın kılıcıdır, onunla önce intikam alır, sonra da ondan intikam alınır."

Hem âyet, hem de rivâyetle tahkim edilen bu hakikatli sözden aldığımız ilhâmla, biz de bir zamanlar şu mısraları dile getirmiştik:

Zulmetme vatandaşına,

Belâ açılır başına,

Bir zalim çıkar karşına,

O da sana çatar bir gün.

Zulme bulaşan bir kuvvetin en dehşetli zararlarından biri de şudur: Elinde kuvvet olan kişi veya zümre, o kuvvetin topuzu ile muhalifleri hakkında kumpas kurarak suç icat etmeye yönelir; ardından da, merhametsizce cezalandırma cihetine gider.

Cenâb-ı Hak, bizleri zalimin ve zulmün her çeşidinden muhafaza eylesin.

***

RUZNÂME

15-25 Aralık 1055  

Kur’ân’a bayraktarlık şerefi

Sultan Tuğrul Bey, 1055 senesinin 15-25 Aralık günlerinde I. Bağdat Seferini başarıyla tamamladı. 

Aynı zamanda Hilâfet merkezi olan Bağdat'ı kansız bir fütûhât ile başında bulunduğu devlete, Selçuklu Devletine bağladı.

Bağdat, o tarihte Abbâsilerin elinde bulunan Hilâfetin merkeziydi. Halife ise "İslâmın bayraktarı" sıfatıyla Sultan Tuğrul isminin hutbede okunmasını emretmişti.

Burada bahsini ettiğimiz bu tarihî hadise, Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Mektûbât isimli eserinin “26. Mektup” bölümünde zikri geçen şu ifadelerle birebir örtüşüyor: 

Ey ehl-i Kur'ân olan şu vatanın evlâtları! 

Altı yüz sene (Osmanlı devrinden) değil, belki Abbâsîler zamanından beri bin senedir Kur'ân-ı Hakîmin bayraktarı olarak, bütün cihâna karşı meydan okuyup, Kur'ân'ı îlân etmişsiniz. Milliyetinizi, Kur'ân'a ve İslâmiyete kal'a yaptınız. Bütün dünyayı susturdunuz, müthiş tehâcümâtı def' ettiniz..."

***

@salihoglulatif: Risâle-i Nur’u güya “devlet himayesi”ne aldığını iddia eden iktidar partisi ve ona her türlü desteği veren mübarekler zümresi, o partinin yayın organlarında Üstad Bediüzzaman’a olmadık iftiralarla saldıran edepsizler hakkında acaba ne düşünüyor?

Okunma Sayısı: 2799
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hüseyin İLHAN

    24.12.2014 18:48:51

    RİSALEİ NUR u sadeleştirip tahrif eden vebal altında amma hırsızı koruyan,milletin malını taru mar eden ve nihayet aziz üstadmızı LAĞMI AĞZINDAN DESTURSUZ İFADELER serdeden bedbaht,akıl fakiri,iz'an,insaf ve vicdan dan a nasipsiz edna eşhasa ve onun mevkutesine İLANAT VEREN ne oluyor.ALLAHIM ALLAHIM SEN BİZLERİ İHLASI TAAMMEDEN AYIRMA,AYIRTMA.Bizler aciiz,fakiir,garibeyiz.Bizleri sırat-i müstakiminde daim eyle.AMİİN.

  • mehmet gözel

    24.12.2014 15:12:27

    ne yapacak mübarekler,adamları özür dilemeye bile davet edemiyorlar türkiye gazetesine ilan verip teşekkür ediyorlar

  • celal can

    24.12.2014 10:12:25

    tercuman gazetesi yazarı fuat bol,heralde kaleminin mürekkebi siyanur zehirinden,bu vicdansızlığı nasıl yaptın,risalei nurların müellifi olan üstadımızla fitne sözünü nasıl yanyana getirdin 80 senelik hayatında üstadımızı sürgünlerden sürgüne ,mahkemelerden mahkemeye hapislerden hapislere ona eziyet yapanlara dahi hakkını helal eden üstadımıza bu iftirayı nasıl attın.rus kumandanı nikola nikolaviç kadarda olamadınız.düşmanı dahi üstadın hakkını verirken,siz hangi millettensiniz de bu aşağılık iftirayı attınız. ayıp hemde çok ayıp ettiniz.....

  • ali ihsan

    24.12.2014 10:06:05

    kuvvet insanı baştan çıkartıyor. maalesef sözü geçen cemaatte kuvveti kendinde hissedince az çektirmedi bizlere..

  • Garib Doğu

    24.12.2014 09:36:37

    Hak ve kuvvet yer değiştirmiş durumda.Yazıda örneklerle mükemmel izah edilmiş.Hak kuvvettedir,demeseler bile uygulamalar onu gösteriyor.Hakkın,hukukun,adaletin yerine kuvvetin alması dehşetli zülumlara yol açabilir.Hele siyasi cepheleşmeler çok kötü sonuçları doğurabilir.Kimse kimseyi kendine benzetmeye çalışmasın. Azami bir hürriyet içinde herkes hiçbir engele takılmadan fikir ve düsüncesini ifade edebilsin.Tabiiki küfürsüz,hakaretsiz... Bu topuz tarafgirliği var ya bu zeminde en büyük düşmanımız.Çünkü, ahlakı bozdu,karakteri tahrip etti,İstikrar bırakmadı,..Vefa duygusunu öldürdü.,insanları çıkarcı yaptı.İhlas ve uhuvvetin üzerine kezzap suyunu döktü.Şiddetli ihtilafların merkezi oldu.Düşmanlıklar üretti.Cenab-ı Hak bu gaddar topuz tarafgirliği düşmanından bizleri muhafaza etsin.İçtimai durumu yazarımız açık ve net olarak izah etmiş.Allah kalemine kuvvet versin..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı