Fıtrî hâline dokunulmamış, hormonlama yapılmamış, genleriyle oynanmamış meyve, sebze ve sâir gıda maddelerini bulmanın hayli zorlaştığı tâlihsiz bir zamanda yaşıyoruz.
Özetle, temel tüketim mamüllerinden ekmek bozuldu, ekmeğin hammadesi buğdaya müdahale edildi, una-hamura-mayaya katkı maddeleri eklendi, vesarie. Bu durumda, yediğimiz şey ekmek midir, yoksa başka bir şey midir, kestirmek zor.
Ekmeğin (bilhassa somun ekmeğin) şimdiki son hâli böyle iken, paketlenmiş süte, yağa, peynire ve diğer süt ürünlerine de ne yazık ki güven kalmadı.
Bir ürünün raf ömrünü uzatmak için eklenen zararlı maddeler bu minvâl üzere giderken, çok daha zararlı görünen vukûât ise, GDO’lü ürünlerin piyasaları istilâ etmiş olmasıdır. Ki, bu vahim nokta üzerinde ayrıca ve önemle durmak icap ediyor.
*
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar anlamına gelen GDO'lu ürünlerle ilgili olarak bağımsız kuruluşlar, insaflı hekimler, vicdanlı uzmanlar vehameti görüp yıllardır feryâd û figân ediyor. Ancak, yine de seslerini yeterince duyurabildikleri söylenemez.

Menfaat hırsı ve rekabetin kızışmasıyla, GDO'lu mâmüllerin üreticileri, ithalatçıları veya tüccarları, kànunî sınırları-limitleri alabildiğine zorlayarak, hatta insanî sınırları aşarak meydanda at koşturmaya, cirit atmaya devam ediyorlar. Bu yaptıkları, insan sağlığına karşı elbette ki bir nevî sûikast mahiyetini taşıyor. Ne var ki, sebebiyet verdikleri ciddî hastalıklara, hatta insan ölümlerine hiç aldırış ettikleri yok. Cinayet işlemeye, artan bir hırs ve iştahla devam ediyorlar.
Bunlara had-sınır tanımazla karşı harekete geçmek, zararlarını önlemeye çalışmak, şüphesiz millet adına görev yapan devlet ve hükûmet yetkilileridir.
*
GDO gangsterleri, temel gıda ve besin maddeleri başta olmak üzere, neredeyse genetiğiyle oynanmadık sebze, meyve, tahıl çeşidi bırakmadılar. Kezâ, nebatî ve hayvanî hemen bütün gıdaların fıtrî (doğal, katkısız) yaratılış halin müdahale ederek bunların asâletini bozdular.
Bütün bunları hasis menfaatleri için, daha fazla para kazanmak için, bir kısmı da (mâlum o lânetlenmiş millet) hiç şüphesiz "insanlıktan intikam almak" için yapıyor.
Ürünlerinin mahiyetini, muhteviyatını açıklayınca, yahut mel'anetlerini deşifre edince de, adeta kudurmuşcasına saldırıya geçiyorlar. Doğrudan, ya da dolaylı şekilde tehdit ediyorlar veya haklarında dâvâ açıyorlar.
Bizim açımızdan bunlar vız gelir, tırıs gider. Tehdit ve saldırılar bizi enterese etmez ve etkilemez. İlânlarından, reklâmlarından gelecek haram para da, varsın kasamızdan eksik olsun. Hem, ne demiş atalarımız: "Eksik olsun minnetle, zilletle boyun eğerek kazandığın ekmek!"
Bir misâl: Bir meslektaşımız ilk yazısında "Sözde bilimle popülizm birleşince daha çok GDO zaferi elde edilir" başlığıyla enfes bir yazı yazdı. İbretle okuduğumuz bir sonraki yazısının başlığı ise, aynen şu oldu: "Arı kovanına çomak sokmuşum, farkında değilim..."
*
Her şeye rağmen, bu vâdide ilmin, irfanın ve insanlığı esas alan görüş ve düşüncenin hâkim olacağına inanıyoruz. Aksi halde, kıyâmete hazırlık yapmalıyız.
Şayet, bir erken kıyâmet kopmazsa, intibaha gelen insanlık âleminin bu vâdide vereceği şuurlu mücadele neticesinde müsbet neticeler alınacağına olancımızı muhafaza ediyoruz: Aynen, tam buğdaylı mâmüllerde, odun ateşinde pişen ekşi mayalı etmekte, ev yoğurdunda, "dumansız hava sahası"nda, tek edilen “kabak aşılı karpuz” meselesinde olduğu gibi.