"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İngiliz zulmü: Mehmetçiğin gözleri haşlandı

M. Latif SALİHOĞLU
07 Haziran 2017, Çarşamba 00:05
Başını İngilizlerin çektiği devlet ve hükûmetlerin Osmanlı’ya ve Müslümanlara yapmadığı kötülük yok. Üstelik, yüz yıllar boyu... Şimdi, “kaderin adâleti” ile ettiğini bulmaya, ektiğini biçmeye başladı.

Coğrafî olarak İslâm diyârından en uzak ülkelerden biridir İngiltere.

Coğrafî durum böyle olduğu halde, İngilizler, Müslüman topluluklarının içine en çok sızan, en çok sömüren, onlara en çok zulmeden ve her fırsatta Müslümanlarla savaşa tutuşan milletlerin başında geliyor.

Bakınız, onlarla sınır komşusu olmadığımız halde, I. Dünya Savaşı ve sonrasında hemen bütün cephelerde karşımızda İngiltere’ye bağlı kuvvetler veya bizatihi “İngiliz siyaseti” var: Hicaz Bölgesinde, Filistin-Sînâ Cephesinde, Suriye-Irak Cephesinde, Çanakkale Boğazında, Anzak Çıkarmasında, Gelibolu Yarımadasında, Nablus Savaşında, Kanal Harekâtında, İstanbul’un işgalinde, Samsun Canik’te, Kıbrıs’ta, Musul-Kerkük’te, Anadolu’daki istilâcı Yunan kuvvetlerinin arkasında, Lozan’da, vesaire...

Esasında bunların her biri başlı başına işlenecek, üzerinde durulacak konular. Fakat, şimdilik İngilizlerin Birinci Dünya Savaşı sonlarında esir aldıkları Osmanlı askerlerine revâ gördüğü “asitli işkence”den bir miktar söz etmek istiyoruz.

Krizol (Cresol) ile işkence

Birinci Dünya Savaşı sonrasına ait, ortaya az da olsa yeni bazı bilgi ve belgelerin çıkması, yer yer şok etkisi meydana getiriyor.

Bahsimize konu olan tarihî hadiseye dair mâlûmatın özeti şudur: Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlere esir düşen 15 bin kadar askerimiz, Mısır’daki “Osmanlı Usera-yı Harbiye Kampı”nda, aşırı krizol (yakıcı asit) maddesi bulunan havuzlara zorla sokularak gözleri haşlandı ve pekçoğu kör olup hiç göremez bir hale geldi. 

Bu arada, o acı vak’aya dair bazı bilgi ve belgelerin Genelkurmay'ın arşivinde bulunduğunu hatırlatmış olalım.

Millî Savunma eski Bakanı İsmet Yılmaz, 2013’te Ankara Milletvekili Sinan Aygün’ün konuyla ilgili sorusuna cevaben yaptığı açıklamada, Mısır'dan İzmir'e gelen mâlul esir kafilelerinin sayısı ve sağlık durumları ile ilgili bilgilerin Genelkurmay Askerî Tarih Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığında olduğunu ifade etti.

Ayrıca, aynı konuyla ilgili daha geniş bilgi ve belgelerin İngiliz arşivlerinde (British Arshive) bulunduğunu hatırlatarak, bir hususu özellikle nazara vermek istiyoruz.

* * *

Bu arada, bizim de kendi çapımızda yaptığımız araştırmalar neticesinde, 19-21 Eylül 1918’de hezimetle neticelenen Suriye-Filistin Cephesindeki Nablus Savaşı ve sonrasında ciddî bazı tuhaflıklarla karşılaştık: Savaş ciddiyetine, harp nizamına ve savaş ahlâkına uymayan tuhaflıklar... Yine hatırlatmak gerekir ki, söz konusu tarihlerde, M. Kemal Paşa Dördüncü, Yedinci ve Sekizinci Orduların dahil olduğu Yıldırım Orduları Grup Komutanıdır. 

Garip olduğu kadar acıklı da olan durum, yekûnu hakkında 30-40 bin civarındaki rakamların telâffuz edildiği bu kalabalık orduların, adeta “yıldırım hızıyla” ric’at ettiği, geriye çekildiği ve kısm-ı âzamının hezimete uğradığı, bunların İngilizlere esir düştüğü ve bölgedeki kızgın Ermenilerin de müdahalesiyle asitli sularda vücutları ve özellikle gözleri haşlanıncaya kadar işkenceye maruz bırakıldığı yönündeki gelişmelerdir.

Muhtelif kaynaklardan edindiğimiz bilgiler, bu vahim gelişmenin şöyle dramatik bir seyir takip ettiğini gösteriyor: Birinci Dünya Savaşı’nın son günlerine kadar düşmana karşı duran, dayanan ve teslimiyet bayrağını çekmeyen bu cephedeki Arap kabileleri ve müttefik Osmanlı kuvvetleri, her nasılsa 1918’in sonlarına doğru müthiş bir bozgun ile çöküntü içine girdi. 

Güneydeki bu geniş cephe, son safhada bütünüyle kaybedildi. On binlerce Osmanlı askeri de İngilizler'e esir düştü. Bu esirlerin de çoğu, tehcir sebebiyle o bölgeye sürülmüş olan kızgın Ermeniler'in insafına terk edildi. Kin ve öfke dolu Ermeni çetecileri, esir durumdaki binlerce Müslüman Türk askerini çeşitli işkence metotlarıyla imhaya girişti.

TBMM Zabıt Ceridesi'nin Mayıs–Haziran 1921 tarihli sayılarında yer aldığı kadarıyla, 1918 yılı Eylül–Ekim aylarında, Filistin–Sina Cephesi’nde yaşanan mağlûbiyet sebebiyle on binlerce Osmanlı askeri İngilizlere esir düşmüş. Bu askerlerin çoğu, İngiliz sömürgesi veya kolonisi durumundaki ülkelere cebren gönderilmiş.

Bu arada, 15 bin kadarı Osmanlı askeri de İskenderiye civarındaki esirler kampına getirilerek, güya yıkanıp temizlenmeleri istenmiş.

Yakıcı bir madde olan Krizol (Cresol), yıkanma havuzuna çok fazla miktarda konulduğu için, havuza dalan Mehmetçiklerin vücudu yanmaya başlamış. Bunu fark edip çekinen, yahut itiraz edenler ise, dipçik darbeleriyle havuza itilmiş ve nihayet başlarını da suya sokmaya mecbur edilmişler... İşte, pekçok askerimiz bu sûretle vücudu yanmış, haşlanmış ve nihayet gözlerini kaybetmiştir.

Bu vaziyette kurtulan bazı askerlerin tâ İstanbul’a kadar geldikleri, sokaklarda dilenci durumuna düştükleri de rivâyet ediliyor. 1924’te bu konuya dair bir Meclis araştırması istendiği halde, ne hikmetse üzeri örtülüyor ve on binlerce Osmanlı askerinin âkıbeti adeta bilerek ve kasten meçhûle terk ediliyor.

Sebep? En kuvvetli ihtimal: Cephedeki bu ağır yenilginin asıl sorumluları ortaya çıkarılmasın ve hesaba çekilmesin diyedir... Öyle anlaşılıyor ki, Güney’deki cephede, Sarıkamış felâketini dahi aratacak derecede elim hadiseler cereyan etti.

@salihoglulatif:

ZEYTİN, dayanıklı-bereketli; uzun ömürlü bir ağaç. Kurân'da takdir-tahsin edilmiş bir nîmet... Kezâ, barıştır; onunla çatışan kaybeder.

Okunma Sayısı: 6476
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Latif Salihoğlu

    8.6.2017 12:34:49

    Sn. Ali TAM, tam isabet bir yorumda bulunmuş. Osmanlı ordularını mahveden, tek başına haricî düşmanlar değil, askerin içine girmiş olan Süfyanist Yahudiler, Dönmeler, Masonlar ve sair Zındıka Komiteleridir. Bunlar, o tarihte askerimizi tuzağa düşürerek gaddar İngilizlerin insafına terk ettiler.

  • Ali Tam

    7.6.2017 01:26:01

    Mel'un Süfyan zuhur ettiginde Müslümanlara ve Islam (ordulari dahil) bütün mukaddesata IHANET eder, zira o lanet olasi varlik Müslümanlarin arasinda bir münafik olarak zuhur eder. O Süfyan kendisinden beklenen tüm melanetleri yapmistir. Kendisine ne emanet edilmisse hiyanet etmis. Ne zaman konusmussa yalan konusmus. Verdigi sözü asla (en basinda Sulatana biatini) tutmamistir. Ingiliz Gladstone Plani Süfyan ile tetikcisini buluyor! Gladstone de Süfyan da Cehennem'in Gayya Kuyusuna... Unutmamamiz gereken bir husus dessas Ingiliz asla bizim dostumuz olamaz!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı