"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kurtçuklar, gövdenin içinde

M. Latif SALİHOĞLU
04 Şubat 2015, Çarşamba
Yaşadığımız zamanın dehşetli tehlikelerine dikkat çeken veciz bir başka izah ve ifade de şöyledir:

“Bana ıztırap veren, yalnız İslâmın mâruz kaldığı tehlikelerdir. 

“Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. 

“Şimdi, mukavemet güçleşti. Korkarım ki, cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. Çünkü, düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. 

“Cemiyetin basîret gözü böyle körleşirse, îman kalesi tehlikededir. İşte benim ıztırâbım, yegâne ıztırâbım budur.” (Bediüzzaman; Tarihçe-i Hayat, s. 542)

* * *

Hariçten gelen tehlikeler,  genellikle gürültüyle, gümbürtüyle, yani bağıra çağıra “Geliyorum” diyerek gelir. 

Haliyle, tedbir ve müdafaa vaziyeti de ona göre alınmaya çalışılır.

Dahilden gelen tehlikeler ise, sessizce, sinsice, yani sezdirmeden gelir. Kezâ, kendini “dost-ahbap” zannettirerek gelir. Bünyeye girip yerleşir.

Bu kemirici kurt veya mikrop fark edilir hale geldiğinde ise, ne yazık ki bünye artık takatsiz hale gelmiş, hatta bazan ölüm derecesine gelinmiş oluyor.

* * *

Yarım asırdan fazla bir zamandır neredeyse elindeki bütün sektörleri özelleştirmeye çalışan devlet, doksan yıldır “özel”in, “sivil inisiyatif”in elinde neşredilegelen Risâle-i Nur’u tekeline alarak bir ilke imza attı.

Hiç şüphe yok ki, hamiyet ve basiret ehlini dilhûn eden bu gelişmenin tâ başından itibaren, yine bünyenin içindeki kurtçuklardan istifade edilerek, feleğin çarkı tersine çevrilmeye çalışıldı.

* * *

Kezâ, “sadeleştirme” adı altında yapılan dehşetli tahrifat ameliyesi de, aynı şekilde dost çehreli görünerek yıllar yılı “kanımızı emen, can damarımızı koparan” bünye içindeki kurtçukların marifetiyle tatbik sahasına sokuldu.

* * *

Risâlelerin inhisarı, tahrifatı derken, sıra ne yazık ki “Nur derslerinin tahrif edilmesi” noktasına kadar gelip dayandı.

Başlangıçta gayet mâsumane görünen bu yeni tahrifat hareketi, gelinen nokta itibariyle, doksan sene evvel Barla’da mayalanan cemaat ruhunu zedelemeye, Nur’un kuvve-i kudsiyesini kırmaya, şahsiyet-i maneviyeyi şovmenlerin marifetiyle perdelemeye, imandan sonra gelen takvâ hassasiyetini türlü muzahrafat ve komiklikler ile törpülemeye, argo tâbirlerle ve malayani tasvirlerle safi zihinleri idlâl etmeye ve gençlik hissiyatını tahrik ile yıllar yılı teraküm etmiş olan mânevî hâsılat ve sermayeyi mahiyeti meçhûl yönlere doğru sevk etmeye çalışmaktan ibarettir.

Böylelerinin, gûyâ Risâle dersi adı ve nizamı altında görünür iken ağızlarından çıkan necasetli tâbir ve kelimeleri biz burada yazmaktan bile çekiniyor, cidden haya ediyoruz.

Bizim burada yazmaktan ayrıca imtina ettiğimiz işin çok daha vahim öyle cihetleri zuhûr etmeye başladı ki, bu vahametin farkında olmayan az sayıdaki bazı kardeşlerimiz, ne yazık ki bizim uyarılarımızı kendince gereksiz buluyor.

Oysa, “sürekli ağlatarak” din-imanî hakikatleri ders vermedeki sakıncaların çok daha büyüğü “sürekli güldürme” versiyonunda yatıyor.

Şayet, vaktiyle birincisi için gerekli uyarılar yapılıp tedbir alınması cihetine gidilebilseydi, bugün türlü fâcialarla yüzyüze gelme bahtsızlığı belki de yaşanmayacaktı. 

* * *

Resmî tekelciler ve kànunî inhisarcılar gibi, yazılı ve sözlü tahrifatçılar da iyi bilsinler ki, meydan boş değil.

Dolayısıyla, meydanda istedikleri gibi at oynatmalarına hamiyet ve basiret sahiplerinin seyirci kalacakları zehabına kapılmasınlar.

Kezâ, bu dâvâ sahipsiz değil.

Dâvânın hakiki sahibi, şüphesiz Cenâb-ı Hak’tır. O, imhal etse de asla ihmal etmez.

Fakat, sebepler dünyasında yaşadığımız için, bu dâvânın zahirî sahipleri de var olup, bunların da hakiki Kur’ân şâkirdleri ve Nur’un ihlâslı hâdimleri olduğunu hatırlatmak isteriz.

Bu isimsiz kahramanların şimdiye kadar çekmediği ezâ, görmediği cefâ, ödemediği bedel neredeyse kalmadı.

Aynı şekilde, şimdi ve bundan sonra, hatta kıyamete kadar sürecek bütün sıkıntıları göğüslemeye lillahilhamd hazır durumdalar.

Velhâsıl, bir dâvâ bedel ödeyenin ve bedel ödemeye hazır olanındır. Dolayısıyla, çilesiz hazırcıların, zahmetsiz bedavacıların hevesleri kursaklarında kalmaya mahkûmdur, biiznillah.

***

@salihoglulatif: Bir dâvâ, bedel ödeyenin ve bedel ödemeye hazır olanlarındır. Nur dâvâsına gönül verip hayatını vakfedenler, her türlü zahmete katlanmaya, her nevi çileyi çekmeye peşinen hazırdır. Bu ihlâslı kararlılığın, Allah’ın inayetiyle kıyâmete yakın bir zamana kadar devam edip gideceğine inanıyoruz.

Okunma Sayısı: 4580
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nevzat Karaağaç

    4.2.2015 20:44:03

    Çok güzel konular bunlar. Ağlatan hoca güldüren çantacıyı görmek elbette ferâsettir. Ama daha ciddi konular gözünüzden kaçtı. Mursi hayranları, meşverete muhalefet edip siyasal İslâm adayını korkusuzca destekleyen içimizde dolaşanlar. Ve bunu hâlâ görmezden gelen cemaatteki sözde Demokrat kadrolar. İşte biz de sizin görmemekte ısrar ettiğiniz konuları nazarlarınıza vermeye çalışıyoruz.

  • garip talebe

    4.2.2015 16:43:48

    cemal bey kimler diye sormuşunuz bu kişiler..kimleri bulmak çok basit risalede olmayan şeyleri risaleye sokuşturanlar..Kafalarına göre hareket edenler bu kadar basit hala kim kim diye soruyorsunuz ..kim şahsını ön plana çıkarma derdindeyse o.

  • Akif Arslan

    4.2.2015 10:55:56

    Latif abi Allah bin defa razı olsun sizden.. İnsanın içinden geçip cümlelere dökemediği, kelimelerin kifayetsiz kaldığı meselelere kelimeleri bi iznillah öyle kifayetli hale getrimişsiniz ki bizde yaşattığı duygulara kelimeler yine kifayetsiz kalıyor.

  • Garib Doğu

    4.2.2015 10:34:40

    Lahika mektuplarının kıymetini bugün daha iyi anlıyoruz.İçtima-i ve siyasi hayatımızda tezahür eden maddi,manevi tehlikelerin,sıkıntıların bir sebebi de bu nurani hakikatlara,projektörlere,işaret taşlarına,yol göstericilere kulak asmamamız, ve bu mustakim prensip ve kaidelere göre hareket etmememizdir.İman davasını selametle yürütmek için vaz edilmiş hakikatlardır bunlar.Ve Lahika mektuplarının, neredeyse külliyatın yarısı kadar bir hacimleri var.Çoklukları önemlerindendir.Bu lahika mektupları iman sarayının,muhkem kale ve surları olduğu için son derece önemlidirler.Az okuduk.Bunlara kafa yormadık.Bugün her zamankinden daha fazla bu mektuplar okunmalı ve gerekleri yapılmalıdır.Bunları senelerce ihmal ettik.Ve karşımıza yazıda anlatıldığı gibi dev içtima-i ve siyasi,sosyolojik ve psikolojik sorunlar çıktı...

  • celal can

    4.2.2015 09:44:19

    Elinize sağlık...bu yazılara gücenme olmasın. lakin sahsi yaptığımız yorumlarda kullandığımız ifadeler yüzünden yeni asyaya mal edilmesin...

  • cemal özkaya

    4.2.2015 09:11:27

    bu ders yapanlar kimler? nerede yapıyorlar? organizelerden bahsediliyor. bu organizeler nerede ne zaman yapılmış? ağlatanlar yanlış anlamadıysan fetullah hoca grubu kastediliyor. öbür bozguncuları anlayamadım.

  • HÜSEYİN İLHAN

    4.2.2015 06:45:09

    Allah razı olsun ağabeyim.Maalesef YENİ ASYA bunları dile getiriyor,bunlara karşı duruyor diye hadi canım diyen ahmaklar mevcut.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı