"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Lozan’da ‘Dinden çıkma’ sözü verildi - 5

M. Latif SALİHOĞLU
10 Ekim 2016, Pazartesi
Birinci Lozan görüşmesinden dönen İsmet Paşa, henüz bir aylık gelin olan Latife Hanımla birlikte İzmir'den dönen Mustafa Kemal ile Eskişehir istasyonunda buluştular ve aynı kompartımanda başbaşa Ankara'ya geldiler. (20 Şubat 1923)

Yol boyunca, Lozan'da “Yeni Türkiye”den istenen şeyler konuşuldu. Tamamı kabul edildi. (Büyük Doğu, 29. Sayı.) Aynı trenle birlikte Ankara'ya dönen “mebus paşalar”, Millet Meclisi'ni olağanüstü toplantıya çağırdılar. Meclis'te Lozan'daki görüşmelerle ilgili olarak peşpeşe "gizli celse"ler yapıldı. (21-27 Şubat 1923)

Millet Meclisi'nin I. Devre 4. Toplantı senesinin açılışı ise, 1 Mart günü yapıldı. Meclis Reisi M. Kemal, açış konuşmasında şunları söyledi: "... Misâk-ı Millî, vatanın haricî düşman karşısındaki vaziyet ve mevkiini tesbit eden mukaddes bir kaide olduğu gibi, 1 Kasım 1922 kararı (Saltanatı kaldırma kararı) da milletimiz için dahilî ve daimî bir düşman olan ferdî saltanata (Osmanlı Saltanatı) ve onun temsil ettiği meş'um bir idare şekline tevcih edilmiş mukaddes bir silâhtır." (Zabıt Ceridesi, 28. Cilt, s. 2)

* * *

1 Mart 1923’teki Meclis oturumunda, ayrıca şu gelişmeler yaşandı:

* Latife Hanım, o gün Meclis'e gelen ilk kadın oldu. Çalışmaları, dinleyici locasından takip etti.

* Ali Fuat Paşa, Meclis İkinci Başkanlığına yeniden seçildi.

* Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey, Birinci Başkan Vekilliğine yeniden seçildi.

*Konya mebusu Musa Kâzım Efendi, Meclis İkinci Başkan Vekilliğine seçilmiş oldu.

* * *

II. Lozan'da Misâk-ı Millî kararlılığı korunamadı. Ancak, Osmanlı aleyhtarlığı meselesinde, Batılıların istek ve beklentilerini de aşacak seviyede ileri gidildi.

Vaktiyle yerden yere vurulan "ferdî saltanat" hususunda ise, bilâhare sergilenen mutlak istibdat rejimiyle, sadece ferdî saltanat geride bırakılmadı, ayrıca dünyada eşi-benzeri görülmemiş bir "dikta idaresi" tatbik sahasına konuldu.

* * *

Bu konuda en çarpıcı tesbitlerden biri Tarihçe-i Hayat isimli eserin 259. sayfasında şu sözlerle zikrediliyor: "Evet (Yestehibbünel-hayatüd-dünya alel âhire/'Onlar ki, seve seve dünya hayatını âhirete tercih ederler.' İbrahim: 3 âyetinin) işaretiyle, bu asır hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye, hatta ehl-i İslâma da bilerek tercih ettirdi. Hem, 1334 (1918–19) tarihinden başlayıp, öyle bir rejim ehl-i îman içine sokuldu... Evet, (âhirete tercih) cifir ve ebced hesabıyla 1334 ederek, aynı vakitte eski Harb-i Umûmide İslâmiyet düşmanları galebe çalmakla muahede (Sevr 1920) şartını, dünyayı dîne tercih rejiminin mebdeine (başlangıcına) tevafuk ediyor. İki-üç sene sonra (1923) bilfiil neticeleri görüldü."

Evet, hiç şüphe edilmesin ki, (22 Kasım 1922'de başlayan ve 24 Temmuz 1923'te sona eren) Lozan Antlaşması, vaktiyle (10 Ağustos 1920) imzalanan Sevr Antlaşmasının devamı mahiyetindedir.

Ve ne yazık ki, bizim mahv olmamızı hedefleyen o dehşetli Sevr plânı, üç sene sonra (mânen daha da dehşetli bir sûrette) Lozan'da yürürlüğe konularak, bir şekilde rövanş alınmış oldu. Böylelikle, Türkiye, maddeten olmasa da, bilhassa mâna ve ruh cephesinde adeta paramparça edildi.

Yukarıda temas ettiğimiz o gizli Lozan ejderhası, bizim bütün mukaddes değerlerimizin esasına, erkânına ilişti. Hatta bu vatandaki bin yıllık İslâm medeniyetini yıktı ve milyonlarca insanımızın da ebedî hayatını mahvetti.

Bediüzzaman Hazretleri, Birinci Şuâ'da tefsir ettiği âyetlerin 28.'si olan Tevbe Sûresi 32. âyetin asrımıza bakan işarî ve remzî mânâsına bakarak, Avrupa zâlimlerinin şu “Devlet-i İslâmiyenin nurunu söndürmek niyet ve kastiyle” neler yaptığını detaylı bir şekilde izah ediyor. O bahse müracaat...

* * *

Özetle ifade edelim ki: Nâmert hasımlarımız Sevr engelini Lozan'da aştılar. Aynen, 1915'te geçemedikleri Çanakkale Boğazını, 1918'deki Mondros Mütarekesi bahanesiyle bu kez ellerini kollarını sallayarak geçip işgale girişmeleri gibi.

@salihoglulatif: İktidar yanlısı medya cenahından, hemen her gün çıkıp bağıra çağıra Said Nursî'ye sataşan edepsizlere, birileri çıkıp birşey demeyecek mi?

Okunma Sayısı: 3685
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ugur

    10.10.2016 23:23:11

    Salih bey dip notunuz bize yasananlar konusunda herseyi anlatiyor. Onemli olan dogrunun yaninda yer almak degil, benim yani da yer almak zihniyetinin getirdigi nokta... Artik kimse (Yeni Asya gibi az sayida medya ve birkac kisi haric) dogrulari dile getiremiyor. Aninda fetocu damgasi yiyip derdest ediliyor. Allah (cc) yar ve yardimcimiz olsun. Hakikatin ortaya dokulmesini nasip etsin. İnsanlari insafa getirsin, affetsin. Hepimize her sartta dogru yolda yurumeyi nasipetsin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı