Kıble, namaza başlamadan önce bulunduğunuz yerden Kâbe yönüne dönülmesi demektir. İçtihatlara göre, bilinmeyen bir yerde, başvurabilecek bir kaynak da yoksa, 45 derece sapmaya kadar olan sapmalarda, kıbleniz sapmış olmaz.
Ama Kâbe’nin tam önünde olduğunuz halde; siyasîler geldi diye, kıbleye tam arkanızı dönerseniz, kıbleniz şaşmış olur.
Kâbe’nin özelliklerinden birisi de, orada herkesin adının “Abdullah”, yani “kul” olmasıdır. Renk, ırk, zenginlik, güçlülük ve bunun gibi onlarca sıfat orada anlamını yitirir, orada herkes eşittir.
Kâbe ziyaretçileri arasında, kendini belli etmek, ilgiyi ve cazibeyi kendine çekmek, orada hubb-u cah istemek, Kâbe’nin ruhuna terstir. Herkesin beyazlar içinde olduğu bu en kutsal mekânda, laci takım elbiselerle arz-ı endam eylemek de Kâbe’nin ruhuna terstir.
Ülkenizi kendi etrafınızda döndürtmeyi başarabilseniz bile, bunu Kâbe’de deneyemezsiniz bile… Madem ki Kâbe’ye geldiniz, Kâbe’nin etrafında döneceksiniz ve kimseyi orada, kendinize döndürtmeyeceksiniz. Kâbe’ye sırt çevrilmesine sebep olmayacaksınız. Allah’ın (cc) tevhid evinde, lehinize de olsa tefrik yapmayacak, yaptırmayacaksınız.
Kâbe’ye gittiğinizde bu dünya için ıslıklar eşliğinde tezahürat etmeyecek, ettirmeyeceksiniz; telbiye edeceksiniz. “Başbakan, Başbakan!” diye kimseyi kendinize baktırmayacak, “Lebbeyk Allahümme Lebbeyk” diye haykıracaksınız. Kâbe’yle, AKP Genel Merkezi’ni birbirleriyle hiç karıştırmayıp; Kâbe’de AKP Genel Merkezi Balkonundaymış gibi davranmayacaksınız.
Kâbe’nin el sallama yeri değil, en safî duygularla yüce Allah’a (cc) el açma yeri olduğunu bileceksiniz.
Kâbe’ye geldiğinizde Kiramen Kâtibin ve diğer meleklerin kayıt yaptığını bilecek, siz cep telefonlarınızla kendinizi kayıt yapmayacaksınız.
Kâbe’ye gelenler Allah’ın (cc) sevabına müşteri olmaya gelmişler, Allah’ın (cc) sevabına müşteri olmayı gelenleri, kendinize müşteri yapmaya çalışmayacaksınız.
Kısacası edebinizle gelip edebinizle gitmeye maksimum gayret sarf edeceksiniz.
Şehit cenazesinde mitingden sonra, Kâbe’de de mitingvari bir gösteri yapmak, bu tip siyasette çıtanın çok yükseklere çıktığını gösteriyor. Şayet bu bir olimpiyat sporu olsaydı, sırıkla atlama dünya rekorları, Sergei Bubka’nın yerine AKP siyasetçilerinin elinde olurdu.
Yavuz Sultan Selim, bırakın Kâbe’nin müştemilatını, Mekke’ye yaklaşırken bile, gürültü çıkmaması için atından inip yürümesini, kafilelerindeki bütün atların nallarına bez sardırmasını hatırladıktan sonra, bu garabete şahit olmak acaba bir kıyamet alâmeti de olabilir mi diye düşünmüyor değilim.
Kureyşliler Kâbe’yi tavaf ederlerken tavaf esnasında Hz. Peygamberle (asm) karşı karşıya gelir, ıslık çalıp el çırparak onun aleyhinde tezahürat ederlerdi.
Bunun üzerine: Onların, Kâbe’nin yanında duâları ıslık çalıp el çırpmaktan ibarettir. Öyle ise (ey müşrikler) inkâr etmekte olduğunuzdan dolayı tadın azabı. 35 (Enfal)
Âyet-i Kerime’si inzal buyrulmuştur.
Kâbe’de ıslık çalınıp, tezahürat edilmesine sebebiyet verilerek, bir cahiliye dönemi adetine yeniden hayat verilmiştir.
Allah (cc) sonumuzu hayreylesin.
İnşallah.