"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kara lastik

Mehmed KILIFOĞLU
23 Kasım 2014, Pazar
Trajedi içinde trajedi. Artık alıştığımız, bilindik hale gelen Anadolu Manzaraları.

Bir yandan Hakk’ın rahmetine kavuşan Tezcan kardeşimin annecağızı “Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?” diyen Ayşe Nine yüreklerimizi parçalarken; diğer yandan babacağızı Recep Dede’nin ayağındaki yırtık lastiklerini görmek de, yırtılıp parçalanmış yüreklerimizin üzerine iyice tuz biber ekti. O yırtık lastikler bir şamar gibi suratımızda patladı.
Bazı basın yayın organlarındaki yazarlar, yırtık lastiği yırtık ayakkabı olarak tanımladılar. Belki daha önce hayatlarında hiç kara lastik bilmemiş, görmemiş ve giymemişlerdi. Biz yine bu görmemişliği kendilerine çok görmeyelim, ama öncelikle şu yanlışı düzeltelim, o gördüğünüz ayağa giyilmiş garibanlığı temsil eden şey bir ayakkabı değildir, adına kara lastik denir. Önceleri yalnızca Ankara’da imal edildiğinden midir, yoksa en kaliteli lastiğin Ankara’da imal edildiğinden midir bilinmez, Ankara Lastiği olarak da bilinirdi. Ama ne kadar kaliteli olursa olsun, en pahalısını, yani içinde astara benzer bir şey olanını 15 liraya, Recep Dede’nin giydiği astarsız olanını ise 8 liraya alabilirsiniz. Nereden mi bilirim, çok giydim de oradan bilirim. Bu lastikler tarla da bahçe de giyilir, ama bir düğünde veya bir cenaze de giyiliyorsa, giyen kişinin mikro ekonomisinin kötü olduğunu, hatta yön verebileceği küçük bir ekonomisinin bile olmadığını anlayabilirsiniz. 
Düğün ve cenazeler, Anadolu insanının toplum içine çıktığı en önemli buluşmalardır. Anadolu insanı, evinin özel bir köşesinde en yeni ve temiz elbiseleri, bu buluşmalarda giymek için saklar. Heyhat! Recep Dede’nin kıyıda köşede giymek için bir ayakkabısı bile yok. Olsa hiç cenazeye, hele ciğerparesi Tezcan’ının cenazesine yırtık bir çift eski Ankara Lastiği ile gelir miydi? Zaten bunu “Param olsa bunlarla gezer miydim”diye en yalınlığıyla ifade etmiyor mu Recep Dede? “Anladım seni ben, dede anladım; “Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?” diyen Ayşe Nine anladım seni ben,  anladım, anladım çaresizliklerinizi, anladım. İsyan etmeden çaresizliklerinizi kabullenişinizi de anladım. Siz o ayaklarınızın altı öpülesi annelerimizsiniz, babalarımızsınız bildim. Anlaması gereken, ama anlamayanlar utansın. Devleti, ayakkabı kutularıyla size ayakkabı getirirken görmek isterdik, heyhat! Siyah çöp poşetinde bir çift Kara Lastik daha getiriyor; sanki bütün fakirliğini, bütün ezilmişliğini bir kere daha yüzüne vurup, hatırlatırcasına, “İşte sen busun” dercesine. Ayakkabı kutuları gitmesi gerekenden başka yerlere gidiyor, içlerinden de başka başka şeyler çıkıyor… Anladım seni ben Tezcan kardeşim, anladım. Siz, bu ülkenin çimentosusunuz, bu ülke sizin üzerinizde yükseliyor; Siz bu ülkenin topraklarında yükselen AVM’lerin, gökdelenlerin, sarayların temelindeki çimentosusunuz. Bu binalar sizin üzerinde yükseliyor. Yeni Türkiye bu… Sizi anlamayan, katlinize ferman olanlar utansın…
Bir yandan ülkede şimendifer, tren olmadığı halde; “Ülkeyi demir ağlarla ördük” derken, diğer yandan o dönemin insanları hayatta kalmak ve ölmemek için ağaç kökü yiyordu. Kıtlıktan otuz kiloluk bir teneke pirince bir dönüm yer değişiliyordu. Bu kameralar karşısında oynanmayan gerçek bir “survivor” oyunuydu. Aradan geçen 80-90 seneye rağmen, Anadolu’da bir çok şeyin değişmediğini görüyoruz. Ülke demir ağlarla örülsün diye, dedesinin hayatta kalmak için ağaç kökü yediği Recep Dede; saraylar yapılsın diye oğlunun cenazesine, ayağına on yerinden yırtılmış bir kara lastik ile ancak gidebiliyor… Eski Türkiye ile Yeni Türkiye arasında ne değişmiş?
Ey, bu zenginler daha çok kazansın diye toprağa düşürülmüş kardeşlerim; 
Kalbimiz sizinledir. Ruhunuz şad, mekânınız cennet olsun. 
Bu yazı, Ayşe Nineme, Recep Dedeye, Tezcan Kardeşime, para ve daha fazla kâr için maden ve diğer iş kazalarında hayatları katledilen bütün kardeşlerime ithaf edilmiştir…

Okunma Sayısı: 3117
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • HÜSEYİN İLHAN

    23.11.2014 09:05:33

    Ağzına sağlık,dimağına bereket,kalemine kuvvet kardeşim.1000 odalı saray pardon HARAMSARAY da oturabilen ,oturanı makul görenlere kolaaaaay gelsin.HESABINIZ ZOOOOR. NORVEÇ başbakanı efendimiz SAV.min bir hadisi şerifini naklediyor.Bizden almıyor olabilirsiniz hiç olmazsa avrupalıdan ibret ve ders alın.

  • safpani

    23.11.2014 08:53:28

    Cok guzel yazmissiniz.Kaleminize kuvvet.Cok etkilendim. Allah razi olsun.Guangzhou/Cinden selamlar.Abdullah

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı