Adı Avrupa Birliği Bakanlığı… Bakan ise da hem başmüzakereci hem AB Bakanı. Binali Yıldırım’ın Başbakan olmasından sonra 9 bakan kabine yer bulamazken, AB Bakanı Volkan Bozkır’da bunlardan birisi oldu.
Bozkır’ın yerine gelen isim de Davutoğlu’nun AKP genel Başkanlığı döneminde parti sözcüsü olan eski kültür Bakanı Ömer Çelik’ti. Çelik, partinin MKYK’sında yer almayınca “sürpriz” olarak karşılanmıştı.
MKYK’da yer alamayan Çelik şu anda AB Bakanı oldu. Bakanlık devir teslim merasiminde yaptığı bir konuşma dikkat çekiciydi. AB Bakanı olan Çelik, “Türkiye için AB perspektifi çok önemlidir, ama yegâne seçenek değildir” deyiverdi.
Bakanlık adı AB, ama bakan “AB yegâne seçenek değildir” demişse, söyleyecek söz de kalmıyor. Ancak şunu söyleyebiliyoruz. Bakanın bu sözleri hükümetin de AB’ye bakışını gösteriyor.
Gerçi, Cumhurbaşkanın vizelerin kaldırılmasıyla ilgili AB’ye rest çektiğini de unutmayalım. AB yetkilileri kriterlerin sadece AB ile birlenmediğini iki taraflı belirlendiğini söyleyerek cevap verdi, ama hem hükümetin hem Erdoğan’ın AB’ye bakışı da böyle.
Zaman zaman AB ile bir anlaşmazlık olsa hemen Şanghay Beşlisi, Arap Birliği gibi sözlerinde kullanıldığını unutmayalım. Bu durumda insanın aklına takılıyor, Türkiye’nin AB’den başka ne seçeneği var? Yoksa başka birlik mi var?
***
TEVAFUKUN BU KADARI
Bahçeli, başkanlık ve partili cumhurbaşkanlığına kapıları kapattığı sözlerinin üzerinden saatler geçtikten sonra Yargıtay MHP’nın olağanüstü kongre kararını onayladı.
Bu çok manidar bulundu. Tevafuk işte…
***
“YA Bİ DURUN!”
Başbakan Binali Yıldırım, farklı bir portre çiziyor. Fıkra anlatıyor, ikili diyaloglarda esprili bir üslup kullanıyor. Kendisine sataşan muhalefet milletvekillerine “merhaba” diyerek ortamı yumuşatıyor.
Kendisini saatlerce bekleyen gazetecilere, “Sizin için üzülüyorum, böyle erken aç susuz burada durmanız beni üzüyor. Siz çağırın ben gelirim” diyor, partisinin genel merkezine protokol kapısından değil, normal kapısından girerek herkesi şaşırtıyor.
Bu esprili kişiliğinden dolayı sert konuşsa da karşısındaki muhatapları espri sanıp ya dediğini yapmıyor ya da gülüp geçiyor...
Partisinin ilk grup toplantısı sırasında sesi kısılınca tezahüratta bulunanları ikaz etmesine rağmen dinleyenleri susturamaması da bunlardan birisi.
“Ya bir durun şunu bitireyim” denmesine rağmen partililer susmayınca daha da sertleşip, “Lütfen Allah aşkına ya. Ne olur durum da şu işi bir bitirelim” dediğinde ise yine tezahürata devam ettiler.
Farklı bir başbakan olacağı kesin. “Erdoğan lider, biz ekibiyiz” diyerek de bunu ortaya koyuyor…
***
“ALINGANLIK” MI DEDİNİZ?
AKP kurulurken ilk dört isim arasında sayılan ve partinin “ağabeyi” Bülent Arınç’ın bazı üniversitelerde konuşturulması “vefa” duygusunu gündeme getiriyor. BU son günlerde çok sık olmaya başladı.
Arınç, AKP kongresine de katılmamıştı. Gerekçesi de, yakasına takacağı karta “Geçmiş dönem milletvekili” yazılmasıymış. Meclis Başkanlığı, başbakan yardımcılığı yaptığı söyleyen Arınç, “Aklıma kötü şeyler de gelmiyor değil” diye bir açıklaması oldu.
Burhan Kuzu, Arınç’ın be gerekçelerle kongreye katılmamasını, “Bu son alınganlığını doğru bulmam” şeklinde değerlendirmiş.
Nedense, Kuzu’nun bu sözünden sonra, her bakanlar kurulu değişiminde hep bakanlık bekleyen, ama bir türlü bakan yapılmayan, bunu da her ortamda söylediği aklımıza geldi.