ABD’nin yeni Başkanı Trump’nun kararı imzalamasının, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ile Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın “öncü heyet” olarak ABD’de olduğu bir döneme rastlaması da dikkat çekiyor.

Bu imzanın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gerçekleştireceği ABD ziyaretinden bir hafta öncesine denk gelmesi ya da denk getirilmesi, ABD yönetiminin “Türkiye’nin hassasiyetleri”ne ne kadar itina (!) gösterildiğini de ortaya çıkardı.

Kararın imzalanmasına başta cumhurbaşkanı ve başbakan olmak üzere bakanlar ve muhalefet partileri büyük tepki gösterdiler. Türkiye’nin tepkisine “Türkiye’nin endişelerini anlıyoruz, gidermeye çalışacağız” diyen ABD Savunma Bakanı’na “Anlıyorsunuz da neden Türkiye’yi endişelendiren bir adım attınız, atıyorsunuz” deme hakkı Türkiye için doğmuştur.

***

Referandumun ardından Hindistan, Rusya, Kuveyt son olarak da Çin’e giden Cumhurbaşkanı Erdoğan önümüzdeki Salı günü de ABD’ye gidiyor. Bakalım Erdoğan’ın ABD ziyaretinde endişeler nasıl giderilecek?

Başbakan Binali Yıldırım, “ABD bir tercih yapmalı; YPG’ye yardımı kabul etmemiz mümkün değildir” diyor, ama ABD’nin bir terör örgütüne yok etmek için başka bir terör örgütüne silâh yardımı yapma kararı alması da ortada. Buna tiyatro mu denilmeli, yoksa bir komedi mi, biz bilemedik.

Zira, ABD tam bir tiyatro sergiliyor. Bir taraftan sınırımızdaki terör örgütüne ağır silâh yardımı yapıyor, diğer yandan “endişelerinizi anmıyoruz” diyor.

Başka bir pişkinliği de “Kesinlikle PKK’ya silâh yardımı yapmadık, yapmıyoruz” derken, PYD’nin PKK’nın Suriye kolu olduğunu görmezden geliyor.

Hem Rus, hem de ABD’li askerî yetkililer Türkiye’nin terör örgütü olarak kabul ettiği guruplarla poz vermekten kaçınmıyor. Hatta Rusya sınırımızdan görünecek şekilde PYD’nin hâkim olduğu bölgeye bayrağını çekiyor.

***

Salı günü ABD’ye gidecek olan Erdoğan ise, “Asıl belirleyici olan Trump ile yapacağımız görüşmedir. Diğerlerini ben peşrev gibi görüyorum” açıklaması yapıyor. Netice ne olur, Trump imzasını geri mi çeker, yoksa Türkiye’ye güvence verip işin içinden sıyrılmaya mı çalışır (!) bunu önümüzdeki hafta göreceğiz.

Bu durumda güvence ne olabilir? Türkiye’nin terör örgütü olarak kabul ettiği PYD/YPG’ye güvenilir mi?

Başbakan Yıldırım, “ABD’ye savaş açacak değiliz” diyor. Peki, ABD, Suriye içinde DEAŞ / IŞİD’e yapacağı operasyonlarda, PYD/YPG’yle birlikte operasyon yaparsa Türkiye’nin tavrı ne olacaktır? Türkiye, bir terör örgütüne yapılacak bir operasyonda başka bir terör örgütü ile birlikte olmayacağını kesin dille söylüyor. Bu durumda Türkiye operasyonlarda devre dışı mı kalacak? Yoksa, Erdoğan’ın söylediği gibi “tehdit olursa Türkiye bir gece ansızın Suriye’ye girebilir” mi?

İşte bu ve bunun gibi birçok sorunun cevabı Salı günü ortaya çıkabilir.

***

Şurası bir gerçek ki, ABD ve Rusya Türkiye’nin bölgede söz sahibi olmasını istemiyor. Bunu sözle olmasa da eylemleriyle gösteriyor.