"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Herkes işine baksın” demekle olur mu?

Mehmet KARA
13 Mayıs 2017, Cumartesi
18 maddelik anayasa değişikliğinin halk oylamasının üzerinden yaklaşık bir ay geçti, ama sonuçlar üzerinden tartışmalar bitmiş değil. Şu anda oylama sonuçları mahkemelik… Neticesi ne olur, bekleyip göreceğiz.

Diğer yandan da 18 maddelik anayasa değişikliğinin üç maddesi 2019 beklenilmeden (halk oylamasında kabul edildiği için) hızla yürürlüğe giriyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilecek Hâkimler Savcılar Kurulu’nun (HSK) 7 üyesini belirlemek için toplanan Adalet ve Anayasa Karma Komisyonu’nda, CHP’li ve HDP’li milletvekilleri oylamaya katılmayacaklarını belirterek salonu terk etmişti. AKP ve MHP’li üyelerin yaptığı toplantı sonucunda TBMM’ye başvuran 83 adaydan 21’i seçilerek, Genel Kurul’a gönderildi. Genel Kurul’da 7 üye seçilecektir. 

Geri kalan 4 üyeyi cumhurbaşkanı belirleyecek. Adalet Bakanı ve Müsteşarı da “doğal üye” olduğu için toplam 15 üyeli yeni HSK bir ay içinde yeni yapısına kavuşacak.

Diğer bir değişiklikle Anayasa Mahkemesi’nin askerî üyesinin görevine son verilecek. Değişiklikle Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden 13’ünü Cumhurbaşkanı atayacak.

Hemen uygulanacak üçüncü değişiklik ise, Cumhurbaşkanı’nın partisine üye olmasının yolunun açılmasıydı. 2 Mayıs’ta Erdoğan AKP’ye üye oldu. 21 Mayıs’ta yapılacak olağanüstü kongrede de genel başkan olacak.

Böylece, 18 maddeden 15’i 3 Kasım 2019 tarihinde yürürlüğe girecekken, “partili cumhurbaşkanlığı sistemi”ne fiilî olarak geçilmiş olacak. Bu durumun 2.5 yıl daha devam etmesi durumunda neler olacağını şimdiden kestirmek hayli zor. Bunu kestirebilen neredeyse bir elin parmağını geçmiyor. 

2.5 yıl daha parlamenter sistem devam ederken, bir yandan da partili cumhurbaşkanlığı sistemi de olacak.

Şimdi ilginç bir durum ortaya çıkacak. Yeni sistem yürürlükte olmamasına rağmen partinin genel başkanı olacak Cumhurbaşkanının hem partinin yetkili organlarından hem de bakanlar kurulu üyelerinin seçiminde etkisi büyük olacak. Daha doğrusu tek isim olacak. Diğer taraftan da “başbakanlık makamı” duracak.

Yani, Türkiye kimsenin kestiremediği bir döneme giriyor.

«««

Durum böyle olunca da insanların aklına türlü türlü sorular geliyor.

Bunlardan birisi AKP Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım’ın durumu…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 3 yıl 3 ay sonra (979 gün) AKP’ye üye olmasının ardından olağanüstü kongre de tek aday olan Erdoğan’ın genel başkan olmasına kesin gözüyle bakılıyor. Böyle olunca da başbakanlığı devam edecek, ama genel başkanlığı sona erecek Binali Yıldırım’ın durumu da konuşulmaya başlandı.

Gazetecilerin, “Meclis’te grup başkanı olarak görevinize devam edecek misiniz? Genel Başkanvekilliği tarafınıza tahsis edilmesi söz konusu mu?” şeklindeki soruya esprili bir cevap veren Yıldırım, ya ne olacağını bilmiyor ya da bilip de söylemiyor. 

Yıldırım bu soruya karşılık şunları söylüyor:

“Anayasa değişikliğinden sonra benim konumumla ilgili insanlar sağ olsun çok ilgi gösteriyorlar. Ne olacağımı, ne iş yapacağımı, ‘işe ihtiyacın var mı?’ diye soranlar oluyor. Bundan da duygusal olarak çok etkileniyorum, hoşuma da gidiyor. Hatırlanmış olmak, düşünülmüş olmak… Ama şunu söyleyeyim; ben geleceğe yönelik hiç hesap yapmadım. Bundan sonra da yapmam. Allah kerim. Önümüzde yapacak birçok işimiz var. Kongremizi en güzel şekilde yapacağız. Genel Başkanımızı seçeceğiz. Ondan sonraki oluşumlara da yetkili kurullarımız karar verecek. Tüzük değişikliğimiz gündemde var zaten…”

Yıldırım’ın genel başkan seçildiği, seçimin üzerinden 5 ay geçmişken görevini bırakmak zorunda kalan 2. olağanüstü kongrede Ahmet Davutoğlu, üstü kapalı mesaj veren bir konuşma yapmıştı. Yıldırım da, “Bize erken terhis etme gayretleri olabilir. Siyasette her zaman her şey olur… Millet kenara çekil derse çekilmesini de biliriz” gibi bir açıklama yapması dikkat çekiciydi.

“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmayı düşünür müsünüz?” şeklinde ikinci bir soru gelince de, Gülerek… “Dedim ya beni benden çok düşünen var. Ama herkes işine baksın” diyerek cevap vermeyi tercih etti. Bir başbakanın belediye başkanlığına aday gösterilmesi de bu dönemde yaşadığımız başka bir gariplik olur...

«««

Herkes gibi bizde merak edenlerdeniz.

Bir taraftan mevcut parlamenter sistem devam ederken ve 3 Kasım 2019’da yeni sisteme geçilecekken, 2.5 sene önce bir partinin genel başkanının değişmesi elbette herkesin merak etmesi gereken bir durum oluyor…

Binali Yıldırım “herkes işine baksın” diyor, ama bu sistem bütün ülkeyi ilgilendirdiği için aslında bu “herkesin işi” merak etmesi kadar normal bir şey yok…

2014 yılında bütçe görüşmeleri sırasında dönemin Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın milletvekili maaşları için söylediği “Üç gün konuşurlar dördüncü gün biter” dediği gibi bir durum olmayacağı ortada. 

Hiç şüphe yok ki 2019 yılına kadar Erdoğan, “Ak Partili bir Cumhurbaşkanı”, “Ak partiyi temsil eden bir makam” bağlamında “Cumhurbaşkanının tarafsızlığı” hep tartışılacak.  

Okunma Sayısı: 3184
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Özcan Erkiş

    13.5.2017 12:19:30

    ( 4 ) Sayın Kara, vatandaş "işine bakıyor" ama geleceğine "endişeyle bakıyor!" Çünkü belirsizlik ortamı, güven ve istikrarı ortadan kaldırıyor. Vatandaş üzerinde bir karamsarlık havası oluşmasına sebebiyet veriyor. Bir de siyasilerin benzeri tuhaf ve şahsa dönük beyânatı kafaları iyice karıştırıyor. İyi olsun diye Yeni tek adamlık sistemini halka dayatanlar şimdi kendileri de ne yapacağını bilemiyor. Allah (cc) bu millete kolaylıklar versin.

  • Özcan Erkiş

    13.5.2017 12:10:44

    ( 3 ) Türkiye'yi mutluluk ve refah getireceği iddia olunan tek adamlık sistemde sadece 3 icraat yapıldı fakat her üçü de siyasî, iktisadî ve içtimai problemleri çözecek şeyler değil. Öyle olmasına rağmen önce ve öncelikli sıraya alındı. Neden diye sormak en tabiî hakkımızdır. CB'nin partili olması hangi harici ve dahili meseleyi halledecek? Hem âcilen HSK 'nın yeniden siyaset eliyle dizayn edilmesi, adaleti temin ve OHAL ile askıya alınan demokratik hukuk devletini mi tesis edecek(ti)? Belliki burada hedeflenen bir gaye ve maksat bulunmaktadır. Hem Yeni sisteme dediğiniz gibi 2,5 yıl var. Ve mevcut sistemin adı demokratik Parlamenter sistem. CB partili. Yâni yarım ondan yarım bundan bir karışım. Allah (cc) âkıbetimizi hayreylesin.

  • Özcan Erkiş

    13.5.2017 12:00:57

    ( 2 ) İşte bu "herkes işine baksın!" müstağni tavrı ve tarzı, menfi ve menfaatçi siyasetin bildik söylemi ve eylemi olmakla; ülkenin siyasi, iktisadi ve içtimai hiç bir derdine derman olacak bir tarz- ı siyaset değildir. Çünkü hürriyet asrında hâkim cereyan, şahsı manevi, ortak akıl, ortak karar m ortak hareket üzerine cereyan ediyor. "Ben bilirim!" devri kapanalı bir asır oldu. Türkiye'de yaşadığımız şu kadar problemi bir de bu açıdan ele almak icap etmez mi? İşte geçmiş asırda kalmış bir sistemi cilalayıp patlatarak, halka yeni diye takdim ettikten sonra karşı karşıya kaldığımız belirsizlikler. Bir şahsın yahut partinin durumu bizi ilgilendirmiyor. Millet ve memleketin bugünü ve yarını ve istikbâlidir esas endişemiz. Şu an itibariyle 16 Nisan'dan önceki Türkiye ile 16 Nisan'dan sonraki Türkiye arasında milim fark yoktur. Peki uçuşa geçme vakti ne zaman?

  • Özcan Erkiş

    13.5.2017 11:47:11

    Sayın Kara, 15 yıldır ülkeyi tek başına yöneten siyasal İslâmcı iktidar, harice karşı "herkes işine baksın! " ve dahile karşı "aklınıza ihtiyacımız yok! " gibi, Sünnet-i Seniyye'nin mühim bir düsturu olan "istişare "ye de muhalif hareket ettiğinden, hem dahili hem harici siyasette çok ve azim hatalar yaptılar ve hâlâ yapıyorlar. Dostların düşman, müttefiklerin muhalif haline getirildiği basiretsiz, vizyonsuz, ufuksuz, hamasi nutuk ve restleşme üzerinden bir dış politika. Peki faydası? Millete maddi ve manevi fatura çıkarmak. ABD gibi daha düne kadar dost, müttefik iki NATO üyesi ülke Türkiye ve ABD'nin bugün geldiği noktada yalnızca ABD'yi suçlayıp kendimize bakmamak hatâ olur. Elbette ABD'nin terör örgütlerine silah ve mühim vermesi kabul edilemez. Peki ya biz Türkiye olarak ABD o noktaya gelinceye kadar nasıl bir diplomasi izledik? Ve bu diplomasi doğru muydu?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı